ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, “Son dönemlerde Türkiye'de İslam'ı soldan yorumlayan çabalar var. Mesela İhsan Eliaçık'ın çıkışı... Tabii bunlar henüz çok küçük çapta çabalar... Ama bu çabalara olumlu bakmalıyız. Bunlar önemlidir. Bunların büyümesi lazım” dedi.
Taş, “Latin Amerika'da ‘devrimci ilahiyat’ hareketi çıktı. Marksist İncil okumaları yaptılar. Sosyalistler, yoksul Latin Amerika'da Allah'ı tanıyan, kitaba inanan insanlarla böyle bir bakış açısı geliştirmeyi başardılar. Bunun bizde de olması gerekir” diye konuştu.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a konuşan Alper Taş, “Her din, ilk başta yoksulların sırtında yükselmiştir. Sonra yoksulların elinden alınmıştır. Sadece öteki dünya yoksullara bırakılmıştır. Engels'in bir sözü var, çok severim. Şöyle diyor: ‘Ne mutlu o yoksullara! Öteki dünya zaten onların, bu dünya da er ya da geç onların olacak’ ifadelerini kullandı.
Ahmet Hakan’ın Alper Taş ile yaptığı, Hürriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisi şöyle:
Nasıl oldu da imam hatibe gittiniz?
Biz beş erkek kardeşiz. Babam çocuklarından birinin hoca, birinin de asker olmasını isterdi. Ortalama Anadolu insanı işte... İki tarafı da garantiye almak istedi. Ama olmadı. Beşimiz de onun istediği tipler olamadık.
Babanız hangi partidendi?
Adalet Partisi çizgisinden. O çizgiyi savundu hep.
Baba zoruyla mı imam hatibe gittiniz?
Babam benim hoca olmamı istiyordu, onun isteğiyle gittim. Ama ben de gönülsüz değildim.
Hangi imam hatip?
Rize'ye bağlı Pazar ilçesindeki imam hatip.
Benim bildiğim, özellikle taşra imam hatiplerde Erbakan'ın Milli Görüş çizgisi egemendir. Belki biraz da MHP... Siz nasıl oldu da solcu oldunuz?
Benim politikleşmemde babamın katkısı çoktur. Babamın gözleri iyi görmezdi. Eve Tercüman gazetesi alırdı. Gazetenin köşe yazarlarını bana okutur, dinlerdi. Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, Ergun Göze, Ahmet Kabaklı gibi yazarların sola ve solculara saldırı dili ve tarzı, benim o küçük yaşta sola meyletmemde önemli bir katkı sundu. Beni politikleştirdi.
İmam hatipte solcu olmak... Bu nasıl gerçekleşti?
Rize'nin Pazar ilçesi küçük ama politik açıdan çok hareketli bir yerdi. "Ülkücüler" vardı, "Akıncılar" vardı, bir de "Devrimciler"... İmam hatipte "Hz. Ömer ve adalet" meselesinin üzerinde çok durulurdu. Ben bu ilke açısından bu üçünü kıyasladığımda "Devrimciler"i ilkeye daha uygun bulmaya başladım. Hayat tarzlarında adalet ilkesini gözetiyorlardı. Çayını toplayamayan yoksulun çayını topluyorlar, komün kurup ev yapımına yardımcı oluyorlardı. Öğretmenlere bakıyorsun imam hatipteki... Sağcı öğretmen tam otoriter ve hiyerarşiye müthiş önem veriyor, buna karşılık solcu öğretmen arkadaş gibi... Bunlar etkiledi beni ilk etapta.
Ama aynı zamanda sol aleyhtarı yoğun bir propaganda altındasınız okulda. Antikomünist bir söylem var. Solculuğun din karşıtlığı olarak algılandığı bir ortam... Bunu nasıl aşabildiniz?
Devrimcileri tanıdıkça aştım. Ben onlarda din karşıtlığı, dine karşı bir mücadele falan görmedim. Hatta bir kısmı bayram namazlarına gelirdi. İnsanların inançlarıyla uğraşmazlardı. Din ya da dinsizlik üzerinden tartışma yapmazlardı.
O dönemlerde sizi etkileyen solcu, devrimci abiler var mıydı?
Tabii vardı. Muhteşem insanlar... Ne mutlu ki ben bugün onlarla birlikte ÖDP'de siyaset yapıyorum.
Onlar "imam hatipli Alper"i yadırgamazlar mıydı?
Hayır, yadırgamazlardı.
Sizden başka sola meyletmiş arkadaşınız var mıydı okulda?
Vardı ama onlar benim gibi politik çizgilerini pek sürdürmediler. Ama hâlâ kendilerini solda gören ve ÖDP'ye oy veren arkadaşlar da var tabii.
İmam hatipte solcu olarak kalabildiniz mi? Mezun olabildiniz mi okuldan?
Hayır. Olamadım. Lise ikiye kadar okuyabildim. Lise döneminde çelişkiler artmaya başladı. Ben giderek politikleştim, okul idaresiyle aramda sorunlar çıkmaya başladı. Hocalarla tartışmaya başladım. Sorunlar babama yansıtıldı. Hocalardan biri babama "Senin oğlan altyapı/üstyapı diyor, komünist oldu" demiş. Babam Adalet Partili ve sıkı bir antikomünist... Bir süre üzerimde baskılar oldu. Hem okulda hem ailede... Babam da anladı benim hoca falan olmayacağımı... Lise ikide imam hatibi bırakıp düz liseye geçmek durumunda kaldım.
Sizin imam hatipte okuduğunuz dönem İslami hareketlerin de uyanış zamanları... Ali Şeriati, Seyid Kutup çok popüler... Onların kitaplarını okumadınız mı?
Seyid Kutup'un "Yoldaki İşaretler" adlı kitabını okumuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse beni pek etkilememişti.
Ali Şeriati'nin çok etkileyici kitapları vardır, "Dine Karşı Din" mesela... Onu okudunuz mu?
Ali Şeriati'yi o dönem okumamıştım. Sonradan okudum. Kendimi "sosyalist" olarak tarif etmeye başladıktan sonra. Ali Şeriati'den etkilendim.
Önümüzdeki seçimde CHP ile ÖDP arasında bir ittifak söz konusu olacak mı?
İttifak önerisiyle gelmiyor CHP. "Partiye gelin, aday olun, size yer açalım" önerisiyle geliyor.
Ne diyorsunuz bu öneriye?
CHP'nin önünde iki seçenek var: Ya sağ eksende öteden beri geliştirdiği arayışını sürdürecek ya da radikal bir karar alıp kendini sol eksene atacak. Bizim gibi sosyalistleri, AKP'nin pazarlığına mahkûm olmuş Kürt siyasi hareketini yanına alacak ve tarihsel bir ittifakı oluşturacak. Biz ikincisi olsun istiyoruz.
Bu olabilir mi?
Tam zamanı. Artık CHP'nin kurduğu cumhuriyet yok. Bir AKP cumhuriyeti var. CHP, yeniden tarihi bir işlev görmek istiyorsa yeni bir cumhuriyet kurma iradesiyle ortaya çıkmalı. Kürtlerle Türklerin eşit olarak bir arada yaşadığı bir Türkiye idealinin savunucusu olmalı.
CHP'nin sola yönelmesindeki en büyük engel şu: Türkiye'de sağın oranı yüzde 75... Büyük pasta sağda yani.
Doğrudur ama bu veriye teslim olarak siyaset yapılmaz ki... Siyaset biraz da bu tabloyu değiştirme iddiasıdır. Türkiye sağcılaştı diye sürekli sağa oynuyorsan sen zaten sağın hegemonyasına girmişsin demektir.
Ne yapmak gerekir?
Türkiye'de kimlik siyaseti egemen. Kimlik siyasetini esas aldığınız anda emekçileri, egemen siyasetten ayrıştıramıyorsanız. Bu ayrıştırmayı gerçekleştirmemiz lazım. Üretim araçları içinde aldığı pozisyon itibariyle solda olması gereken kişi, kültürel değerleri itibariyle sağı tercih ediyor. Sol siyaset işte bu çelişkiyi aşabilmeli. Bunun yolu sağa ait değerleri esas almaktan geçmez. Eşitlik ve özgürlük taleplerini içeren sol siyaseti esas almaktan geçer.
Bir imam hatipli olarak ÖDP'ye genel başkan olmanız yadırgandı mı?
İlk seçildiğimde bizim partinin dışındaki kesimlerden "ÖDP'nin başına da bir imam hatipli geldi, bunlar her yeri ele geçiriyorlar" falan diye kuşkuyla bakanlar oldu. Ama televizyon programlarında fikirlerimiz tanındıkça bu sorun aşıldı.
Alper Taş'ın imam hatipliler konusunda solculara tavsiyeleri var.
Söyledikleri şunlar:
*
-Sola ve solculara tavsiyem şudur: Bütün okulların imam hatiplileştirilmesine karşı çıkalım ama imam hatipte öğrenim gören çocukları ayrı bir yere koyalım. İmam hatip öğrencilerini "kaybedilmiş çocuklar" olarak görmeyelim.
-Tecrübelerimle söylüyorum: İmam hatip öğrencileri belirli kalıplar içinde davranmazlar. Kalıpların dışına çıkarlar. Gündelik hayat içinde yaşadıkları çelişkiler, normal liselerdeki öğrencilerin yaşadıkları çelişkilerden daha fazladır. Bu nedenle imam hatip öğrencileri daha fazla devrimci ruh ve potansiyel taşırlar.
-Bu gençleri mücadelenin dışına itmemek, "Bunlar imam hatip öğrencisidir" diyerek bir tarafa atmamak lazım. İmam hatiplilerin yaşadıkları çelişkiler, onları devrimci bir tarzla yenileyebilir. Buna açık olmamız lazım.
Antikomünist, Adalet Partili babanız ne diyor sizin ÖDP Genel Başkanı olmanıza?
Geçmişte babamla büyük çelişkiler, çatışmalar yaşadık. Ama babam şu anda oyunu ÖDP'ye veriyor.
Razı mı sizden?
Arkadaşlarımı, çevremi tanıyor babam... Kendisinin bize dair bakışı şudur: "İyisiniz, hoşsunuz... Ama ah bir de şu namazlarınızı kılsanız... Bu iş olacak... Namazla niyazla işiniz olmadığı için eksik kalıyor" der. Onun dışında bir eleştirisi yoktur ama meseleye hep oradan bakar.
“Solcu İslam" ya da "Devrimci İslam"...
Alper Taş'a bu konudaki görüşlerini sordum.
İşte anlattıkları:
*
-Bazı solcu arkadaşlar İslam'ın soldan yorumlanmasını yadırgıyorlar. Ben bunu yanlış buluyorum. Biz bu memlekette devrim yapacaksak "sağ eşittir dindarlık" algısını yıkmalıyız. Solun dindarlık karşıtı olmadığını anlatmalıyız.
- Son dönemlerde Türkiye'de İslam'ı soldan yorumlayan çabalar var. Mesela İhsan Eliaçık'ın çıkışı... Tabii bunlar henüz çok küçük çapta çabalar... Ama bu çabalara olumlu bakmalıyız. Bunlar önemlidir. Bunların büyümesi lazım...
-Latin Amerika'da "devrimci ilahiyat" hareketi çıktı. Marksist İncil okumaları yaptılar. Sosyalistler, yoksul Latin Amerika'da Allah'ı tanıyan, kitaba inanan insanlarla böyle bir bakış açısı geliştirmeyi başardılar. Bunun bizde de olması gerekir.
-Her din, ilk başta yoksulların sırtında yükselmiştir. Sonra yoksulların elinden alınmıştır. Sadece öteki dünya yoksullara bırakılmıştır. Engels'in bir sözü var, çok severim. Şöyle diyor: "Ne mutlu o yoksullara! Öteki dünya zaten onların, bu dünya da er ya da geç onların olacak."
Alper Taş, Cemaat'e bakış açısını şu iki noktada açıklıyor:
*
-BİR: AKP, Cemaat'i bir maşa olarak kullandı. Cemaat de AKP'yi kaldıraç olarak kullandı. Bütün suçları beraber işlediler. Şimdi AKP, günahları Cemaat'e yıkıp kendini pirüpak hale dönüştürmeye çalışıyor. Biz bu siyasetin yanında olamayız.
*
-İKİ: Bizim siyasi kültürümüzde düşene vurmak olmaz. Bir siyasi hareket düşüyorsa... "Bir tekme de biz vuralım" demeyiz. Bizim kitapta yazmaz böyle bir şey. Cemaat'i eleştiririz ama Cemaat'e yönelen linç kampanyasının parçası olmayız.