'Bir Müslüman yolsuzluğun üstünü örtemez, hükmü engelleyemez; ama...'

'Bir Müslüman yolsuzluğun üstünü örtemez, hükmü engelleyemez; ama...'

Yeni Şafak yazarı İlahiyatçı Profesör Hayrettin Karaman, 17 Aralık operasyonu sonrası ortaya çıkan yolsuzluk iddialarına ilişkin, "Bir Müslüman yolsuzluğu, hırsızlığı, haksız iktisabı asla caiz göremez, tasvip edemez, üstünü örtemez, soruşturma ve hükmü engelleyemez. Ama bir Müslüman ithamı ispat yerine koyarak masumların şeref, haysiyet ve namuslarına da saldıramaz, saldırırsa Allah belasını verir" dedi.

Yolsuzluk operasyonları sonrası "Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP'yi savunduğu, kamu ihalelerinden komisyon alınmasına kapı araladığı" iddiasıyla özellikle Fethullah Gülen cemaatine yakın yazarlar tarafından ağır bir dille eleştirilen, Zaman gazetesi yazarı Prof. Mümtaz'er Türköne tarafından da "AKP müftüsü" nitelemesi yapılan Karaman, "yapılan yolsuzluk suçlamalarının ispat edilmeden insanların itham edilmesinin meşru olmadığını" savundu.

Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak gazetesinde "İtham ispat değildir" başlığıyla yayımlanan (12 Haziran 2014) yazısı şöyle:

İslam Hukuku'na göre bir şahıs diğerini zina yapmakla itham ve ilgili mercie şikayet etse ya iddiasını ispat edecek veya yaptığı suç teşkil edeceği için cezasını çekecektir.

İspat vasıtalarını kanun belirlemiştir; ispat ancak bunlarla ve mahkemede gerçekleşebilir.

Bir kimseye isnad edilen suç ispat edilmedikçe o kişi masumdur (suçsuzdur), ona mahkum (suçlu) muamelesi yapmak zulümdür. Onu suçlu ilan etmek, kendini ve ailesini lekeli göstererek haklarında olumsuz/çirkin algı oluşturmak suçtur, günahtır, gayr-i meşrudur.

Sayın Başbakan ve iktidara mensup diğer bazı şahıslar hakkında ithamlar var, bu ithamlar, çoğu meşru olmayan dinlemelere ve kayıtlara dayanıyor. İlgili savcılar ve mahkemeler bu ithamların doğru olup olmadığını araştırıyorlar, kimi hakkında takipsizlik kararı verilmiş, kimi hakkında ise soruşturma devam ediyor. Halbuki bugüne kadar onlar hakkında yapılan yayınlar 'suç ispat edilmiş' gibi oldu; iddia sahipleri aynı zamanda savcı ve hakim gibi davrandılar, iddia ettiler, ispat ettiler, mahkum ettiler ve teşhir ettiler. İşte ben bunun meşru olmadığını söylüyorum.

Mahkeme iddia dosyasındaki delili uzman bir kuruma gönderiyor, o kurum da bu delilin uydurma olduğunu rapor ediyor. Bizim itibar edeceğimiz açık ve muteber delil budur, bu rapordur. Bu rapora göre 'ithamlar iftiradır' demek niçin yanlış olsun!

Bugün gazetelerde, mağdur bir polisin ifadesine dayalı olan şu haberi okudum.

'Paralel Devlet adı verilen örgüt yıllardır sahte tape hazırlama, sahte delil üretme, içi boş soruşturmalar açtıktan sonra deliller ayarlama, sanıklar uydurma, pis işlerle uğraşan tanıklar uydurma, yasadışı evraklar düzenleme ve ardından örgüt suçuyla yargılama, toprak altına sahte deliller gömme gibi iğrenç işlerde son derece uzmanlaşmıştır.'

Şimdi bu da bir itham, bir suçlama. Bu suçlamaya dayanarak ben de 'örgütü' suçlasam, medyada ve meydanda teşhir ve tahkir etsem doğru/meşru/caiz olur mu? Elbette olmaz. Yapacağım şey iddianın ispatını beklemektir.

Yine bugünkü gazetelerde şu haber de yer aldı:

'Soruşturma kapsamında şüpheliler emniyet müdürleri İ.B. ve E.Y, emniyet amiri A.A, komiser F.M. ve polis memurları A.K, A.Ş, B.A.D, E.G, F.K, H.S, M.G, M.A, R.K. ve Ş.Ş. hakkında 'Haberleşmenin gizliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve suç uydurma' suçlarına aykırılıktan cezalandırılmaları talebiyle Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne kamu davası açıldığı kaydedildi.'

Bakın dava bile açılmış, ama benim yapacağım yine mahkemenin hükmünü, suçun ispatını beklemektir.

Bir Müslüman yolsuzluğu, hırsızlığı, haksız iktisabı asla caiz göremez, tasvip edemez, üstünü örtemez, soruşturma ve hükmü engelleyemez. Bunları yapanlar varsa elbette dünyada ve ahirette karşılığını görürler.

Ama bir Müslüman ithamı ispat yerine koyarak masumların şeref, haysiyet ve namuslarına da saldıramaz, saldırırsa Allah belasını verir.

Bir Müslüman dini de, yolsuzluğu da istismar edemez, başka (meşru olmayan) bir maksada alet edemez; ederse ya dinden ya ahlaktan sapmış olur.