Kripto paralar son zamanların en çok konuşulan yatırım araçlarından. Bunların en popüleri de Bitcoin. Kripto para dünyasında birçoğumuza yabancı garip kavramlar da var; Bitcoin madencileri, dijital cüzdanlar vs... Konunun en ilginç taraflarından biri de Bitcoin'in birçok ülkeden fazla elektrik kullanıyor olması. Peki bu nasıl mümkün.
New York Times'tan Jon Huang, Claire O’Neill ve Hiroko Tabuchi'nin tüm bu sorular cevapladığı makale, T24 Dış Haberler Servisi tarafından Türkçeye çevrildi...
Makalenin Türkçe çevirisi şöyle:
Kripto paralar dünyanın en büyüleyici, aynı zamanda en kafa karıştırıcı yatırımlarından biri olarak ortaya çıktı. Bir anda çok yükseliyorlar. Çakılıyorlar. Hayranları dolar, rupi ve ruble gibi geleneksel para birimlerinin yerini alarak dünyayı değiştireceğine inanıyorlar. İsimlerini komik köpek resimlerinden alıyorlar.
Ve sadece var olarak Bitcoin gibi kripto paralar, inanılmaz derecede elektrik kullanıyor.
Bunun nasıl olduğunu birazdan anlatacağız. Ancak ilk önce şunu aklınızda bulundurun; harcamak veya ticaret yapmak üzere Bitcoin yaratmak için yıllık yaklaşık 91 terawatt saat elektrik tüketiliyor. Bu, 5.5 milyon nüfuslu Finlandiya’nın elektrik kullanımından daha fazla.
Kripto para üretimi için kullanılan elektrik, tüm dünyada tüketilen elektriğin neredeyse yüzde 0.5’ine tekabül ediyor. Bu sayı, son 5 yılda 10 katına çıktı.
Uzun süre boyunca para hep elde tutulabilir, somut bir şey olarak düşünüldü. Mesela bir dolar değerindeki kağıt para.
Bu tür para birimler basit ve zekice bir fikir gibi gözüküyor. Devletler kağıt basıyor ve değeri konusunda garanti veriyor. Sonra biz bu kağıtları arabalar, şekerlemeler ve çoraplar için takas ediyoruz. Kime istersek ona verebilir, hatta istersek yok edebiliriz.
İnternette ise işler biraz karmaşıklaşıyor.
ABD veya başka bir devlet tarafından yaratılan geleneksel paraları tam anlamıyla istediğiniz şekilde kullanma konusunda serbest değilsiniz. Bankalar, kredi kartı ağları ve diğer aracılar finansal ağlarını kimin kullanacağı ve ne için kullanacağı konusunda kontrole sahipler. Bunu genelde para aklamayı ve diğer yasa dışı aktiviteleri önlemek için yapıyorlar. Ama bu, tamamıyla yasal ve kitabına uygun bile olsa büyük bir para transferi yaptığınızda bankanızın hükümete haber vermesi anlamına da gelebilir.
Bu sebeple bir grup özgür düşünür (kime sorduğunuza göre anarşistler de olabilir) şunun üzerine kafa yormaya başladı: Ya bu tür kontrolleri kaldırmanın bir yolu varsa?
2008 yılında Satoshi Nakamoto ismini kullanan bilinmeyen kişi ve kişiler nakit para gibi işleyen bir elektronik ödeme sistemi hakkında teklif sundular. Amaçları aracıyı ortadan kaldırmaktı. Bitcoin’in de kökenleri buna dayanıyor.
Nakamoto, Bitcoin kullanıcıların banka, hükümet veya başka bir üçüncü partiye güvenmelerine gerek kalmayacağını ifade etti. Çünkü işlemler Bitcoin kullanıcılarından oluşan, merkezi olmayan bir ağ tarafından yönetilecekti. Başka bir deyişle tek bir kişi veya kurum tarafından kontrol edilemeyecekti. Bütün Bitcoin işlemleri herkesin inceleyebileceği bir listede yayımlanacaktı. Bu listenin yönetilmesine yardımcı olanlar yeni Bitcoinlerle ödüllendirillecekti. Fikir şuydu; büyüyen talep, Bitcoin’in değerini artıracaktı.
Konseptin tutması biraz zaman aldı.
Ancak bugün, tek bir Bitcoin’in değeri 50 bin dolar. Siz bunu okurken bu değer ciddi anlamda değişmiş olabilir ve kimse sizi Bitcoininizi istediğiniz kişiye göndermekten alıkoyamaz. (Tabii biri yasadışı uyuşturucular alırken veya fidye yazılım yapmaya çalışırken yakalanırsa yine yaşadıkları ülkenin yasalarına tabi olurlar. Kripto paraların bunlar için sıkça kullanıldığını gördük.)
Ancak tüm bunlar olurken , merkezi bir otorite olmadan bu boyutta dijital değere sahip bir şeyi yönetmek çok fazla bilgisayar gücü gerektiriyor.
Diyelim ki bir şey almak ve ödemeyi Bitcoin ile yapmak istiyorsunuz. İlk bölüm hızlı ve basit: Coinbase gibi Bitcoin değişimi yapan bir kurumdan hesap açıyorsunuz. Buradan dolar karşılığında Bitcoin satın alabiliyorsunuz.
Artık içinde biraz Bitcoin olan bir ‘dijital cüzdanınız’ var. Harcamak için Bitcoin’i dijital cüzdanınızdan satıcının dijital cüzdanına gönderiyorsunuz. Bu kadar basit.
Ancak bu alışverişin veya daha doğrusu Bitcoin ile yapılan herhangi bir işlemin önce Bitcoin ağı tarafından doğrulanması gerekiyor. Basit bir tabirle bu sayede satıcı, kendisine verilen Bitcoinlerin gerçek olduğundan emin oluyor.
Bitcoin’in muhasabecilik sisteminin merkezinde bu var; halka açık dev Bitcoin ana defterinin güncel tutulması. Elektrik enerjisinin büyük bölümünü bu işlem tüketiyor.
Dünyanın her noktasında Bitcoin madencileri olarak bilinen şirketler ve insanlar işlemleri doğrulayıp ana deftere kaydedenler olmak için yarışıyorlar. Aslında güçlü ve su içer gibi elektrik tüketen güçlü bilgisayarlar kullanarak diğerlerini bir tahmin oyununda yenmeye çalışıyorlar. Çünkü başarılı olurlarsa ödül olarak yeni yaratılmış Bitcoin alacaklar. Bu da çok para ediyor.
Yeni yaratılmış Bitcoin için yarışa İngilizcede ‘mining’, yani ‘madencilik’ deniyor.
Bunu bir loto veya zar oyunu gibi düşünebilirsiniz. Bu makalede iyi bir örnek var: Bir kumarhanede olduğunuzu ve herkesin 500 taraflı bir zar attığını düşünün (Aslında zarın milyarlarca tarafı olması gerek, ama bunu çizmek zor.) 10’un altında zar atan ilk kişi kazanacak.
Bilgisayarınız ne kadar güçlüyse, o kadar hızlı bir şekilde o kadar fazla tahminde bulunabilirsiniz. Kumarhanede olsak insan gücüyle atabileceğiniz bir zar olacaktı, bunda ise her saniye defalarca tahminde bulunabilen birçok bilgisayar var.
Bitcoin ağı, tahmin oyununu ne kadar çok madenci katılırsa o kadar zorlaştıracak şekilde tasarlanmış. Bu yüzden hızlı ve elektriği su içer gibi tüketen bilgisayarlar öne çıkıyor. Her raunt ortalama 10 dakika sürecek şekilde tasarlanmış. Zar oyunu örneğine dönersek, bir ele ne kadar çok kişi katılır ve hızlıca kazanmaya başlarsa, oyunun daha zorlaşacak şekilde tekrar kalibre edildiğini düşünün. Örneğin artık 10’un altında değil, 4’ün altında zar atmanız gerekiyor. Hatta direkt bir atmanız gerekiyor.
Bu yüzden artık Bitcoin madencilerinin güçlü bilgisayarlarla dolu depoları var. Büyük sayıları tahmin etmek için son hız yarışıyorlar; bu sırada da çok fazla elektrik tüketiyorlar.
Tahmin oyununun kazananı bir “blok” Bitcoin işlemini doğruluyor; ödül olarak da 6.25 yeni üretilmiş Bitcoin alıyor. Hepsinin değeri 50 bin dolar civarında. İnsanların neden sürüler halinde madenciliğe çekildiğini böylece anlayabilirsiniz.
Peki neden bu kadar karmaşık ve pahalı bir tahmin oyunu kullanılıyor? Çünkü sadece işlemleri ana deftere girmek çok basit olurdu. Oyun sayesinde sadece “güvenilir” bilgisayarlar girişi yapabiliyor.
Kötü bir aktör, sistemde kaosa sebep olabilir; meşru işlemleri durdurabilir veya sahte Bitcoin işlemleri ile insanları dolandırabilir. Ancak Bitcoin sistemi öyle tasarlanmış ki; kötü aktörün ağ üzerinde çoğunluk kontrolüne sahip olması için tahmin oyunlarının çoğunu kazanması gerekir. Bu da çok fazla para ve elektrik harcamak demek.
Nakamoto’nun sisteminde hacker için sistemin kendisine saldırmak yerine kaynaklarını Bitcoin madenciliği için kullanmak ve sonrasında ödülünü almak ekonomik açıdan daha mantıklı.
Bitcoin madenciliği böylece elektriği güvenliğe çeviriyor. Aynı zamanda dizaynı sebebiyle böyle çok fazla elektrik ziyan ediyor.
Bitcoin'in daha az popüler ve değerinin daha düşük olduğu ilk günlerinde bir bilgisayarı olan herhangi bir kişi kolayca evinde Bitcoin madenciliği yapabilirdi. Şimdi pek mümkün değil.
Bugün, sürekli çalışan donanımın aşırı ısınmasını önlemek için yüksek özellikli makineler, çokça para, geniş bir alan ve yeterli soğutma enerjisine ihtiyacınız var. Bu nedenle Bitcoin madenciliği şirketler ya da kişilerin sahip olduğu dev veri merkezlerinde gerçekleştiriliyor.
Hatta operasyonlar o kadar konsolide oldu ki, tüm ağın üzerindeki tüm bilgi işlem gücünün neredeyse yüzde 80'i yalnızca yedi madencilik grubunun elinde. (Bilgi işlem gücünü havuzlaştırmanın amacı, geliri katılımcılara daha eşit bir şekilde dağıtmak. Böylece katılımcılar her 10 yılda bir 50 bin dolar kazanmak yerine günde 10 dolar kazanır)
Bitcoin madenciliği, dünyanın her yerinde yapılabilir, çoğunlukla ucuz enerji bolluğu olan ülkelerde tercih edilir. Uzun yıllar boyunca madencilik için Çin tercih edilse de son zamanlarda Çin'de buna karşı adımlar atılmaya başladı. Cambridge Üniversitesi'nden araştırmacılar, küresel Bitcoin'de Çin'in payının 2019 sonunda yüzde 75 seviyesindeyken bu nisan ayında yüzde 46'ya düştüğünü tespit etti. Bu sırada aynı dönem içinde ABD'nin payı ise yüzde 4'ten yüzde 16'ya yükseldi.
Bitcoin madenciliği emisyonlardan çok daha fazlası anlamına geliyor. Donanım da birikiyor. Herkes en yeni en hızlı bilgisayarı isterken bu yüksek geri verme ve yeni bir elektronik atık sorununa neden oluyor. Parisli ekonomist Alex de Vries, her bir buçuk yılda madencilik donanımının bilgi işlem gücünün iki katına çıktığını, eski makinelerin modasını geçirdiğini tahmin ediyor. De Vries'in hesaplamalarına göre, Bitcoin tek başına orta büyüklükte çok sayıda ülkeden daha fazla e-atığa neden oluyordu.
Kripto paraların sürdürülebilirliğini inceleyen Digiconomist isimli siteyi yöneten De Vries "Bitcoin madencileri bu meseleyi tamamen görmezden geliyor çünkü bir çözümleri yok. Bu makineler doğrudan çöpe atılıyor" dedi.
Peki ya Bitcoin madenciliği rüzgar, güneş, hidroelektrik gibi daha fazla yenilenebilir enerji kaynağıyla yapılabilseydi?
Bitcoin'in madencilerinin çoğunun anonim olması, merkezsiz para biriminin doğası gereği şu an tam olarak ne kadar Bitcoin'in yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak çıkarıldığı tespit edilemiyor.
Küresel olarak Bitcoin'de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yüzde 40 ila yüzde 75 arasında olabileceği tahmin ediliyor Öte yandan uzmanlar, Bitcoin madenciliği için yenilenebilir enerji kullanılmasının, bu enerjinin bir ev, fabrika ya da elektrikli araç için uygun olmayacağını söylüyor.
Belli bir sayıda madenci, petrol ve gaz sahalarından fazla doğalgazı kullanmayı deneyimlemeye başladı ancak bu tür örnekler hâlâ az sayıda ve seyrek. Ayrıca bu uygulamaların daha fazla sondaj çalışmasına neden olabileceği belirtildi. Madenciler aynı zamanda Çin'in güneybatısı gibi bölgelerde yağmurlu sezonda çıkan fazla hidroelektriği de kullandıklarını söyledi. Ancak bu madencilerin de kurak dönemde yönelecekleri yer fosil yakıtlar.
Kripto madenciliğin çevreye etkisi üzerine araştırma yapan New Mexico Üniversitesi'nden Benjamin A. Jones "Çoğunlukla hâlâ fosil yakıtların kullanıldığını ancak ülkeden ülkeye mevsimden mevsime değişiklik olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle birbirinden çok farklı tahminler çıkıyor" dedi.
Bitcoin işlerinin yolu daha az enerji kullanacak şekilde yeniden yazılabilir mi? Bazı küçük kripto paralar alternatif bir kayıt tutma sistemi tanıttı. Buna göre, işlemler, bilgi işlem gücü üzerinden değil, yeterli sayıda koin sahipliği sunmak üzerinden gerçekleşiyor. Bu, daha verimli olabilir. Ancak geniş çapta kanıtlanmadı ve Bitcoin'de yürüme ihtimali, Bitcoin sahiplerinin madenciliğe şu ana kadar yüklü yatırım yaptıkları için, değişmemeye yönelik güçlü bir finansal teşviği olması gibi nedenlerle mümkün görünmüyor.
Bazı hükümetler, Bitcoin'e karşı çevreciler kadar temkinli. Eğer madenciliği kısıtlarsa bu teorik olarak enerji tüketimini de azaltacak. Ancak unutmayın, bu ağ, komisyoncular olmadan varolmak üzere tasarlandı. Çin gibi ülkeler şimdiden madenciliğe kısıtlamalar getiriyor ancak madenciler kömür zengini Kazakistan ve ucuz ancak sorunlu Texas elektrik sistemine doğru yöneliyorlar.
Öngörülebilir gelecek için Bitcoin'in enerji tüketimi, değeri gibi oynak bir şekilde kalacak gibi görünüyor.
Bitcoin madenciliği kazma ve kasklar barındırmasa da tamamen bir dijital soyutluk da değil. Fosil yakıtlar, enerji şebekeleri, emisyonlar ve bugün içinde bulunduğumuz iklim kriziyle bağlantılı. İleri görüşlü dijital para birimi olarak hayal edilen, şimdiden gerçek hayat sonuçları oldu ve birikmeye devam ediyor.