Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Bayer, dün İstanbul Vezneciler’de 6’sı polis 5’i sivil 11 kişinin hayatını kaybettiği, 3’ü ağır 36 kişinin yaralandığı bombalı saldırının önünde yaşandığı ve açık olması halinde uzmanlar tarafından katliamın boyutlarının daha da artabileceğinin belirtildiği Celal Ağa Oteli’nin 20 yıllık ‘rant’ hikâyesini yazdı. Bayer, otelin yerinde bulunan 650 yıllık Acem Ağa Hamamı’nın yıkılarak otelin içine dahil edildiğini belirterek, 20 yıllık süreçte geçmişte CHP Eminönü İlçe Sekreteri olarak görev yapan ve hayatını hamallık, işportacılık gibi işlerle kazanan Gazi Doğan’ın hukuk mücadelesine de değindi. Hürriyet yazarı köşesinde, hikâyesi 1989’da dönemin Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP)’li belediyesinde yönetime giren Kalman Yüksel adlı işadamının girişimleriyle başlayan, 1994-1999 arasında ANAP'tan Eminönü Belediye Başkanı seçilen Ahmet Çetinsaya'yla devam eden otelin 2009’da AKP’li Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın bakanlığı döneminde verdiği turizm ruhsatıyla çalışmaya başladığını, ancak yargı kararlarıyla 2009 yılında Eminönü Belediyesi'nin Fatih ilçesine bağlanmasından sonra 2014 yılında Fatih Belediyesi tarafından mühürlendiğini belirtti.
Bayer yazısını “Ya otel açık olsaydı... Felaket daha büyük olacaktı” sözleriyle bitirdi.
Yalçın Bayer’in bugün (8 Mayıs 2016) yayımlanan “Bu otele kimler ruhsat verdi kimlerin çabasıyla mühürlendi” başlıklı yazısı şöyle:
‘Vezneciler saldırısının’ meydana geldiği caddenin üzerindeki mühürlü olan 'Celal Ağa Oteli'nin nasıl kaçak yapıldığının, Acem Ağa Hamamı'nın nasıl yıkılıp içeride 'süs' yapıldığının yaklaşık 20 yılı bulan öyküsünü anlatmak istiyoruz.
Bakalım kimler rol almış, kimler bu kaçağa ‘geçici’ izin vermiş, kimler burasını ‘yıkamamış’...Bütün bu imar rantının gerisindeki rol alan siyasetçiler ve onlara karşı tek başına mücadele eden CHP’nin eski Eminönü ilçe sekreteri ‘gariban’ Gazi Doğan’ı tanıtacağız. Malatyalı olup, yaşamını işportacılık ve hamallık yaparak sürdüren Doğan, yıllardır Eminönü-Fatih yöresindeki yolsuzluk iddialarının peşine düşüyor.
Dilekçeler verdi yargı sürecini bizzat takip etti. Şimdi Avrupa yakasında oturup Kadıköy’de bir AVM’de güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Tehditlere aldırış etmiyor. Kendisine, sırf bu kaçak otel nedeniyle partisinden ‘madalya’ verilmesi gerekir diye düşünüyoruz....(Bu konuda kaç yazı yazdık, ‘Acemoğlu Hamamı’ etiketiyle onları bulup okuyabilirsiniz.)O namuslu bir yurtsever... Ne yazık ki ne iktidar partisi onun mücadelesini ne de kendisini yalnız bırakan CHP anlayabildi...
Bugün CHP’li belediyeler ona iş dahi vermediler. Keşke bütün CHP’liler onun kadar mücadele adamı olsalar.Patlamadan büyük hasar gören bu binanın öyküsü 1989-94’lere kadar gidiyor.
Nurettin Sözen SHP’den İBB Başkanı olurken, Ahmet Naci Akgün de Eminönü belediye başkanlığını kazanıyor. SHP’den meclis üyeleri arasında da Kalman Yüksel adlı bir işadamı dikkat çekiyor.
Laleli bölgesinde deri ve kürk ticareti yapan işyerleri bulunuyor. Yüksel önce hamama göz koyuyor, sonra da yanındaki oteli satın alıyor.Acemi Oğlanları Hamamı; Osmanlı döneminden bugünlere kadar 650 yıl ayakta kalıyor. Ahilik törenleri burada yapılıyor.
Daha sonraki seçimi (1994-99) ANAP’lı Dr. Ahmet Çetinsaya kazanıyor. Çetinsaya’nın adamları Kalman Yüksel’e her konuda ‘yardımcı’ oluyor.
Zaten Eminönü’nde en büyük imar kaçaklığı ve yolsuzluğu Çetinsaya döneminde yaşanıyor.1999-2004 seçimini FP’den Lütfü Kibiroğlu kazanıyor. Gazetelerde Kibiroğlu’nun yardımcıları Mahir Katırcı ve Coşkun Aksu’nun, hamamın yıkılmasına ve otelin yapılmasına katkı verdikleri ve bazı sorunlara göz yumdukları konusunda haberler yayınlanıyor.
Bundan sonraki (2004-2009) Eminönü belediye başkanlığına AKP’li avukat Nevzat Er seçiliyor. Er, kendisini Tayyip Erdoğan’ın avukatı olarak tanıtıyor, çünkü Av. Hayati Yazıcı ile ortak büroları var. Nevzat Er’in döneminde ‘hamamlı’ otelin inşaatı tamamlanıyor.
Bu süreçte İBB Başkanı Kadir Topbaş...Bu konuda yapılan şikâyetler görmezden geliniyor. Çünkü ‘hamam’ otelin içine ‘kundak bebek’ yapılmıştı. O zamanki 4 numaralı Anıtlar Kurulu’na şikâyette bulunuluyor, yine siyasilerin baskısıyla bir işlem yapılamıyordu.
2006’dan 2009’a kadar otel hakkında yoğun şikâyetler gelince Eminönü Belediyesi encümeni iki kez yıkım kararı verdi; ne yazık ki yıkım kararları gerçekleşemedi. Aksine, aynı tarihlerde Kemer Koleji, 600 kişilik ‘zabıta ordusu’nun kepçe ve dozerleriyle yerle bir ediliyordu.
‘Hamal’ Gazi Doğan şikâyetlerinden geri adım atmıyordu.Rüşvet yemiyor, kimseye boyun eğmiyor, buna karşılık tehditler alıyor.
Doğan, esas Tuncelili olan Yüksel ailesinin dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun yakınları tarafından korunduğunu ileri sürüyor; “Sanıkların yargılanmasına ilişkin yargı kararlarına izin vermiyor Sayın Aksu” diyordu. (İzin vermeyen diğer içişleri Bakanı Beşir Atalay dönemini kapsıyor.)
2009’da Eminönü, Fatih ilçesi tarafından ‘yutuluyor’du.
Diyarbakırlı Dt. Mustafa Demir, Korkut Özal’ın kontenjanından belediye başkanı seçiliyor. Nitekim otelin ‘geçici ruhsatını’ kendisi veriyor. SHP kökenli, AKP’den Kültür ve Turizm Bakanı yapılan Ertuğrul Günay da daha sonra oteli turizm amaçlı ruhsatlandırıyor, çünkü Laleli turizm bölgesi... Böyle güzel bir otele ruhsat vermemek olmaz!...
Ancak şikâyetler üzerine otel 2014’e kadar çalışabiliyor. Otelin müşterileri genellikle Güneydoğu’dan gelen HDP’liler oluyor.
Kadir Topbaş, soruşturma yapan müfettişlere “Yıkım için ihale yaptık, katılan olmadı. O yüzden yıkamadık” biçiminde ifade veriyordu. Gazi Doğan, kendisine partisinden ve dıştan gelen baskılara boyun eğmeyerek olayın peşini bırakmıyordu.
Ancak İçişleri Bakanlığı soruşturma izni vermemekte direniyordu. (16.4.2009) Doğan, bu kez Danıştay’a başvurdu. Danıştay 1. Dairesi, oybirliğiyle ilginç bir karar veriyor: (25.3.2010) Kararda, İBB Başkanı Kadir Topbaş’tan ayrı olarak Nevzat Er, Mustafa Demir ile 20 belediye çalışanı hakkında İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma talebine izin vermeyen kararını ortadan kaldırıyordu.
Kararda ayrıca, İçişleri Bakanlığı’nın bu isimler hakkında yeniden soruşturma yapması, dosyanın Danıştay’a (idari soruşturma yapılması açısından) ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi isteniyordu.
Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Eker, esas: 2009/32175; esas: 2009/590 No’lu dosya ile yukarıda isimleri geçenler hakkında kovuşturma/soruşturma başlatarak zanlıların ifadelerini aldı. Duruşma henüz bitmiş değil.
Eminönü Belediyesi’nde yıllarca bürokrat olarak yolsuzluklara karşı mücadele etmiş olan İhsan Maçin bugün ne diyor: “Yüksek yargı olmasaydı bunların hiçbiri ortaya çıkmayacaktı... İstanbul’da tarihimizi böyle katlettik. UNESCO, İstanbul’u dünya mirasından atmayı gündeme getirirken, Brezilya’daki toplantıdan çıkacak karar, dilerim Kadir Topbaş’ı ve bizleri mahcup etmez...” diyor.
Dünkü faciadan sonra Mustafa Demir diyor ki: “Otelde bazı sıkıntılar vardı. Kurulun onaylamadığı bir proje uygulanmıştı. İki kat kaçak yapılmıştı. Dolayısıyla biz orayı mühürlemek zorunda kaldık.”
Ya otel açık olsaydı... Felaket daha büyük olacaktı.