Birgün yazarı IMF toplantılarına alınmadı

Birgün yazarı IMF toplantılarına alınmadı

Birgün gazetesi ekonomi yazarı ve Marmara Üniversitesi'nde çalışan ve doktorasını yapan bir akademisyen olan Bilgehan Baykal, daha önce akreditasyonu olmasına karşın, IMF toplantılarına alınmadı. Baykal (07 Ekim 2009) bugünkü yazısında ayakkabı fırlatma olayının akreditasyon iptali olarak kendisine nasıl döndüğünü anlattı. Baykal'ın yazısı şöyle:Geçen hafta yazmıştım. Cumartesiden itibaren IMF toplantılarını izlemek üzere Kongre vadisinde olacaktım.

Hem Birgün'den gazeteci sıfatıyla hem de Marmara Üniversitesinden akademisyen vasfıyla akreditasyonum olmasına rağmen "Güvenlik" gerekçesi ile toplantılara alınmadım. Herhangi bir açıklama yapılmadı. Çok da kibar davrandılar. Ama anlaşılan bizim Selçuk'un ayakkabısı nedeniyle "Database"'e ben de girmiş bulundum.

Suratımda çocuksu bir gülümseme ile dışarı çıktım. Harbiye'den Taksim'e yürürken aklıma neo-conların Irak'tan Afganistan'a taş üstüne taş koymayan saldırganlığının ideolojisi olan meşhur savunma doktrinleri "Preventive Strike-Önleyici Güç" geldi. Önleyici güç doktrinine göre ABD'e yönelik bir tehdit oluşmadan onun üstüne gidilir ve düşman daha uyanmadan yerinde ezilir. Birçok insan Obama'nın gelişiyle birlikte bu düşüncenin terkedileceğini, karlı dağlar ardında nurlu güneşler olduğunu düşünüyordu. Oysa Cumartesi günü anladım ki küresel savaşın bu ideolojisi en basit toplantı organizasyonunun dahi içine sinmiş.

Elmadağ'a gelince durup bir kez daha düşündüm. Acaba akreditasyonum Birgün yerine Selçuk'un öğrencisi olduğu Anadolu üniversitesinden olsaydı yine "Güvenlik "gerekçesiyle reddedilir miydim? Birgün gazetesinde yazan,çizen hele ki benim gibi gazeteyle arasında gönül bağından başka birşey olmayan diğer yazarlar,mesela Prof.Dr.İbrahim Kaboğlu da "Güvenlik" gerekçesi ile kapıdan çevrilecek miydi? Metro istasyonuna yaklaşırken aklıma başka birşey geldi. Eylemi yaratıcı bulmayan, Selçuk'un neden Nike giydiğini,t-shirtünde neden ingilizce yazı olduğunu sorgulayan beynamazları düşündüm. Beni toplantıya almayan "Güvenlik" gerekçesinin bahçeli evlerinden çıkmayan, kendi çalıştıkları kurumdaki meslektaşlarının sendika mücadelesi ile ilgili bir satır dahi yazmayıp, gazetelerde seks hayatlarını anlatan bizim Sakine'nin deyimiyle 18'liklere "Başarı Beratı" olarak geri dönmesi gerektiğine karar verdim. Ayrıca bundan sonraki IMF toplantılarının basına ve üniversitelere değil sadece bu tepeden inmeci, sinik, yüksek zekalı plaza eleştirmenlerine açık olması gerektiğini de idrak ettim. Salonları dolduracak kadar çoklar çünkü. 34 yaşında, 7 yaşında bir oğlu olan ve Selçuk kadar delikanlı olmayan ben, basit bir ekonomi yazısı yazacaktım oysa. Neoliberalizmin yeni yöntemlerini dinleyemediğim ve siz değerli okurlarıma aktaramadığım için bari Monthy Pitton'dan bir enstane ile bitireyim yazımı. Alıntı London School Of Economics'ten Prof. Dr. Robert Wade'e ait. Adamın biri, hayvan satan bir mağazadan bir papağan alır. Son derece renkli,konuşkan papağan eve gidince nalları diker ve nefes almaz bir daha. Adamın bütün dürtmelerine rağmen papağan hareket etmez. Bizimkisi apar topar papağanı mağaza sahibine götürür. Mağaza sahibi papağana bakar ve der ki;"Ölmemiş,sadece dinleniyor" Neolibralizmin hala nefes aldığını sananlarla aynı toplantıda olamadığım için üzgünüm. Papağan çoktan öldü. Cenazesine girmek için akredite olmak da yetmiyor.