Yer: Çek Cumhuriyeti’nin doğu tarafında bir küçük kasaba, Vigantice. Vigantice’de “
kalabalık ve mutlu” bir ev.
Tarih: 28 Ekim 1981. Saat gece yarısını çoktan geçmiş…
Kilo: 4.60 kg.
Boy: 53cm.
Karakterler: Baba Milan, anne Radka, abla Renata, büyükanne, büyükbaba ve amca, evin küçük oğlu Milan dışındaki sakinleri. Lakin Milan, kendi evinden çok, komşu evin bahçesinin ‘sakin’i…
Milan Baros fotoğrafları - FOTOGALERİGol makinası Milan Baros - VİDEOMilan Baros ismi. Annesinin hastaneye yetişmesini bekleyemeyecek kadar sabırsız, ambulansta açıyor hayata gözlerini…
Siren seslerine karışan o ilk çığlıkla ürperiyor Radka. Oğlunu alıyor kucağına. Mini bir stadyumu andıran yeşil bahçe huzur veriyor Milan’a. Anne Radka, iyi biliyor öğle
yemeğinden kaçan oğlunu bulacağı yeri. Milan için yemek önemli değil, koltuğunun altındaki top tek derdi… Komşu bahçeden kaçıyor bu sefer. Elinde bir parça ekmek, garaj kapısına diziyor golleri… Hayallerinin Takımı Liverpool’a “Olmuyor böyle” der baba Milan Baros, o da gençliğinde top oynamış, görmekte oğlu Milan’daki sıradışı yeteneği. “Bu çocuk formayı okul önlüğünden önce giyecek, belli” diyerek, tutup elinden oğlunun, kasabanın takımı Vigantice’ye yazdırır. Milan, dokuzuna bastığında ‘
kasabanın en iyi forveti’ olarak nam salar. On ikisine geldiğinde ise, Çeklerin en köklü kulübü Banik Ostrava’ya transfer olan ‘müthiş yetenek’ olarak…
Sekiz yıl mavi turuncu formasını giydiği Ostrava’da çok çalışır Milan, “Bazaly” Stadyumu’nda sayısız maça çıkar…
Milli formayı ilk defa on beşinde giyen yıldız futbolcu, bu forma altındaki ilk golünü ise 16 yaşındayken Macarlar’a atar… 2000 yılında oynadığı futbolla namı yavaş yavaş sınırları aşarken, 2001 yılına gelindiğinde Liverpool, Dortmund ve Juventus gibi dev kulüplerden transfer teklifleri almaya başlar. Fakat Milan Baros “
hayallerinin takımı” Liverpool’da karar kılar ve 2001 Ağustos’unda Liverpool ile beş yıllık sözleşme imzalar. İmzalar imzalamasına da birtakım nedenler yüzünden bir süre daha Ostrava’da top koşturmak zorunda kalır. Çocukluk hayali bürokratik engellere takılan Milan’ın bu dönem yaşadığı belirsizlik ve hissettiği baskı futboluna da olumsuz yönde yansır. Nihayet, yaşadığı tüm sıkıntılar 2001 senesi ile birlikte geride kalır ve Milan Baros yeni yıla, yeni bir ülkede, Liverpool’un kırmızı beyazlı formasını giyecek olmanın verdiği mutlulukla girer. Şampiyonlar Ligi Kupası’nı elinden düşürünce… Premier Lig macerasına adım attığı Liverpool’da, 2002-2003 sezonunda toplam 27 maçta 9 gol kaydeden Milan Baros, aynı sezon Liverpool ile Premier Lig Kupası’na uzanır. Attığı 5 golle Euro 2004’ün gol kralı olan Baros,
Portekiz’den Altın Ayakkabı ödülü ile döner. 2005 yılında Milan’ı İstanbul’daki finalde deviren Liverpool ile Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’nu yaşar. Tam da şampiyonluk keyfini çıkarttıkları bir anda kupayı elinden düşürmesiyle, kupa ciddi bir darbe, Baros ise ‘sakar futbolcu’ ünvanını alır. Fakat Liverpool heyeti, kupayı onarmak yerine “
anı”sıyla yaşatmayı tercih eder.
2005 yılında Lyon ve CSKA Moskova’dan gelen teklifleri redderek Aston Villa ile anlaşır. 5 numaralı forma ile başladığı Premier Lig yolculuğuna, Bordo Mavili 10 numara ile devam eder. Fakat 2 sezon boyunca forma giydiği 42 lig maçında 9 gol atarak bekleneni pek veremez. 2006 senesinde Baros, İngiltere serüvenini yarıda bırakarak, Fransa’nın Olimpik Lion takımına gider. Lion’daki ikinci sezonda yaşadığı talihsiz olayla maalesef Milan Baros ismi, daha sonradan aklansa da, “
futbolun ırkçılık tarihi”ne çoktan kara bir leke olarak düşer... Lyon’un Stade Rennes ile oynadığı karşılaşmada, Kamerunlu siyahi futbolcu Stephane Mbia’ya mimikleriyle ırkçı tacizde bulunduğu iddiası, yıldız oyuncunun kulübü ile ilşkisini iyice yıpratır. Ve ligin bitmesine 12 hafta kala Baros, Portsmouth kulübüne kiralık olarak yollanır. Geçici de olsa “dünyanın en kaliteli ligi” olarak adlandırdığı Premier Lig’e geri dönen Baros, Portsmouth formasını giydiği hiçbir maçta gol atamasa da, takımının FA Kupası’nı kazanmasında önemli rol oynar. Çek Cumhuriyet, İngiltere ve Fransa derken, futbol gezgini Baro, kendini bir başka maceranın kollarına bırakır
ve “Aslan parçası” olarak Türkiye’ye gelir. Aslan’ın gol yükü Baros’un omuzlarında Bir röportajında da belirttiği gibi, Baros için, yeni bir kulübe geldiğinde, hissettiği baskıyı ortadan kaldırmanın tek yolu “
gollü başlangıç”lardan geçer. Galatasaray formasıyla ilk golünü ligin 4. haftasında Kocaelispor’a atan yıldız futbolcu, sezona arzuladığı gibi başlamanın verdiği rahatlıkla Sarı-Kırmızı maceraya nefis gollerle devam ediyor.
İlk yarının son maçı olan Galatasaray- Beşiktaş derbisindeki ‘hat-trick’ ile ilk yarıyı gol kralı olarak kapatan Baros, ikinci yarıdaki golleriyle de iddiasını devam ettirmekte. Sarı Kırmızılılar’ın bu sezon yaptığı toplam 43 resmi maçının 34'ünde oynayan Milan Baros toplam 23 gol kaydetti. Bu, Galatasaray takımının toplam gollerinin yüzde 30'una tek başına imza attığı anlamına geliyor! Çek yıldızın “
gollü başlangıç”ı nasıl noktalayacağı bilinmez ama, kariyeri incelendiğinde sadece GS Kulübü için değil, kişisel tarihi için de oldukça verimli bir sezon geçirdiğini iddia etmek sanıyorum yanlış olmaz…