Aytül Tamer Torun[1]
“Üstünde çok eski zamanlardan kalma muhteşem kale harabelerinin bulunduğu bir tepenin etrafında 50.000 nüfuslu eski ve gerçek bir Doğu şehri. …Ve bütün Doğu kentleri gibi Ankara da çok pis, çok kuru, her cins haşaratla dolu… Ama bunun yanında yeni bir Ankara kendini müjdeliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin modern binasının yakınında geniş ve kaldırım taşlarıyla döşeli yollarla buna başlanıldı, eski yangın yerlerinde yeni yollar açılıyor ve yanmış eski pazarın yerineyse “yeni pazar” yapılıyor. İşte böylece birkaç modern ev, birkaç modern yol, birkaç sanayi tesisi eski Ankara’nın harabeleri üstünde yeni bir kenti müjdeliyor.”[2]
Ankara’da Ulus’ta 1915’de inşaatına başlanan İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi olarak kapılarını yeni bir döneme açtı. İlk meclis binasında toplanan ve tarihsel tartışmalarda “Birinci Meclis” olarak yerini alan bu kurum 15 Nisan 1923’e kadar tüm ülkeyi derinden etkileyen kararlar aldı. Birinci Meclis, cumhuriyet tarihinin zihniyet bağlamında siyasal akımlar açısından en çok çeşitlilik gösteren ve mebuslar bağlamında sosyo-ekonomik yapı bakımından halk tabanına yakın, eğitim düzeyi bakımından ülke ortalamasının üstünde ve idealist yanları ağır basan mebuslardan oluşan bir içeriğe sahipti (Güneş, 2009). E. B. Şapolyo Birinci Meclis’in mebuslarını “inkılapçılar ve muhafazakârlar” olmak üzere başlıca iki grup altında sınıflandırsa da inkılapçıları milliyetçiler ve sosyalistler; muhafazakârları müfritler (aşırı) ve mutediller (ılımlı) olarak kendi içinde ayırması bu çeşitliliğini gösterir (1969: 33).
Genel olarak, Birinci Grubun “Osmanlı saltanatını yıkıp, laik devlet kurmak isteyen ilericilerin”, İkinci Grubun ise “Osmanlı düzenine, saltanat ve hilafete bağlı, muhafazakârların” toplanma noktası olduğu yönündeki egemen görüş Türk tarih yazımında yaygındır (Demirel, 1995: 31). Mustafa Kemal, Nutuk’ta, İkinci Grubu doğrudan dinci-gerici olarak betimlememiş, muhalefetin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndan hareketle kendine Başkumandanlık yetkileri verilmesi, vekiller seçilirken Meclis Reisi olarak adayları belirlemesi gibi noktalardan ortaya çıktığını dile getirir (1972: 633-634). Buna karşılık, Yerasimos, gruplar arasındaki ayrımı sınıfsal temelde ele alarak, Birinci Grubu sivil bürokrat, asker ve işçiler; İkinci Grubu eşraf, toprak sahipleri ve din adamlarına dayandırır (1980: 676). Tam bağımsızlık konusunda hemfikir olan her iki grup arasındaki temel ayrım, Demirel’e göre (1995) ikincinin kişi/grup iktidarı yerine meclis egemenliği kavramına dayanan bir yönetim için muhalefet etmesidir. Akın’a göre ise, İkinci Grup Anadolu’nun eşrafı ve mütegallibesinden gelen “inançlı liberal entelektüellerden, muhafazakâr saltanat taraftarlarına” kadar uzanan geniş bir yelpazede gruplaşan mebuslardan oluşmaktadır. Bu grupta ayrıca bireysel olarak Mustafa Kemal ve ekibinden hoşlanmayan “kariyeristler” de bulunmaktadır (Akın, 2001: 60).
Ankara’daki siyaset ve zihniyet eksenindeki çeşitlilik farklı düşünceleri temsil eden gazete ve dergilerin de yayımlanması sonucunu doğurdu. Anadolu hareketi içinde yer alan yerel direniş grupları, mücadeleye sempati duyan asker ve sivil bürokratlar, İttihatçılar, Bolşevikler, İslamȋ kesim, Amerikan mandasını çıkış yolu olarak gören aydınlar BMM Hükümeti’nin otorite ve meşruiyetini kabul ettikleri ölçüde bağımsızlık mücadelesi ve Kemalist Anadolu hareketi içinde varoldular. Aynı şekilde Anadolu basını da ortak amaç olan “Kurtuluş Savaşı ve bağımsızlık” noktasında birleşmiş liberal, ittihatçı, İslamcı, komünist, milliyetçi yayınları içinde barındırmıştır. 1918 yılında Anadolu'da yaklaşık 20 Türkçe gazete çıkmaktayken 19 Mayıs 1919 sonrasında Kuva-yı Miliyeci gazete ve dergilerin sayısı hızla artmış; 1922’ye gelindiğinde gazete sayısı 60’a yükselmişti (Yust, 1995: 130).
23 Nisan 1920 ile 23 Nisan 1923 tarihleri arasını kapsayan Birinci Meclis döneminde sadece Ankara’da 17 süreli yayın yayımlanmıştır (Tablo 1). Kurtuluş Savaşı basını, Misak-ı Milli’yi savunmak koşulu ile farklı görüşleri içinde barındırıyor gözükse de Ankara hükümetine muhalif grupların yayınları genellikle oldukça kısa ömürlü oldu. Ankara hükümeti tarafından destekçi gazetelere para, mürekkep ve kâğıt yardımı yapıldı. Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğü’nün raporuna göre 1920 yılında sadece Ankara gazetelerine 465.613 kuruş maddi destek sağlandı. 1921 yılında ise bu destek 1000 lira ve 250 top kâğıda çıkarıldı (Yust, 1995: 131; Öztoprak, 1981: 32).
Ankara basını bu dönemde zaman zaman isimleri değişse ya da farklı şehirlere taşınsa da Ankara Vilayet Matbaası, Hâkimiyet-i Milliye Matbaası, Matbuat ve İstihbarat Matbaası, İkaz Matbaası, Yenigün Matbaası, Ali Şükrü Matbaası ve Öğüd Matbaası gibi matbaalarda basıldı. Bazı gazetelerin sahipleri matbaaları ile birlikte Mustafa Kemal’in davetiyle Ankara’ya gelmiş; bazıları ise milletvekili oldukları için gazete/matbaalarını Ankara’ya taşımışlardı. Ankara gazeteleri Anadolu’nun dört bir tarafına dağıtılarak, bir yandan propaganda işlevi görürken diğer taraftan yerel basın için haber kaynağı rolünü üstlendiler. 6 Nisan 1920’de kurulan Anadolu Ajansı’nın yanı sıra Ekim 1920’de Trabzon’da açılan Rus Enformasyon Bürosu, İstanbul gazeteleri ile geç de ulaşsa yabancı gazeteler Ankara gazetelerinin önemli haber kaynağıydılar. 1922 yıllında Anadolu’yu gezerek basını yakından inceleyen Rus araştırmacı K. Yust’a göre Ankara gazetelerinin tirajı yüksektir: Hâkimiyet-i Millîye 2000, Köy Hocası 2000, Anadolu’da Peyam-ı Sabah 1000, Sebilürreşad 3000, Anadolu’da Yeni Gün 1750 tiraja sahiptirler.
Tablo 1. 1920-1923 Yıllarında Ankara’da Çıkan Süreli Yayınlar
Hâkimiyet-i Milliye, Ankara’nın mücadelenin merkezi olmasından sonra Kurtuluş Savaşı ve Ankara hükümetinin sesi olarak 10 Ocak 1920‘de yayımlanmaya başladı. Gazetenin basılacağı eski Vilâyet Matbaası Ankara Valiliği’nin alt katındaydı. Vilayet gazetesinin bütün çalışanları ve matbaa makinası Hâkimiyet-i Milliye’ye devredildi. Ancak bu matbaanın koşulları oldukça yetersizdi (Sapolyo 1960: 192). Gazetenin fiyatı 3 kuruş olarak belirlenmişti. Mustafa Kemal ve Recep Zühdü imzasıyla teknik yardım ve destek sağlamak amacıyla gönderilen telgraflar Hâkimiyet-i Milliye’nin yayımlandığı koşulların durumunu ortaya koyar (Tamer, 2010). Eskişehir’de Arif Oruç’un çıkardığı Seyyare Yeni Dünya 2 Ocak 1921’de Ankara hükümeti tarafından kapatıldığında, matbaası Hâkimiyet-i Milliye’ye verildi. Gazete 6 Şubat 1921’de Ulus Meydanı’nda şimdiki İş Bankası’nın karşısında bulunan Koçzade’ye ait Veli Hanı’nın içinde kurulan matbaada basılmaya başlandı. Hakimiyet-i Milliye artık cumartesileri dışında her gün çıkıyordu (Coşar, 1964: 130). İlk önce Ankara hükümetinin, ardından Cumhuriyet Halk Fırkası’nın yayın organı olarak uzun yıllar yayımlanan Hâkimiyet-i Milliye 1934’te Ulus adını aldı. Bir propaganda aracı olan Hakimiyet-i Milliye’de Birinci Meclis’teki çatışma ortamı ve görüş ayrılıklarının dile getirilmediği; zafer ve destek haberlerinin sıklıkla yer aldığı görülür.
Anadolu’da Yeni Gün, Ankara hükümetinin en büyük destekçilerinden olup, İstanbul’dan Anadolu’ya kaçan Yunus Nadi tarafından yayımlanmıştır. İstanbul’da yayınlanan Yeni Gün gazetesi sahibi Yunus Nadi Ankara’ya gelince, 10 Ağustos 1920’de Anadolu’da Yeni Gün’ü çıkarmağa başladı. İlk günler Ankara’da Vilayet Matbaası’nda basılan Anadolu’da Yeni Gün daha sonra kendi matbaasına kavuştu, Karaoğlan Caddesi’nde, istasyon yanında, hapishaneye bitişik üç katlı ahşap evde, cumartesi dışında her gün çıkmaya başladı. Yunus Nadi‘nin matbaası aynı zamanda Hâkimiyet-i Milliye’ye de destek verdi (Şapolyo, 1969: 124). Yust tarafından “solcu-ittihatçı aleyhtarı” olarak tanımlansa da Anadolu’da Yeni Gün, Ankara hükümetinin ve Mustafa Kemal’in en büyük destekçilerinden biri oldu. Yunus Nadi İzmir milletvekili olarak Birinci Meclis’te bizzat görev almış, Birinci Grubun içinde yer almıştır. Gazete işlevini 1923 yılında tamamladı, iddialara göre Mustafa Kemal’in ricasıyla Yunus Nadi 1924’de Cumhuriyet’i yayımlayarak Ankara’nın İstanbul’daki sesi olmuştur.
Sebilürreşad, İstanbul’dan Kastamonu’ya, ardından Ankara’ya taşınarak Eşref Edip ve Mehmet Akif (Ersoy) yönetiminde İslamcı grubun sesi olarak yayın hayatına başladı. Yust’un İslamcı-Ankara taraftarı olarak tanımladığı Sebilürreşad’ın, Ankara’da çıkan 3 Şubat 1921 tarihli ilk sayısı matbaa ve diğer teknik yetersizlikler sebebiyle ancak 10 Şubat’ta yayımlanabildi. İstanbul hükümetine muhalif, Kurtuluş Savaşı destekçisi tavrını net ortaya koyan Sebilürreşad’ın milli mücadele ve cihat çağrılarındaki temel motif milliyetçilik değil, İslam’dır (Debus, 2009). Mayıs 1923’te İstanbul’a geri dönen Sebilürreşad, zaferin ardından İslam unsurunun geri plânda bırakılacağını ve modernleşme/batılılaşma çizgisinde ilerleneceğinin anlaşılması üzerine polemik yazılara yer vermeye başladı. Takrir-i Sükûn Kanunu ile 6 Mart 1925’te kapatıldı.
İkaz gazetesi Mehmet Şükrü tarafından 1919‘da Afyon’da yayımlanmaya başlandı. Yust’a göre, İkaz’ın bu dönemki sayılarında bilinçli bir sosyalizm değil, Ekim Devrimi, Ankara ve Moskova kardeşliği üzerine yazılara yer verildi (1995: 106). Mehmet Şükrü, 1920 ortalarında Afyon milletvekili seçilince İkaz Matbaası’nı da Ankara’ya taşıdı. Sol basın açısından önemli olan İkaz Matbaası’nda dönemin iki sol gazetesi de basıldı: Emek ve Yeni Hayat. 1920’de Ankara’da kurulan Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası’nın (THİF) ilk yayın organı Emek gazetesidir. İlk sayısı 16 Ocak 1921 tarihli olan Emek’in amacı “sermayeciliğe ve zorbalığa karşı mücadele etmek; emek ve emekçileri hakim kılmak” ve “işçi ve köylülerle elele vererek ileri yürümek”ti. Emek’in bugüne gelebilen mevcut tek nüshası da 16 Ocak tarihli ilk sayısıdır. Emek’de Ziya’[3]nın ve Moskova Telsiz ajansının haber kaynağı olarak yer aldığı ve diğer sosyalist gazetelerle, örneğin Neos Antrophos, ile de bağlantı içinde olduğu görülür (Güran, 1975). Emek Ankara hükümetine açıktan eleştiri yöneltmekten kaçınır; sosyal devrimi teorik olarak ele alır. Anadolu halkına sınıf düşüncesini ve farklı işçi gruplarına örgütlenmeyi aşılamaya çalışır. 6 sayı yayımlanan Emek, Ziya’dan alıntı yaptığı, Mustafa Kemal’in Anadolu halkını mutlu edemeyeceği ve kapitalizm boyunduruğundan kurtaramayacağı içerikli makale yüzünden kapatılır (Yust, 1995: 105).
Emek kapatılınca Mehmet Şükrü, “Özgür Halk Gazetesi” sloganı ile “solcu-halkçı organ” olarak İkaz’ı yayımlamaya başlar (Yust 1995:106-107). Ancak Emek kapatıldıktan 1,5 ay sonra İkaz’ın da yayın hayatı sona erdirilir. İkaz kapatıldıktan sonra Mehmet Şükrü de diğer THİF ileri gelenleri ile birlikte mahkemede yargılanır, ancak suçsuz bulunur. Bu sürecin ardından Mehmet Şükrü, gerekçe göstermeksizin THİF’den istifa ettiğini Ankara basınında bir yazı ile ilan eder (Yust, 1995: 107). 1923 yılında Afyonkarahisar’da tekrar yayımlanmaya başlayan İkaz’da cumhuriyetçi-halkçı bir çizgide iktidar politikalarına eleştiriler yöneltilmeye devam edilir; ancak 1925’de Takrir-i Sukûn Kanunu ile yayınına son verilir (Ünsal 2007).
THİF’in ikinci yayın organı olan Yeni Hayat ise 1922’de yedi ay yayımlanabildi. Sloganı “Bütün Dünya Emekçileri Birleşiniz” olan Yeni Hayat’ın 18 Mart 1922 tarihli ilk sayısındaki “Maksadımız” başlıklı yazıda sınıf bilinci ile anti-emperyalist ve anti-kapitalist bir çizgide yayın yapılacağı dile getirilmekteydi. 21. sayısında gazetenin künyesine “Halk İştirakiyun Fırkasının Nâşir-i Efkârı” olduğu ibaresi eklenir (19 Eylül 1922). THİF’in Yeni Hayat’ta yayınlanan “Büyük Millet Meclisi’ne Beyanname”sinde “Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine emperyalizme karşı olan mücadelesinde her tarikle muavenet edeceğiz” koşulu vurgulanarak “Türkiye halkının ve Türkiye Millet Meclisi’nin umde-i esasiyesi olan “misak-ı millȋ” bugün bizim dahi umdemizdir.” (Yeni Hayat, 1 Nisan 1338, No: 3) sözleriyle “millȋ inkılâba” yani Ankara hükümetine verilen destek belirtilir. Yeni Hayat, Anadolu işçisinin durumuna ve taleplerine odaklanır. Ankara hükümetinin, işçilerin kendisine verdiği destek düşünülürse, işçileri himaye etmesi gerektiği dile getirilir. Yeni Hayat’da Türkiye, özellikle Ankara’daki demiryolu, savaş sanayi ve matbaa işçileri derneklerinin birleşik bir işçi sendikası kurmaları gerektiği dile getirilir. Gazetenin 19 Eylül 1922 tarihli son sayısında Ankara Hükümeti’ne yönelik eleştirilerin varlığı göze çarpar. Savaş boyunca sol kesim tarafından bir yandan Ankara hükümetine verilen destek hatırlatılırken bir yandan da zaferden sonra işçi sınıfının haklarının ve taleplerinin unutulmaması gerektiği vurgulanır. 30 Ağustos 1922’de Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nin ardından Ankara hükümetinin askeri ve siyasal zaferinin kesinleşmesi ile Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’na destek veren tüm farklı sesler bastırılmaya başlanır. Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası ve hemen ardından Yeni Hayat 19 Eylül 1922’de kapatılır.
Yeni Hayat’taki yazılardan Ankara’da işçiler arasında örgütlenme çalışmaları yapıldığını anlıyoruz. İkaz Matbaası baş-dizgicisi Hasan Tahsin Bey’in matbaa işçilerinin bir dernek etrafında birleşmesinin gerekliliğini ele aldığı yazısında Ankara’da sendikal faaliyetlerin adımlarının sesini duyuyoruz (19 Eylül 1922). Yeni Hayat’ın ilk sayısından itibaren, neredeyse her sayıda dile getirilen konu fuhuş ve/veya fahişelik eksenlidir. Ankara’nın adı hiçbir zaman anılmamakla birlikte, İstanbul ve Avrupa’da savaş dönemlerinde yoksulluk sebebiyle en çok görülen toplumsal sorunun kadınların düştüğü durum olduğu, ancak ekonomik ve siyasi koşulların değişmesi ile bu toplumsal adaletsizliğin ortadan kalkacağı savunulur.
Öğüt, 1918’de Afyon’da yayımlanmaya başlamıştı, ancak İzmir’in işgali üzerine Konya’ya taşındı. Ankara hükümetine Konya’dan destek veren Abdülgani Ahmed (Doyran) ve Feridun (Kandemir) tarafından büyük zorluklarla yayımlanıyordu. İtalyanların uyguladığı baskı ve ardından Konya’da Delibaş İsyanı sırasında şiddete maruz kalmaları sonucu Mustafa Kemal’in talebi ile tekrar taşınan Öğüt, 7 Temmuz 1921 tarihinde Ankara’da yayımlanmaya başlandı. Akşam gazetesi olarak çıkan Öğüt Ankara hükümetinin en önemli destekçilerinden biri oldu. Savaşın sona ermesinin ardından gazetenin görevini tamamladığını belirten Abdülgani Ahmed Bey 9 Mayıs 1923 tarihinde Öğüt’ün son sayısını çıkardı (Coşar, 1964, 155; İnuğur, 1994, 353). Ankara’da yayımlanmakla birlikte gazetede sosyal yaşama dair bir haber görülmez. Daha çok Ankara hükümetinin beyannamelerini, telgrafları, dış politika haberlerini ve İstanbul üzerine metinleri yayınladı. Hacı Bayram Veli mevkiinde bulunan Öğüt Matbaası’nda aynı dönem yayımlanan Şarkın Sesi de basılmaktaydı.
Şarkın Sesi, 1922’de Ankara’da “Yevmȋ siyasi, iktisadi, edebi, ilmi gazete” sloganı ile yayımlanmaya başlanır. Birinci Meclis’in Erzurum milletvekili Mehmed Salih (Yeşilzâde) Bey tarafından çıkarılan gazetenin elimizdeki tek nüshası 7 Temmuz 1922 tarihli 18. sayısıdır. Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı olan Mehmed Salih Bey Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen bildiriler basarak Anadolu hareketine taraftar toplamıştır. Mecliste İkinci Grup içerisinde yer alan Mehmed Salih Bey şehit ailelerinin sefaletten kurtarılması, fuhuşun önüne geçilmesi ve nüfusun arttırılması yönünde kanun teklifleri vermişse de dikkate alınmamıştır. Özellikle 1922’de bütçe görüşmeleri sırasında Hindistan ve Azerbaycan’dan gelen paraların âkıbetine dair konuşması reddedilmiş, kendisine on beş gün meclisten uzaklaştırılma cezası verilmişti. Kurtuluş Savaşı’nı desteklemekle birlikte hilafet taraftarı bir gazete olarak Ankara’nın ilk muhalif yayını olan Şarkın Sesi ancak 29 sayı çıkabildi. İstiklâl Mahkemelerinin kapatılması, Mîsâk-ı Millî’den fedakârlık yapılmaması ve öldürülen Ali Şükrü Bey’in ailesine maaş bağlanmasına dair teklifleri ile tepki toplayan Mehmed Salih Bey, Birinci Meclis’in feshedilmesinin ardından İkinci Meclis’e alınmadı, 1924 yılında İstanbul’a gönderildi (Özalp, 2013: 498-499).
Tan, Birinci Meclis’te Mustafa Kemal grubuna karşı etkili muhalefet yapan İkinci Grubun yayın organı olarak vazife gördü (Demirel, 1996). İkinci Grubun önemli isimlerinden olan Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey ve İbrahim Hıfzı Bey tarafından 18 Ocak 1923’te Ankara’da yayımlanmaya başlandı. İmzasız olmakla birlikte gazetenin tüm başyazılarını kaleme alan Ali Şükrü Bey, Meclis’in ilk açıldığı andan itibaren muhalif tavrını, İkinci Grup ekseninde hâkimiyetini ortaya koymuştur. Ali Şükrü Bey’in meclisin açılmasından beş gün sonra 28 Nisan 1920’de sunduğu Men-i Müskirat (İçki yasağı) Kanunu taslağı katalizör olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gruplaşmanın ilk adımı oldu. İçki yasağı Birinci Meclis’te tartışılırken “din elden gidiyor” eleştirileri Müslüman Anadolu halkının geri adım atmasına ve/veya Ankara iktidarı hakkında şüpheler uyandırmasına neden olabileceği için, aynı günlerde Mustafa Kemal, “İslam Âlemine Beyanname” (Hakimiyet-i Milliye, 13 Mayıs 1920) yayımlayarak dini birleştirici unsur olarak kullandı. Meclis’te taslağı savunurken Ali Şükrü Bey, içki içtikleri görülenlerin cezalandırılması maddesini okuyunca mecliste “bravo” seslerinin yükselmesi Mustafa Kemal’in ünlü içki sofralarına ve o gruba duyulan tepkiyi akla getirmektedir. Görüşmeler oldukça tartışmalı geçti; Adliye ve Maliye Bakanlıklarının teklife direnmesine rağmen Ali Şükrü Bey hâkimiyetini kurarak, hükümetin direncinin kırılmasına yol açtı. 14 Eylül 1920 tarihli Men-i Müskirat Kanunu oylama ile kabul edildi (Tamer, 2011).
Tan’da Meclis görüşmelerinin tutanaklarına ve Mustafa Kemal’in beyanatlarına, konuşmalarına ve seyahatlerine çok geniş yer ayrıldı. Hürriyet-i Şahsiye Kanunu gibi güncel siyasete dair Birinci ve İkinci Gruplar arasında uzun soluklu tartışmalara yol açan konular da gazete ele alındı (Demirel,1996). İkinci Grubun savunduğu tasarıda savcılara, temel hak ve özgürlüklere kısıtlama getiren ve bunları istismar eden herkese kamu davası açabilme yetkisi veriliyordu. Bu tasarı, her ne mevkide olursa olsun bir memurun yargılanabilmesi sonucunu doğuruyordu. Ali Şükrü Bey ve dolayısıyla Tan gazetesi de tasarıya destek verenler arasındaydı. Kastamonu milletvekili Abdülkadir Kemali Bey’in “Hürriyete Tecavüzün Men’i” başlıklı yazı dizisi, 29 Ocak ile 9 Şubat 1923 tarihleri arasında on bir gün boyunca Tan’da yayımlandı (Demirel, 1996). 26 Mart 1923’te Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’in muhafız alayı komutanı Topal Osman Ağa tarafından öldürülmesi üzerine 8 Nisan 1923 tarihli 68. sayısında Tan’ın yayınına geçici olarak ara verildiği ifade edilir, ancak gazete bir daha yayımlanamaz.
Anadolu’da Kalem (20 Mayıs 1921) ve Anadolu’da Peyam-ı Sabah (23 Aralık 1921) Ankara’da yayımlanan Mustafa Kemal grubunu destekleyen mizah dergileridir. Anadolu’da Peyam-ı Sabah’ın 27 Ocak 1922 tarihli sayısında “Yeni Gün İdarehanesinde yazıldı, Öğüt Matbaası’nda dizildi, Hakimiyet-i Milliye makinesinde basıldı” ibaresi bulunmakta iken 10 Mart 1922 tarihli sayısında “Yeni Gün’de dizildi. Yeni Gün’de basıldı” yazması mizah dergisinin Ankara basını tarafından desteklendiğinin ve işbirliğinin kanıtıdır. Genellikle İstanbul hükümetine ve basınına eleştirileri mizahi bir üslupla aktaran dergilerin savaş ortamında bir yandan Ankara iktidarının propagandasını yaparken diğer taraftan halkı eğlendirme çabası içinde olduğu görülmektedir.
Birinci Meclis döneminde Ankara’da iktidarı destekleyen söylemleri ile edebiyat içerikli Anadolu Duygusu; eğitim içerikli Anadolu Terbiye Mecmuası, bilim ve sanat içerikli Anavatan Mecmuası, Matbuat ve İstihbarat Matbaası’nda basılan siyaset içerikli Köy Hocası, ekonomi odaklı Anadolu Ticaret Gazetesi ve gayrı-resmi askeriyenin ilerlemesi içerikli Milli Ordu dergileri yayımlanmış, kısa ömürlü bir yayın çizgileri olmuştur.
KAYNAKÇA
Akın, R. (2001) TBMM Devleti (1920-1923): Birinci Meclis döneminde devlet erkleri ve idare. İletişim.
Atatürk, M. Kemal(1989) Nutuk. (4 Cilt) Ankara: TTK.
Coşar, Ö. Sami (1964). Milli Mücadele Basını. İstanbul: Gazeteciler Cemiyeti Yayını.
Demirel, Ahmet (1995). Birinci Meclis’te Muhalefet. İstanbul: İletişim Yayınları.
Demirel, A. (1996). Ali Şükrü Bey’in Tan Gazetesi. . İstanbul: İletişim Yayınları
Güneş, İhsan (2009). Birinci TBMM’nin Düşünce Yapısı. İstanbul: İş Bankası Yayınları.
İnuğur, M. Nuri (1994). Basın ve Yayın Tarihi. İstanbul: Der Yayınları
Güran, Ali Engin (1975). Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası Yayın Organları: Emek 1, Yeni Hayat 1-2-3. İstanbul: Katkı Yayınları.
Özalp, Ö. H. (2013) “Yeşilzade Mehmed Salih Efendi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 43, İstanbul, s. 498-499
Öztoprak, İzzet (1981). Kurtuluş Savaşı’nda Türk Basını. Ankara: İş Bankası Y.
Şapolyo, E. Behnan (1971). Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönü ile Basın. Ankara: Güven Matbaası.
Tamer, A. (2011). “Basın ve İktidar İlişkileri: Birinci Meclis’in Men-i Müskirat Kanunu Üzerine Tartışmalar”, Kebikeç: İnsan Bilimleri için Kaynak Araştırmaları Dergisi, No: 31, s. 202-232.
Tamer, A. (2010). “Kuva-yı Milliye’nin Sesi: İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye”, Cumhuriyet Döneminde İletişim: Kurumlar, Politikalar (Ed. N. Güngör). Ankara: Siyasal Kitabevi, 2010, s. 21-50
Tunçay, Mete (2009). BKP’nin Türkçe Yayın Organı Ziya Gazetesi (1920-1923) ve Türkiye. İstanbul: TÜSTAV.
Ünsal, Süha (2007). İkazcı Mehmet Şükrü. Ankara: Dipnot.
Yerasimos,S. (1980) Türk-Sovyet İlişkileri Ekim Devriminden "Milli Mücadele"ye. İstanbul: Gözlem Gazetecilik.
Yust, K. (1995). Kemalist Anadolu’da Basın. (Haz. Orkan Koloğlu), İstanbul: ÇGD.
* Bu yazı Ankara gazetesi Solfasol ve Tarih Vakfı işbirliğiyle yayımlanmıştır. Yazara, Solfasol’a ve Tarih Vakfı Ankara Şubesi’ne teşekkür ederek...
[1] AHBV Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, [email protected]
[2] İki Komintern gözlemcisinin 11 Eylül 1922 tarihli notlarından. Leonid-Friedrich, Ankara 1922. İstanbul: Kaynak Yayınları, 1985.
[3] Bulgaristan Komünist Partisi’nin Türkçe yayın organı, Sofya’da 1920-1923 yılları arasında yayımlanmıştır. (Tunçay, 2009)