'Bırakılanlar neden sus pus oluyor?'

'Bırakılanlar neden sus pus oluyor?'
Vatan Gazetesi Yazarı Can Ataklı, Ergenekon operasyonlarında gözüaltına alındıktan sonra serbest bırakılanların neden konuyla ilgili hiç konuşmadıklarını soruyor. Vatan Gazetesi Yazarı Can Ataklı, bugünkü yazısında Kemal Alemdaroğlu’nun Sinan Aygün’ün neden sustuğuna ilişkin sorusunu gündemine aldı. İşte Can Ataklı’nın Ergenekon’dan gözaltına alınıp serbest bırakılanlara ilişkin ‘sessizlik’ konulu yazısının tam metni: Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’ün eskisi gibi neden ortada görünmediğini, haftalık basın toplantılarını yapmadığını sormuş. Bu çok kişinin dikkatini çekiyor aslında. Hatta ince espri yeteneği olanlar zekâ ürünü gazete ilanı bile vermişlerdi; “Kayıp aranıyor” diye. Ergenekon davasından önce hemen her gün ekranlara çıkan Sinan Aygün’ü “bulana ödül” vaat etmişlerdi. Kılıçdaroğlu, Sinan Aygün hakkında bu açıklamayı yaparken ben de bilgisayarın başında “ifadesi alınıp da serbest kalanların suskunluğunu” merak ettiğimi anlatan bir yazının hazırlığını yapıyordum. Gerçekten sizlerin de dikkatini çekmiyor mu? Her kim ki Ergenekon davası nedeniyle gözaltına alınıp, ifadesini verdikten sonra serbest kalmışsa “dut yemiş bülbüle” dönüyor. Ne bir bilgi, ne bir röportaj ve ne bir tepki... Bunun anlamı ne olabilir? Savcı ile bir anlaşma mı yapılıyor? Savcı “Konuşursanız tekrar içeri alırım bu kez sittin sene çıkamazsınız mı” diyor? Haydi kimi gazeteciler, yazarlar ve akademisyenler korkuya kapıldı, karakterleri dik durmaya yetmedi diyelim. Şimdilik uzun saçlı, küpeli, kibar mı kibar polislerin gönlünü alarak durumu idare ettiler diyelim. Peki anlı şanlı paşalara ne demeli? Bir taraftan “Türkiye’nin en önemli güvenlik bilgileri ile donatılmış orgeneral” diye bir tür güç gösterisinde bulunacaksınız, ama serbest bırakılır bırakılmaz ortadan yok olacaksınız. Ne bir söz ne bir tepki? Eğer medyaya yansıyan ifade tutanağı doğru ise Tuncer Kılınç Paşa’ya böyle bir kapsamlı soruşturmaya yakışmayacak biçimde sorular sorulmuş. “Mustafa Balbay’ı nereden tanıdın, Sinan Aygün’le ilişkin nedir, Fethullah Gülen’i mahkûm etmek için tanık aradın mı?” türünden garip sorulara Kılınç Paşa efendi efendi cevap vermiş. “Ne biçim soru bu, ne alakası var şimdi?” dememiş mi diyememiş mi? Ve her nedense serbest bırakıldıktan sonra ağzını açmamış. Böyle komutanlık, böyle güçlü kişilik, böyle dik duruş mu olur? Aynı şekilde televizyonlarda hiç susmayan diğer dört yıldızlı emekli paşadan da ses seda yok. Geri kalan asker kökenlilere bakarsanız onların durumu da facia. Ya kalpleri zayıflamış, ya kilo vermişler, ya safra keseleri zora girmiş. Hiçbiri dayanamamış, sağlıklarını kaybetmişler. İyi de be kardeşim, sizler terörle mücadeleden geldiğinizi söylüyorsunuz hep, nasıl mücadele ettiniz böyle? İnanın bu satırları yazarken üzülüyorum. Savcı pazarda işportacı kovalayan belediye zabıtalarını sorguya alsa onlar belki daha dik dururlardı. Silahlar da bulundu ya Kafası AKP ve yandaşlarının propagandaları ile karışmış olanlara bazı şeyleri anlatmak çok zor. Bir yarbayın evinde ve krokisini çizip bıraktığı yerde kimi silah ve mühimmat çıktı ya “Hâlâ Ergenekon yoktur diyecek misiniz?” diyenlerin sesleri de yükselmeye başladı. Evet, bulunan silahlar ürkütücü. Hele bu silah ve patlayıcıların herhangi bir yerde kullanılması ihtimalini düşünmek daha da ürkütücü. Ancak Ergenekon soruşturmasında yapılan kimi hukuksuzlukları, kimi mantıksızlıkları ve iktidar eliyle bir korku ortamı yaratılmak istendiği şüphesini dile getirmek farklı, devleti ele geçirmek isteyen çetelerin olduğunu inkar etmek farklı. Hukuka ve yargı bağımsızlığına saygısı olduğunu bağıra bağıra söyledikten sonra, henüz iddianameleri bile hazır olmayan onlarca kişiyi “terörist” sayıp bulunan silahların da bu kişilere ait olduğunu varsayarak “Daha ne istiyorsunuz” demek anlamlı mı? Yoksa büyük oyunun bir parçasını daha mı yaşıyoruz? Teritoryal savunma Bir mantıksız durum var. Yakalanacağını anlayan bir muvazzaf yarbay, 3 gün kaçak olarak dolaşıyor. Sonra askere teslim oluyor. Ama üzerinden cephanelik krokileri ve suikast hedefleri gösteren bir ajanda çıkıyor. Garip değil mi? Bir subay akıl ve zekâdan bu kadar yoksun olabilir mi? Sonra buralar kazılıyor. Ortaya “gıcır gıcır” silah ve mühimmat çıkıyor. Peki yarın biri “Bunlar bir işgal durumunda, askerin silahına el konması halinde başlatılacak teritoryal savunma, yani milis güçleri için saklanan cephanedir. Bu cephane belli sürelerde yenileriyle değiştirilir” derse ne olacak? Ve bunun gibi Türkiye’nin belki de 100 ayrı yerinde daha cephane olduğu öğrenilirse bu gizli bilginin açığa çıkmasının hesabını kim verecek? Adı Ergenekon’da hiç geçmeyen bir emekli subay “İsviçre’de bile bu amaçla toprak altına gömülmüş cephanelik vardır” dedi. Doğru mudur? Televizyonlar bu kez tongaya basmadı Hiç şüphesiz medyayı, özellikle medyanın televizyon bölümünü en iyi kullanan, hatta tepe tepe kullanan siyasetçi Başbakan Erdoğan. Konumunu da kullanarak her yaptığını üstelik canlı yayınlarda tüm halka duyurmayı başarıyor. Doğaldır, bir başbakan konuşuyorsa haber kanalları da bunu canlı yayınlar. Ayın başında Başbakan büyükşehir adaylarını açıklamak üzere bir toplantı düzenledi. 14 haber kanalı da bu toplantıyı izledi. Bu toplantının diğerlerine göre önemi Ankara adayının da açıklanacak olmasıydı. Bu nedenle toplantının başlamasıyla birlikte 14 kanal da canlı yayına geçti. Başbakan konuştukça konuştu. Tek tek belediye başkanlarını ve başarılarını anlattı. Bu başarıların arkasında iktidarın verdiği desteğin olduğunu söyledi. Haber kanalları ise bunları değil Ankara adayını bekliyordu aslında. Bu nedenle “Şimdi söyler” beklentisi içinde kimse yayından çıkamadı. Başbakan Ankara adayını açıklamadı. Birkaç gün sonra aynı nedenle bir daha konuşma yaptı. Yine 14 kanal birden canlı yayına geçti. Başbakan yine uzun uzun AKP’li belediyelerin başarılarını anlattı. Hiçbir meydan konuşmasında bulamayacağı kalabalıklara propaganda yaptı. Konuşmasının sonunda bu kez Ankara adayını açıkladı. Başbakan iki gün önce yine benzer bir toplantı yaptı. Yine 14 kanal yayına geçti. Ama bu kez bazıları tongaya basmadı. Ergenekon ile ilgili bölüm bittikten sonra pek çok kanal canlı yayından çıktı. Tabii olan ekranda Başbakan ağzından propaganda yapamayan belediye başkanlarına oldu. Daha önceki iki toplantıda adı geçenler şanslıydı demek ki...