Bir baba ile oğlunun duygulu hikayesini anlatan 'Umut' filminin başrol oyuncusu Selim Erdoğan, 'Babam ve Oğlum'dan farklı bir film çektiklerini söyledi: Bizim filmde pişmanlık değil, fedakârlık var!.. Yönetmenliğini Murat Aslan'ın yaptığı 'Umut' adlı sinema filmi, şubat ayında vizyona girecek. Başrollerini Selim Erdoğan ile Zeynep Tokuş'un paylaştığı filmde, cezaevinde yattıktan sonra köyüne dönen Yılmaz'ın, depremde yıkılan evinden sağ olarak kurtulan eşi Suna ve çocuklarının yaşadığı drama tanık olmasıyla başlayan olaylar anlatılıyor. Suna'nın hayatını kaybetmesinden sonra oğlu Umut'la bir başına kalan Yılmaz karakterine can veren Selim Erdoğan, kemik iliği hastalığının iç yüzüne de değinen filmin, seyirciyi kalbinden yakalayacağına inandığını söylüyor. Erdoğan filmi Sabah’a anlattı.
Hayal kurmayı bıraktım! * Gerçek hayatta baba değilken, filmde babayı oynamak zor muydu? Role, babalığın bendeki karşılığını kattım. Belki baba olsaydım başka şeyler düşünebilirdim. Bana bu filmde en büyük yardımı yine babam yaptı. Filmde giydiğim ceket babamındır. 35 yıldır saklarım. Babam filmde olduğu gibi altı sene ailesinden uzakta çalıştı. Filmin çekimlerinde ceketle konuştuğum çok olmuştur. "Bizden uzakta babamla birlikte geziyordunuz, öyle değil mi?" diyordum cekete.
* Filminizin 'Babam ve Oğlum' ile karşılaştırılacağını düşünüyor musunuz? Tabii ki. Ama 'Babam ve Oğlum' bir pişmanlık hikayesidir. Bizimki ise fedakârlık öyküsü... İsim üzerinden benzetme yapmaya kalkarsak, o zaman 'Babalar ve Oğullar'dan başlamanız lazım. Hikaye baba ve oğul arasında geçen kısmının yanı sıra, insanların kafasında bir soru da oluşturacak. Kadın ve erkeğin dünyaya bakışını farklı bir yere götürecek. 'Burada erkeğin yaptığını, kadın yapar mı?' diyecekler.
* Filmden ne kadar umutlusunuz? Bir çocuğu hayata döndürmek çok önemli. Biz, insanların silkelenmesini sağlayacağız. Seyirciye, 'İlik nakli nasıl oluyor? Biz bu kadar zamandır bir kan vermekten mi kaçtık?' dedirtmeye çalışıyoruz. İnsanlara, 'Yarın kan verelim' dedirtmek bile bizim için yeterli.
* Uluslararası Ankara Film Festivali'nde 'Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu Ödülü'nü almıştınız. Bu ödül, geleceğe yönelik umutlarınızı bir parça yeşertti mi peki? Talihsiz bir sürü şey yaşandı. Olması gerekenler olmadı ama şu anda bu durumda olmam için bunları yaşamalıymışım. Ben işimi yapıp karnımı doyuracağımı düşünürken, bana ödül verdiler.
* Sizi 'Çiçek Taksi' adlı dizideki 'Abuzer' karakteriyle tanıdık. Ardından 'Vizontele Tuuba' ve 'Yarım Elma' gibi başarılı işler geldi. Kariyer planlamanız nedir? Kariyer planlaması yapmadım. Sadece önüme konulan şeylerin ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğuna baktım. Bu ülke kariyer planlaması yapmanız için müsait değil. Bu işten önce bir dizi çekiyorduk. İlk bölümü çektik ve kanal vazgeçti. Böyle bir düzende neyin planını yapabilirsiniz ki? Bünyeniz bir yerden sonra hayal kırıklıklarına da alışıyor. Gelecek yıl ne olacak bilemiyorsunuz. Bu işler ciddi para gerektiriyor. Ben de hayaller kurmak yerine, hayatın bana sunacağı şeylere bakıyorum.
* Bu durum, kendinizi ve oyunculuğunuzu geliştirmenize engel olmuyor mu? Yaptığım her iş benim için egzersiz. Ne kadar sık iş yaparsanız, o denli etkili oluyor. Bunun da sınırı olmalı. Bu yıl üç film yaptım, üç daha yapmanın anlamı yok.
Zafer Algöz Mesut AkustaFilmdeki duygusal bir hikaye üzerinden prim yaptığınızı söyleyecekler olabilir... Önemli olan; doğru iş yapmaktır. Türkiye'de üç bin kişi ilik nakli için sırada bekliyor. Kıbrıs'ta 400 binlik nüfus yaşıyor, 200 bin donör var. Türkiye'de 70 milyon yaşıyor, donör sayısı 20 binde kalıyor. Biraz duyarlı olmamız gerekiyor. Benim içimde hiçbir art niyet yok. 'Prim yapıyor' diyecekleri de şeytanlarıyla baş başa bırakıyorum. Fakirliği çabuk unuttuk. Her gün evine dört gazete sokan adama bunu anlatmak çok zor. Ama gidip 1.5 YTL'yi sabah kahvaltısına katan adam için durum farklıdır. Bu ülkede insanlar 30 YTL'ye pazara çıkıyor, ayakta duruyor. Bu yüzden 'Yemekteyiz' reyting alıyor. 'Güldünya' dizisinin çekimlerinde, Sanem Çelik'le yolda bebek bulduk. İki günlük bebeği bırakmışlar. Kimse bana bu ülkede her şeyin iyi gittiğini anlatmasın. İster arkanızı dönün, ister dönmeyin ama iyi bir şey yapanlara laf etmeyin! Biz, temiz ve düzgün bir iş yaptık.