Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, polise geniş yetkiler veren ve hak ihlalerine yol açacağı gerekçesiyle eleştirilere neden olan İç Güvenlik Paketi'ne karşı Ankara Güvenpark’ta stant kurup bildiri dağıttı.
Açıklamada, "Israrla ve inatla getirilmek istenen bu yasa ile parlamentodaki sayısal gücünü ve iktidar olmanın olanaklarını kullanarak, devletin kurumlarını ve yöneticilerini kendi kurumları ve yöneticileri haline getirerek mi iktidarını sürdürmek istiyor?" sorusuna yer verildi.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'ndan yapılan açıklama şöyle:
Ülkemizi ve toplumu derinden sarsan ve nereye gidiyoruz, Neler oluyor bize sorularına neden olan cinayetlerin art arda yaşandığı (Özgecan Aslan, Nuh Köklü, Fırat Çakıroğlu vb) bu süreçte;
2002 yılından bugüne ülkemizi tek başına yöneten AKP iktidarının seçimlere 3 ay gibi kısa bir süre kalmışken; ülkemizin seçim gündemine girdiği, adaylık başvurularının yapıldığı ve seçim takviminin işlediği bir dönemde demokrasimizi, sosyal hukuk devletini, yargı bağımsızlığını kısacası toplumsal yaşamımızı ve geleceğimizi bütünüyle etkileyecek ve değiştirecek kamuoyunda iç güvenlik yasa tasarısı olarak sunulan tasarı TBMM’de görüşülmektedir.
Bugüne kadar çok fazla birlikte davranma örneği sergileyemeyen bütün muhalefet partilerinin, baroların, yargı kurumlarının, demokratik kitle örgütlerinin ve emek örgütlerinin karşı çıkmalarına rağmen parlamentodaki çoğunluğuna güvenen AKP iktidarının, sıkıyönetim dönemlerini aratmayacak ve ülkemizi polis devletine dönüştürecek bu yasayı inatla çıkarmaya çalışması kaçınılmaz olarak şu soruları aklımıza getirmektedir:
1- 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde halkın demokratik ve özgür iradesiyle oy kullanacağı bir seçimin sonucunda iktidarını kaybetme kaygısı ve telaşı mı duymaya başladı?
2- Israrla ve inatla getirilmek istenen bu yasa ile parlamentodaki sayısal gücünü ve iktidar olmanın olanaklarını kullanarak, devletin kurumlarını ve yöneticilerini kendi kurumları ve yöneticileri haline getirerek mi iktidarını sürdürmek istiyor?
Hukuk’un genel ilkelerine, anayasaya ve evrensel hukuk değerlerine açıkça aykırı olan bu düzenleme ile birlikte;
*Bireyler, yargı güvencesinden yoksun ve korumasız hale gelecek; demokratik hak ve özgürlükler iktidarın, iradenin ve polisin insafına bırakılacaktır.
*Her türlü toplantı, gösteri ve yürüyüş yasadışı terör eylemi ve bu eyleme katılan herkes yasadışı örgüt üyesi sayılabilecek.
*Sadece demokratik ve barışçıl gösteriye katılanlar değil, herhangi bir adli olaydan karakola düşen yurttaş da savcının haberi olmaksızın 48 saate kadar gözaltında tutulabilecek; avukatına ve ailesine ulaşma hakkı fiilen engellenebilecek.
* Polise tanınan 48 saat gözaltı süresi nedeniyle siyasal iktidara ve hükümete karşı düzenlenecek demokratik hak arama eylemleri, eylem öncesinde yöneticilerinin gözaltına alınması nedeniyle fiilen engellenmiş olacaktır.
* Mülki amirlere ve polise tanınan silah kullanma da dâhil olağan üstü yetkilerle yaşam hakkı tehdit altına girecektir.
* Yasama, yürütme ve yargıdan oluşan erkler ayrılığının en önemli kurumlarından olan yargının yetkileri fiilen ortadan kaldırılarak mülki amirlere ve güvenlik birimlerine devredilecektir.
* Polis ile yurttaş karşı karşıya gelerek, sonuçların kestirilemeyecek toplumsal gerginliklerin ve patlamaların fitili ateşlenecektir.
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak; AKP’nin iktidarını sürdürebilmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarını ve yöneticilerini kendi kurumları ve yöneticileri haline dönüştürmesini amaçlayan bu düzenlemeye karşı demokratik platformlarda mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Ülkemiz ve demokrasimiz adına olağan üstü ve kaygı verici gelişmelerin yaşandığı bu süreçte ortak sorunları yaşayan, ortak kaygıları ve umutları taşıyan bütün yurttaşlarımızı da birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.