T24 - Bütünleşmiş Avrupa Senfoni Orkestrası'nın 30 Haziran 2010 tarihinde Papa 16. Benediktus onuruna verdiği konseri Türk orkestra şefi Gürer Aykal yönetti. Cumhuriyet gazetesi yazarı Ahmet Cemal, konuyla ilgili olarak "Gurur duymadım. Sadece, sanat ve politika adına sergilediği çelişkilerden ötürü acı acı düşünme gereğini duydum" dedi. Ahmet Cemal'in Cumhuriyet gazetesinde "Bir Papa, bir konser ve 'omurgasız' bir sanat..." başlığıyla yayımlanan (2 Temmuz 2010) yazısı şöyle:Bir Papa, Bir Konser ve ‘Omurgasız’ Bir Sanat…Dün sabah, çayımdan daha ilk yudumu alamadan, Radikal’in ilk sayfasındaki resimli bir haberle donup kaldım. “Aykal’dan Papa Onuruna” başlıklı haber aynen şöyle: “Bütünleşmiş Avrupa Senfoni Orkestrası’nın önceki gece Papa 16. Benediktus onuruna verdiği konseri Türk orkestra şefi Gürer Aykal yönetti. Roma Belediye Başkanı Gianni Alemanno, İtalya Başbakanı Berlusconi’nin yardımcısı Gianni Letta ve Kardinal Agostino Vallini de konseri izledi.” Habere eklenen renkli ve büyükçe resim, Sayın Gürer Aykal’ı orkestrayı yönetirken gösteriyor.Haberi okur okumaz donup kalışım, çok önemli bir Türk sanatçısının böyle bir konseri yönetmesinden ötürü gurur duymamdan kaynaklanmadı. Çünkü gerektiğinde bir şeylerden “gurur duymama” hakkımı kullanarak bu haberden gurur duymadım. Sadece, haberin sanat ve politika adına sergilediği çelişkilerden ötürü acı acı düşünme gereğini duydum.Papa 16. Benediktus, papalık tahtına çıktığı günden bu yana “ruhani”liğinin sınırlarını olumsuz anlamda aşmak peşinde olan bir “ruhani” lider. Henüz çok kısa sayılabilecek papalık geçmişi, hiçbir farklılığa anlayış göstermeye niyetli olmayan, tam tersine, temsil ettiği dinsel inancı yeniden ortaçağın dogmalarla örülü parmaklıklarının arkasına almak peşinde olduğunu gösteren çeşitli eylemlerle ve sözlerle dolu. Son marifeti, dünyaca ünlü ve 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago’yu ölümünden sonra “şeytan” diye nitelendirmek olan bir dinsel kurumun başında bulunan 16. Benediktus (neyse ki!) bütün Hıristiyanların değil, fakat yalnızca Katoliklerin lideri. Bu arada, tahtına çıkıp tacını giydikten kısa süre sonra Roma’daki La Sapienza Üniversitesi’ni ziyarete giden Papa 16. Benediktus Hazretleri’nin, bu üniversitenin aydın öğrencileri tarafından kapıdan çevrilip adı “üniversite” olan bir kuruma sokulmamış olması da kayda değer!Haberdeki çelişkilere gelince, ilk çelişki, papa onuruna verilen bu konserde çalan orkestranın adından kaynaklanıyor: Bütünleşmiş Avrupa Senfoni Orkestrası. Peki, “bütünleşmiş” sözcüğünü adının başına koyacak kadar önemsemiş, üstelik Avrupa çapında olduğu savını güden bir sanatsal kurum, nasıl bir gerekçeyle göreve geldiğinden bu yana, Vatikan’ın “sertleşmiş” sesi kimliğiyle, farklı cinsel kimlikler de dahil her türlü farklılığa karşı çıkan, dünyaca ünlü bir yazarın yönettiği kurum tarafından “şeytan” diye nitelendirilmesini onaylayan bir ruhani liderin “onuruna” konser verir? Şu ana kadar neyin onuru olduğu açıklanmayan bu onur, nasıl olur da “bütünleşmesi” öngörülen bir Avrupa’da özde o bütünleşmeye karşı olduğunu saklamaya bile gerek görmeksizin savunan bir ruhani lidere yakıştırılabilir?Ve son çelişki: Sanatın ve sanatçının politikliği. Bundan anlaşılan, elbette sanatçının siyasi parti kurması veya günlük politika kokan yazılar kaleme alması değil. Hayır. Biz sıradan ölümlülerin sanatçıdan beklediği, onların sanatlarının özünde yatan eleştirellikleri ile dünyada olup bitenlerin karşısında bir duruş sergilemeleri - özellikle de bağnazlığın her türlüsü karşısında!Hayır, ben sadece hayatı üzerinde düşünerek yaşamaya çalışan sıradan bir ölümlü olarak, çok değerli bir Türk sanatçısının Papa 16. Benediktus onuruna verilen bir konseri yönetmesinden onur duymadım!