11 ay tutuklu kaldıktan sonra önceki gün tahliye edilen emekli astsubay Orhan Tunç ve gazeteci Vedat Yenerer, birlikte “Atakurt Dervişleri” adını verdikleri bir kitap yazmış. 2013’teki Türkiye’yi kaleme aldık Ergenekon soruşturması kapsamında 11 ay önce tutuklanan ve önceki gün tahliye edilen emekli Astsubay Orhan Tunç, cezaevinden çıktıktan sonra sevinçten sabaha kadar uyuyamadığını, ilk kahvaltısında ise içeride en çok özlemini duyduğu sucuklu yumurta yediğini söyledi. Emekli olduktan sonra yerel basında politik yorumlar da yazdığını, yaşadığı Bandırma’da ANAP İlçe Başkanı olduğunu da anlatan Tunç, Ergenekon sanığı olarak tutuklu yargılanmasının internetten kendisine ulaşan aynı davanın tutuklu sanıklarından Ümit Sayın’la görüşmesinden kaynaklandığını savundu. ‘Agarta’yı yazıyordum’ Kandıra F Tipi Cezaevi’nde sekiz ay kalan Tunç, polis ve cezaevi şartlarının son derece iyi olduğunu belirterek, “8 ay boyunca Kandıra’da Ümit Sayın, Emin Gürses’le beraber kaldık. Haberleri izledik, gazeteleri okuduk, yorum yaptık” dedi. Yenerer ile ortak bir kitap yazmaya başladıklarını da anlatan Tunç, şöyle dedi: “Aslında yeni bir kitap üzerinde çalışıyordum, adı Agarta idi. Benim konum zaten Ortadoğu dinleri, gizli bilimler. Hazırdı, ama çıkartamadan tutuklandım, kaldı. İçeride Vedat ile bir kitaba başladık, bitmek üzere. Konusu Ergenekon, adı, Atakurt Dervişleri. Ergenekon soruşturması ve Türkiye’nin 2013 yılındaki halini kurgusal anlattık. Kürdistan kuruluyor, Ermenilere toprak veriliyor. İnsanların yüreğindeki korkuları ortaya sereceğiz. Olabilir mi, olamaz mı? Bozkurt, Ergenekon’da Türklere yol gösterdi. Yine Anadolu yıkıldığında, Atatürk de bir bozkurttur, yol gösterdi. Üçüncü bozkurt gelecek diye düşünüyoruz. Kitap 3-4 ay sonra çıkacak.” Hayatımın 11 ayını aldılar... Ergenekon soruşturması kapsamından gözaltına alınan ve 11 ay tutuklu kaldıktan sonra önceki gün serbest bırakılan gazeteci-yazar Vedat Yenerer, içeride kaldığı süre boyunca yaşadıklarını anlattı. “Ben neden tutuklandığımı bilmiyorum” diyen Yenerer, “Benim gibi neden tutuklandığını bilmeyen çok sayıda insan var. Ama bildiğimiz şey, gecikse de adalet yerini buldu. Hayatımızdan 11 ay aldılar. Kolay değil, kabus gibi. Bu öyle bir oyun ki, herkesin başına gelebilir” dedi. Özelikle Kandıra F Tipi Cezaevi’nde kaldığı dönemde büyük sıkıntılar çektiğini anlatan Yenerer, “Kandıra’da bir tas çorba için insanları yalvarttılar. Sadece bir battaniye veriyorlardı. Üşüdüğüm için ikinci bir battaniye istedim, vermediler. ‘Kantinden alalım’ dedim. ‘Kantinde yok’ dediler” diye konuştu. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’la ilgili yaşadığı bir anıyı da anlatan Yenerer, şunları söyledi: “Kendisinin 25 kilo vermesine rağmen, hiçbir şeyinin olmadığını söyleyen doktor, bu medyada yer alınca haber yollamış. ‘Paşam bir gün gel de dalağınızı kontrol edelim’ demiş. Koridorda Hurşit Tolon’la karşılaştım. Olayı duyduğumu anlatınca Tolon bana ‘Zamanı gelince ben onun dalağını kontrol edeceğim’ dedi.” ‘İçeride şarap yapıyorlar’ Cezaevinde yaşadıklarını kitap olarak yazacağını dile getiren Yenerer, şahit olduğu bazı olayları ise şöyle anlattı: “Kandıra F Tipi, yüksek güvenlikli bir cezaevi. Ama insanlar 10 kilo, 20 kilo üzüm alıyor, içeride şarap yapıyorlar. Silivri’de de çim saha var. Ama kimseyi oynatmıyorlar. Nedenini sorduk. ‘Olmaz hasta olurlar. Bu sefer de sürekli doktora çıkarlar’ dediler.”