Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 24 Ocak’ta 'Suriye’de insani yardımın engelsiz ve sürdürülebilir şekilde ulaştırılabilmesi ile kritik şekilde yaralı ve hastalara servis götürülebilmesi, tahliye edilmelerinin sağlanması için en az 30 birbirini takip eden gün boyunca ateşkes ilan edilmesi'ni talep eden bir karar aldı. BMGK’nın 2401 sayılı kararında, Suriye’deki 'tüm taraflara, ülkenin tamamını kapsayacak şekilde' ateşkese uymaları çağrısı yapıldı.
BM Güvenlik Konseyi’nin internet sitesinde yer alan karar metninde, Suriye’deki taraflara yapılan çağrı ve ateşkesin etkilemediği gruplara dair ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 25. Maddesi uyarınca, üye devletlerin Konsey’in kararlarını kabul etmek ve uygulamakla yükümlü olduğunun altını çiziyoruz.
(Bu karar), tüm taraflardan, insani yardımların güvenli, engelsiz ve sürdürülebilir şekilde ulaştırılması ile kritik şekilde hasta ve yaralılara hizmet götürülebilmesi, onların tahliye edilebilmesi için gereken en az 30 kesintisiz gün boyunca Suriye’nin tamamında çatışmaları gecikme olmaksızın durdurmalarını; bu kararın tam ve kapsamlı uygulanmasının hemen sağlanmasını talep eder;
Çatışmaların durdurulmasının İslam Devleti (IŞİD ve DAEŞ olarak da bilinir), El Kaide ve El Nusra Cephesi ile El Kaide, IŞİD ya da Güvenlik Konseyi’nin belirlediği diğer terör gruplarıyla ilişiği olan kişiler, gruplar, girişimler ve varlıklara yönelik askeri operasyonları kapsamadığını teyit eder.”
BMGK’nın son kararını Hukuki Haber isimli internet sitesindeki makalesinde değerlendiren ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’nın ateşkes çağrısından etkilenmeyeceğini düşünse de; Fransa, ABD ve Almanya’dan gelen açıklamalar farklı bir ton barındırdı.
Suriye için yapılan son BMGK çağrısı uyarınca Türkiye’nin askeri operasyon yürüttüğü Afrin’in de ateşkes kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönündeki ilk vurgu, pazartesi günü Fransa’dan geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ofisinden yapılan yazılı açıklamada; Fransız liderin Türk mevkidaşına, “çağrının Afrin bölgesini de kapsadığını söylediği” belirtildi. Anadolu Ajansı’nın Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına dayandırarak aynı görüşmeye dair aktardığı haberinde ise bu bilgiye yer verilmedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert de, salı günü yaptığı basın toplantısında "Türkiye'nin Afrin operasyonu, BM'nin ateşkes kararına girmiyor mu? Türkiye'nin ateşkesi ihlal ettiğini düşünüyor musunuz?" şeklindeki bir soru üzerine "Türkiye BM kararını tekrar açıp okumalı" cevabını verdi.
Ateşkese yönelik kararın bütün Suriye’yi kapsadığını ve “haritayı açıp bakıldığında Afrin’in de sınırlar içinde olduğunun görüldüğünü” söyleyen Nauert, ateşkes metninin içerisinde sadece El Kaide, El Nusra ve IŞİD'in isimlerinin geçtiğini ve bunlara yönelik olanlar dışında her tür operasyonun ateşkes kapsamına girdiğini kaydetti.
Son açıklama ise ABD’den bir gün sonra Almanya tarafından yapıldı. Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, BMGK’da Suriye'nin tümü için alınan 30 günlük ateşkes kararının Afrin'i de kapsadığı yönünde açıklamalarda bulundu. Kararın ‘tüm taraflar’ için geçerli olduğunu savunan sözcü, Almanya’nın BM kararıyla ilgili görüşünü Türk tarafına ilettiğini söyledi.
Cuma günkü açıklamadan sonra kararın memnuniyetle karşılandığını ifade eden Türk yetkililer, daha sonrasında başlayan 'Afrin’in de ateşkese dahil olup olmadığı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nın karardan etkilenip etkilenmeyeceği' yönündeki tartışmada da net bir tavır aldı. Yapılan açıklamalarda Afrin’deki operasyonun “PKK/KCK/PYD-YPG’nin yanı sıra “DEAŞ”a da yönelik olduğuna” dikkat çekilirken; BM Sözleşmesi’nin 51. Maddesi uyarınca Türkiye’nin meşru savunma hakkını kullanması sebebiyle harekâtın ateşkes kapsamında değerlendirilemeyeceği yorumuna da vurgu yapıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nauert’in yorumlarına tepki gösteren Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ da perşembe günü yaptığı açıklamada benzer bir noktaya dikkat çekti ve şunları söyledi:
"Karara iyi baktık. Afrin o kararda yok. Biz kararı iyi okuduk, onların okumasında fayda vardır. Terör örgütü DEAŞ ve bunlarla mücadele kapsam dışında. Bölgede sadece PKK/KCK/YPG/PYD'ye karşı bir mücadele yürütülmemektedir. DEAŞ da bunun içinde. Samimi olmak gerekir. Terör örgütleri arasında ABD'nin odaklandığı terör örgütü DEAŞ. Bizimki de DEAŞ.”
Türkiye'nin iki ayrı NATO müttefikinden gelen açıklamalar sonrasında Bozdağ, Fransa'nın Türkiye'ye 'ateşkesin Afrin'i de kapsadığı' yönünde bilgilendirmede bulunduğu bilgisini reddeti.
BMGK kararının Afrin’den ayrı bir şekilde bahsetmediğini belirten Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da Türkiye’nin gerçekleştirdiği harekatın “ülkenin ulusal güvenliğini ve Suriye’nin bütünlüğünü hedef alan terör örgütlerine yönelik bir mücadele olduğunu” söyledi.
ABD’li meslektaşı Nauert’in kararın odak noktasını anlayamadığını ya da çarpıtmaya çalıştığını kaydeden Aksoy, “Türkiye, Afrin’deki Zeytin Dalı Harekatı’nda BM Anlaşması’nın 51. Maddesi’ne dayanan ‘meşru müdafaa’ hakkını kullanmaktadır” dese de; son gelişmeleri Al Monitor’a değerlendiren diplomasi ve dış politika yazarı Semih İdiz, Paris ve Washington’ın yanı sıra Rusya’nın da BM kararına uyulması yönünde çağrıda bulunduğunu belirterek, “Sırada İran olabilir. Ankara kendini bir anda yalnız buldu ve bunun olmasını beklemiyorlardı” yorumunda bulundu. Buna rağmen Ankara’nın yine de askeri operasyona devam edeceği düşüncesini dile getiren İdiz, şöyle devam etti:
“Çünkü, ateşkes ilan edemeyecek bir noktaya geldiler. Çünkü Ankara 30 günlüğüne durursa yeniden başlamanın diplomatik olarak zor olabileceğinden korkuyor. Bu harekât Ankara için çok önemli, varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar.”
Amerika’nın Sesi’ne konuşan siyaset uzmanı Prof. Cengiz Aktar da İdiz’e benzer yorumlarda bulundu. Aktar, “Türkiye’nin Afrin’i kaybetmeyi göze alamayacağını, bu sebepten de operasyonun devam edeceğini” söylerken; Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Hüseyin Bağcı ise ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iç siyasette daha iyi bir pozisyon elde edebilmek için askeri operasyonun şiddetini artırdığını’ iddia ederek “Günün sonunda Türkiye ekonomik, diplomatik ve askeri olarak zarar görecek. Türkiye bu savaşı kazanamaz” ifadelerini kullandı.
BMGK'nın cuma günü aldığı, en az 30 gün ateşkes talep eden kararın ilk maddesindeki 'Suriye'nin tamamında' ve 'tüm taraflar' ifadeleri; Fransa, Almanya ve ABD'den gelen açıklamalar ile Afrin'in de ateşkes dahilinde değerlendirilmesi ve Türkiye'nin operasyonlara son vermesi gerektiği görüşünün çıkış noktasını oluşturuyor. Türkiye ise buna, Zeytin Dalı Harekatı'nın IŞİD'e de yönelik olduğu ve meşru müdafaa hakkının kullanıldığı argümanlarıyla yanıt veriyor.
BMGK kararının alındığı toplantıda da çeşitli ülkelerin temsilcileri tarafından dile getirilen 'çağrının uygulanabilirliği yönündeki kaygılar', bu gelişmeler ışığında artarak devam ediyor; 2401 sayılı kararın Suriye'de 7 yıldır devam eden çatışmanın gidişatı konusunda ne kadar etkili olacağı gelecek günlerde belli olacak.