Türk Lirası ve Türkiye ekonomisi zor günlerden geçiyor. Ekonomi politikaları ve yeni sisteme duyulan güvensizlik sürerken, ABD ile büyüyen sorunlar TL’deki kaybı hızlandırdı. Dolar, tarihi zirvesi olan 6.8703 liraya çıktı. Rekor üstüne rekor kırdı.
Kurdaki günlük yükseliş yüzde 23.3’ü bulurken yükselişte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘ekonomik savaş’ söylemi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ve tatmin edici bulunmayan "yeni ekonomi yaklaşımı" ile son olarak dün akşam saatlerinden ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptırım açıklaması etkili oldu.
Türkiye'de yayın yapan muhalif gazeteler, yaşanan ekonomik sorunları değerlendirirken, "Kara cuma, kırmızı cuma" gibi ifadeler kullandı. BirGün gazetesi de Erdoğan'a sıklıkla yöneltilen "tek adam" eleştirisine atıfta bulunarak, "Reis' sonunda gemiyi batırdı" diye yazdı.
BirGün'de yer alan haber aynen şöyle:
Liradaki rekor kaybının kriz kelimesini de aşan bir felakete dönüştüğünü ifade eden Prof. Dr. Kozanoğlu’na göre şimdi yapılması gereken, krizin faturasının halka çıkarılması girişimlerine karşı şiddetle karşı çıkmak.
Türk Lirası’nın bir günde 2002 kriziyle yarışırcasına değer kaybetmesi, ‘bundan sonra ne olacak’ sorusunu da beraberinde getirdi. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, faturanın emekçi kesimler ve sade yurttaşlar için minimum düzeyde olmasını sağlamak ve gelinen noktada Türkiye’deki şirketlerin ve onlara borç veren kreditörlerin ciddi bedeller ödemesini istemek gerekiyor.
Türkiye ekonomisinin bir ‘felaket’ yaşadığına işaret eden Kozanoğlu, felaketin nedenlerini şöyle sıraladı:
»2002’den beri AKP’nin izlediği neoliberal politikaların yarattığı yapısal bozukluklar, özellikle Türkiye’nin dış borçlarının 466 milyar dolara, finansal olmayan şirketlerin döviz borçlarının 340 milyar dolara ulaşması sonunda sürdürülemez hale geldi.
»Neoliberal politikaları uygulayan AKP artık onun kendi kurallarına, kendi mantığına da aykırı davranmaya başladı. Aşırı güç kibiri içerisine girdi. Finansal piyasaları hoşnut etmeden, onların beklentilerine uygun mesajlar vermeden tam tersine içinde bulunulan kapitalizmin yarattığı bütün kurumsal yapıları, bütün kuralları da yok sayarak yoluna devam edebileceğini zannetti ve gemiyi karaya oturtma noktasına getirdi.
»Ekonominin sürüklendiği vehamet orta yerde dururken hükümet, dış politikada, diplomaside kendi sikletinin ötesinde hamlelere girişti. Bu durum, zaten gücünü göstermek için kendi dişine göre bir rakip arayan Trump için de bulunmaz bir fırsat oldu. Yani Çin’e, Rusya’ya belki kendi müttefiki görünen AB’ye emsal olmak üzere Türkiye ekonomisini pençeleri altına almasına izin verdi.
Ekonominin göstergelerinin artık dikiş tutmaz hale geldiğini ifade eden Kozanoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da dün yaptığı yeni ekonomi programı sunumunda ekonomideki vehamet ortamını anlamaktan uzak bir tavır içinde olduğunu ifade etti. Kozanoğlu, “Yaşananların ardından herkes Albayrak’ın açıklamalarını beklemeye başladı. Ama ne yazık ki o bir müsamere çocuğu tavrıyla işin vehametini kavrayamamış, güler yüzlü espriler yapan, ona biat etmek zorunda kalan işadamlarına küçük yaparak ne kadar güçlü bir insan olduğunu göstermeye çalışan bir şova girişti. Bu da ciddi mesajlar bekleyen kesimleri hiç tatmin etmedi ve işin daha da katmerlenmesine neden oldu.
Ekonominin bu saatten sonra çok ciddi kemer sıkma politikaları izlenmeden en ufak bir rahatlama sağlanmasının mümkün olmadığını vurgulayan Kozanoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bizim açımızdan yapılması gereken bu faturanın emekçi kesimlerin, sade vatandaşların sırtına binen kısmının en minimum olması için çalışmak, bunu talep etmek ve bu gelinen noktada hem Türkiye’deki şirketler kesiminin ve de özellikle onlara borç veren kreditörlerin ciddi bedeller ödemeden buradan çıkış olmadığını vurgulamaktır. En günahsız kesim olan emekçiler, emekliler ve sade yurttaşlardan karşılayamayacakları talepler istendiği zaman, onların yaşam standartlarını aşağı çekecek uygulamalar geldiği zaman da buna şiddetle tepki göstermemiz gerekiyor. Çünkü sade insanların belki de 24 Haziran seçiminde ve daha önce referandumda AKP’ye oy vermek dışında hiçbir günahı yok.