Boğaziçi Üniversitesi'nin efsanevi hocası Prof. Dr. Oya Başak: Ders vermeden, referanslarına bakmadan asla hoca kabul etmezdik

Boğaziçi Üniversitesi'nin efsanevi hocası Prof. Dr. Oya Başak: Ders vermeden, referanslarına bakmadan asla hoca kabul etmezdik

Boğaziçi Üniversitesi’nin temelini atan efsanevi hocalarından olan ve İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 22 yıl yöneten Prof. Dr. Oya Başak, kadroya alınacak yeni bir hocayı referanslarına bakmadan asla kabul etmediklerini belirterek, "Çok ince eleyip sık dokurduk ve öyle seçerdik" ifadelerini kullandı.

Haftalık yayınlanan Gazete Oksijen'den İlke Gürsoy'un Prof. Dr Oya Başak'la yaptığı söyleşinin satır başları şu şekilde...

1968’de geldiniz, Boğaziçi’nin temellerini atan kişilerdensiniz. Neydi temel prensibiniz?

"Dünya çapında bir üniversitenin bütün özelliklerini taşımak. Zaten Robert Kolej, yüksek okulken de ABD’nin en iyi modelleri üzerine yerleştirilmişti. Yani nitelikli hoca, nitelikli eğitim ve üstün başarılı öğrenci. Ve sorumluluk ve özgürlük. Bu ikisi birbirine çok bağlı. Özgürlüksüz sorumluluk, sorumluluksuz özgürlük yoktur. Bunu Descartes’a kadar geri götürebiliriz. Ve biz öğrenmeyi öğrettik."

Hoca - öğrenci ilişkileri nasıldır?

"Çok yakındır, çok rahattır. Eşitlik üzerinedir. Örnek vereyim. Sınavları daima son satırına kadar okudum ve öğrencilerime hep dedim ki. “Mutlaka kontrol edin, yanlış bakmış olabilirim. Beğenmedinizse gelin, düzeltelim.” Yani en çok önemsediğimiz şey, ‘haklı olmak’tı. İtiraz konusunda yüreklendirirdik."

Nasıl bir eğitim anlayışıyla?

"Müthiş çok yönlü, çokkültürlü ve dengeli bir eğitim verdik. 1982’de YÖK’ün gelmesine rağmen de büyük çabalarla devam ettirdik. Seçmeli dersimiz çok vardır. Beşeri bilimlerdeki öğrenci fen dersi alır, mühendislik öğrencileri sosyal ders alır. Ders vermeden, referanslarına bakmadan asla hoca kabul etmezdik. Çok ince eleyip sık dokurduk. Baştan itibaren bölümler idarecilerini seçti, hepimiz dekanı seçtik, bütün senato rektörü seçti. YÖK’e altı aday gönderilirdi eskiden ama hepsini tanırdık, içimizdendi. Yıllardır beraber çalışmış olurduk. Bizim kültürümüzdendi."

Ne düşündünüz hukuk ve iletişim fakülteleri kurulduğunu öğrendiğiniz zaman? Herhangi bir talep geldiğini duymuş muydunuz?

"Hiç. Dehşet içinde kaldım. Yani… Olmaz."

İlk günlerden bugüne baktığınızda, nasıl bir değişim görüyorsunuz?

"Öğrenci artışları etkiledi tabii. YÖK’ten emir geliyordu, yapıyorduk. Ama bunun için yeni hocalar tutmak lazım, sınıfları büyütmek lazım… 20 kişiye ders vermekle 45 kişiye ders vermek aynı şey değil. Çok insan değil, nitelikli ders vermek mühim."

Söyleşinin tamamı için tıklayın...