Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Güvenlik İşbirliği (AGİT) teşkilatı tarafından, "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla beşi tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın ikinci duruşmasından tahliye çıkmaması üzerine açıklama yapıldı. Türkiye'nin uluslararası Taahhütlerini anımsatılan ortak açıklamada "Cumhuriyet gazeteci ve yöneticileri, yetkililerin sınırı aştığını düşündüğü, kamunun büyük yararına olan konularda yazdıkları için neredeyse bir yılı hapiste geçirdi. Onları hapiste tutma kararı sadece demokrasiye aykırı değil aynı zamanda ülkenin imzaladığı tüm uluslararası taahhütlerini de görmezden geliyor" denildi.
Cumhuriyet davasında tahliye çıkmaması üzerine BM ve AGİT’ten Türkiye’ye uluslararası taahhütlerini anımsatan ortak ve sert bir açıklama geldi. BM ve AGİT medya temsilcileri, Cumhuriyet davasında yargılanan gazeteci ve yöneticilerin derhal serbest bırakılmasını isterken, “İfade özgürlüğü sadece iktidardakiler uygun gördüğünde kullanılacak bir hak değildir” diyen iki kurum Türk yetkilileri “artık rota değiştirmeye” çağırdı.
AGİT Basın Özgürlüğü Temsilcisi Harlem Desir ve BM düşünce ve ifade özgürlüğü raportörü David Kaye, önceki akşam tutukluluğa devam kararı verilen davanın ardından, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün yeniden düzenlenmesine “acil ihtiyaç” olduğunu belirtti.
İki medya gözlemcisi, “Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskısı, ülkedeki gazetecilerin ve gazeteciliğin güvenliği için doğrudan tehdit oluşturuyor” dedi ve şöyle devam etti: “Cumhuriyet gazeteci ve yöneticileri, yetkililerin sınırı aştığını düşündüğü, kamunun büyük yararına olan konularda yazdıkları için neredeyse bir yılı hapiste geçirdi. Onları hapiste tutma kararı sadece demokrasiye aykırı değil aynı zamanda ülkenin imzaladığı tüm uluslararası taahhütlerini de görmezden geliyor” dedi.
Cumhuriyet davasında iddianamenin 5 ay sonra geldiği anımsatılarak 7.5 yıldan 43 yıla kadar hapisle yargılandıkları belirtilen açıklamada, Desir ve Kaye şunları söyledi:
“Türkiye’yi defalarca Cumhuriyet gazeteci ve yöneticilerine karşı davaları düşürmeye çağırdık. Cezaevindeki tüm gazetecilerle birlikte derhal serbest bırakılmalılar. İfade özgürlüğü sadece iktidardakiler uygun gördüğünde kullanılacak bir hak değildir”
Ahmet Şık’ın ilk duruşmasındaki savunmasıyla ilgili ek suçlamalar getirilmesine de karşı çıkan medya gözlemcileri şunları belirtti:
“Ahmet Şık araştırmacı gazeteciliğin tam da kendisidir. O, kamuyu ilgilendiren konular açığa çıkmadan yıllar önce bunları yazdı; uyarıları nedeniyle kendisini hapiste buldu. Onun ve hapsedilen tüm meslektaşlarının önemli işlerini yapabilmesi için artık özgürlük ve güvenlikleninin verilmesi şart”
Desir ve Kaye, Türkiye’ye basın ve ifade özgürlüğü konusunda “yasal ve siyasi reform” çağrısında bulundu: “Gazeteciler, bloggerlar ve sosyal medya kullanıcıları ülkede ifade özgürlüğünü ancak temel yasal ve siyasi reformlarla kullanabilir. Türkiye’ye yardım önermeye ve yetkilileri gecikmeksizin rota değiştirmeye çağırıyoruz.”
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) İletişim Direktörü Steven Ellis, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, dava kapsamında yöneltilen suçlamaların ve Cumhuriyet gazetesinin Gülen cemaatinin ‘kuklası’ olduğu iddialarının absürt olduğunu söyledi. Ellis, “Burada bir gözlemci olarak bulunuyorum. Bir dava var gibi görünüyor ama iddialar inanılır gibi değil. Kadri Gürsel ve Ahmet Şık’ın devamlı olarak eleştirdiği bir grupla ilişkili olduğu iddia ediliyor” diye konuştu.