-BM Genel Merkezinde 3. Atatürk Sempozyumu NEW YORK (A.A) - 07.12.2011 - Atatürk'ün askeri ve siyasi dehası, New York'ta BM Genel Merkezinde düzenlenen ''21. Yüzyılda Atatürk'ün Mirası'' adlı 3. Atatürk Sempozyumunda yabancı akademisyenler, yazarlar ve büyükelçiler tarafından anlatıldı. Türkiye'nin BM Daimi Temsilciliği himayesinde bu yıl üçüncüsü düzenlenen sempozyumun program direktörlüğünü ve açılışını İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği Amerika Şubesi'nin (İÜMEZUSA) eski başkanı Mehveş Sönmez yaptı. Sempozyumun başında, BM'de önceki yıllarda düzenlenen iki Atatürk sempozyumuna da konuşmacı olarak katılan ve bu yıl Nisan ayında vefat eden Profesör Arnold Reisman anıldı. Mehveş Sönmez açılış konuşmasında, Atatürk'ün mirasını BM'de kutlamanın son derece yerinde ve anlamlı olduğunu belirterek, Atatürk'ün evrensel ilkelere bağlılığının, ''Yurtta barış dünyada barış'' sözleriyle özetlendiğini ve bu ilkelerin insanların eşitliğini, onurunu ve gelişimini temel aldığını söyledi. Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan da konuşmasında, tüm katılımcılara teşekkür etti ve o da merhum Arnold Reisman'ı saygıyla ve takdirle andıklarını ifade etti. Büyükelçi Apakan, Türkiye'nin Atatürk'ün liderliğinde kabul ettiği yeni kanunlarla bir imparatorluktan modern bir cumhuriyete dönüştüğünü belirterek, Atatürk'ün reformlarının özgür bir toplumun temelini oluşturduğunu vurguladı. Apakan, Atatürk'ün yaşadığı zamanın ilerisinde bir lider olduğunu vurgulayarak, bu yüzden de Atatürk'ün etkilerinin bugün de vicdanlara rehberlik ettiğini, bunun da Atatürk'ün Türklere bıraktığı mirası olduğunu söyledi. Afganistan'ın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Zahir Tanin sempozyumun açılışındaki konuşmasında, Atatürk'ün fikirlerinin, o dönemde yüzünü Batıya çeviren Afganistan'ı nasıl etkilediğini anlattı. ''Atatürk'ün liderliğindeki Türkiye, İngiltere'den bağımsızlığını kazanan Afganistan için esin kaynağı olmuştur'' diye konuşan Tanin, Atatürk'le kişisel dostluk kuran Afgan Kralı Amenullah Han'ın ülkesinde pek çok modern reforma imza attığını vurguladı. Avustralya'nın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gary Quinian da konuşmasında, Türkiye ve Avustralya'nın Çanakkale Savaşı'nın ardından birbirleriyle dost olduklarını, bunda Atatürk'ün barış ve uzlaşmadan yana olan karakterinin büyük rol oynadığını, Atatürk'ün çağının dahisi, ayrıca uzlaştıran, barışı sağlayan büyük bir lider olduğunu söyledi. Çanakkale Savaşının ardından Avustralya ve Yeni Zellanda'nın koloni devletler olmaktan çıkarak ulus devletler haline geldiklerini, millet bilincinin oluştuğunu anlatan Quinian, Türkiye ve Avustralya'nın Kore Savaşında beraber savaştıklarını, bugün de Afganistan'da ve Güney Sudan'da beraber görev yaptıklarını söyledi. Yeni Zellanda'nın BM Daimi Temsilcisi Jim McLay de konuşmasında, Atatürk'ün 1934 yılında Gelibolu'da ölen Anzaklar'a hitaben yazdıklarını okuyunca salonda duygusal anlar yaşandı. Daha sonra moderatörlüğünü Prof. Dr. Justin McCarthy'in yaptığı oturuma geçildi. -Atatürk ve Arap Baharı- Amerikalı yazar, öğretim üyesi ve emekli albay Austin Bay konuşmasında, Atatürk'ün olağanüstü bir lider olduğunu belirterek, Arap Baharını yaşayan ülkelerin, Atatürk'ün yarattığı Türkiye modelinden yararlanabileceklerini ve Atatürk'ün liderlik yeteneğini kendilerine rehber edinebileceklerini söyledi. Bay, Arap ülkelerinde tam demokrasiye geçişin uzun zaman alabileceğini de kaydetti. Amerikalı akademisyen Profesör Arnold Ludwig de konuşmasında, siyasi liderlik alanında yaptığı çalışmalar sırasında Atatürk'ün ne kadar büyük ve önemli bir lider olduğunu fark ettiğini anlattı. ''Siyasi Büyüklük Derecesi'' adını verdiği metotla dünyanın en önemli liderleri arasında Atatürk'ün en yüksek değeri aldığını belirten Ludwig, konuşmasında Atatürk'ün bu derecelendirmede neden en yukarda yer aldığını, Atatürk'ün başarılarından ve liderlik özelliklerinden tek tek söz ederek dinleyicilere anlattı. Dinleyicilerin de soru da sordukları sempozyumda, ''Bugünün Türkiye'sinde yaşasaydı Atatürk'ün laiklik konusunda nasıl bir yol izleyeceğinin'' sorulması üzerine, Prof. Dr. Justin McCarthy söz alarak bu tür sorular sormanın çok da doğru olmadığını söyledi. Atatürk'ün kendi döneminde yaptıklarıyla değerlendirilmesi gereken büyük bir lider olduğunu belirten McCarthy, ancak elbette bu büyük dehanın aynı zamanda son derece esnek davranabildiğini, Atatürk'ün savaşlar kazanan büyük bir komutan ve stratejist olduğuna dikkati çekti. Sempozyumuna konuşmacı olarak katılan Austin Bay, sempozyumun bitiminin ardından Türkevi'ndeki resepsiyona katıldı. Resepsiyonda A.A muhabirinin sorularını yanıtlayan Austin Bay, ''Atatürk: Liderlik Dersleri'' adlı bir kitap yazdığını ve kitabının yeni basıldığını söyledi. Kitabının daha çok Atatürk'ün askeri kariyerine odaklanan, biyografi niteliğinde olduğunu söyleyen Bay, ''Atatürk'ün askeri dehasını siyasi dehasından ayırt etmek mümkün değil, bu ikisi çok iç içe girmiş. Atatürk diplomasi, bilgi ve ekonominin, başarılı siyasi bir programın askeri ve güvenlik boyutu kadar önemli olduğunu anlamış bir liderdi'' dedi. Austin Bay, Atatürk'ün yarattığı Türkiye modelinin Arap Baharı'nın esin kaynağı olup olmadığının sorulması üzerine ise, bunun önemli bir soru olduğunu belirterek bu yıl yaşanan Arap Baharı'nın bir dizi olayın sonucunda yaşandığını ifade etti. Arap Baharı'nın tehlikeli yönlerinden de söz edildiğini, ancak bunun bölge ülkeleri açısından aslında son derece yapıcı bir fırsat olduğunu vurgulayan Austin Bay, şunları söyledi: ''Parlamenter demokrasi, hukukun üstünlüğü, insanlara kimliklerini özgürce yaşama imkanını veren laik bir devlet sistemi, sonuç olarak en istikrarlı ve en verimli devlet sistemidir. Bu da Atatürk'ün anlayışıydı. Bunu başarmak da zordur, çünkü kendini ekonomik açıdan yeniden yaratacak ve ayakları üstünde duracak bir toplum inşa etmeniz gerekli. Atatürk'ün devlet modelinde yaratıcılık çok önemliydi ve bu durumu modern Türkiye'de görüyoruz.'' Arap ülkelerinin demokrasi sürecini tamamlamaları için uzun bir zamana ihtiyaçları olduğunu da belirten Austin Bay, ''Atatürk'ün modern Türkiye modeli çok değerli ve engin, çünkü bu model Suriyelilere, Tunuslulara, Libyalılara, Mısırlılara, baskıcı bir rejimden çoğulcu bir toplum kurmanın mümkün olduğunu gösteriyor'' diye konuştu.