Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi, LGBTİ+ Öğrenci Kulübünün danışman hocası Can Candan, "Boğaziçili akademisyenlerin yüzde 98’i, Melih Bulu atamasını kabul etmiyor" açıklamasını yaptı.
Candan, Boğaziçi’nde devam eden kayyum-rektör protestolarını, gözaltı ve tutuklama furyasını ve neden siyasi iktidar tarafından LGBTİ+’ların hedefe konduğunu yeniden tv’de Ayşegül Doğan’a değerlendirdi.
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki akademisyenlerin yüzde 98 gibi büyük bir çoğunluğunun Melih Bulu atamasını kabul etmediğini belirten Candan, üniversitenin ilkelerine dikkat çekerek, “İlkelerimiz, yönetim kadrosundakilerin seçimle başa gelmesi gerektiğini söyler” dedi.
Candan, "Bir iki istisna olabilir, ama özellikle rektör yardımcılığı pozisyonlarının kabul edilmemesiyle karşı karşıyayız, atanmış kişi Melih Bulu’nun ‘gelin benimle konuşun’ dediği ya da telefon ettiği birkaç arkadaşımızın da onunla görüştüğü zaman istifa etmesi gerektiği kendisine bildirilmiş durumda. Rahat bir şekilde şunu diyebiliriz ki, Boğaziçi Üniversitesi’nin çok çok büyük bir çoğunluğu Melih Bulu’nun atamasını kesinlikle kabul etmiyor.” diye konuştu.
Melih Bulu’nun atamasına karşı barışçıl, haklı ve demokratik protesto eylemleri düzenlendiğini belirten Candan, “Fakat bundan memnun olmayan siyasi irade, anayasa tarafından korunan protesto hakkını kullananları hedefe koymuş durumda. Karalama kampanyası yürütüyor. Yani barışçıl, haklı ve meşru protestoyu bir takım suç ve suçlular yaratarak karalamak için çabaya girmiş durumda” ifadesini kullandı.
Kâbe tartışması üzerinden yürütülen sürecin de bunun bir parçası olduğuna dikkat çeken Candan şunları kaydetti:
“3 Ocak’tan beri devam etmekte olan ‘kabul etmiyoruz’ eylemleri ve ifadeleri farklı şekillerde oluyor; biz akademisyenler sırtımızı dönüp nöbet tutuyoruz, öğrenciler farklı şekillerde protestolarını gerçekleştiriyorlar. Bunların kampüs dışında olanlarına çeşitli müdahaleler ediliyor, öğrenciler gözaltına alınıp tutuklanıyor, görüyoruz. Kampüs içinde de öğrenciler, öğrenci kulüplerimizden bağımsız olarak, bir sanat inisiyatifi olarak bir sergi düzenlemeye karar verdiler. Bu sergi için açık bir çağrı yapıp, meşru olmayan atamaya karşı bir sanat sergisi açtılar. Rektörlük binası etrafında ve orta saha dediğimiz o alandaki binalara, ağaçlara, çalılara asarak yüzlerce sanat çalışmasını sergilemeye başladılar. Tekrar ediyorum, bu sergi siyasi iradenin yaptığı açıklamalardaki gibi, Boğaziçi LGBTİ+ Kulübünün düzenlediği bir sergi kesinlikle değildir. Herhangi bir kulübün düzenlediği bir sergi de değildir.
“Yüzlerce sanat çalışmasının içinden bir tanesi hedefe konuldu. Çünkü o sanatsal çalışmada bir kolaj vardı. O kolajda Kâbe’nin yer aldığı duvar halısı imgesini almış sanatçı, yerine bir yeşillik, onun üzerine de şahmeran figürü koymuş, dört köşesine ise LGBTİ+ bileşenlerinin bayraklarını yerleştirmiş. Altına da bu sanat çalışmasıyla ne yapmak istediğine dair açıklamasını yazmış. Bu sanat çalışmasından ilk defa yandaş basında çıkan video ile haberimiz oldu. ‘Kâbe resmini yerlere attılar, serdiler’ şeklindeki bir videoydu. O günlerde ben de kampüsteydim. Rüzgârlı bir günde sanat çalışmalarını farklı yerlere asmaya çalışan öğrenciler, bu çalışmalar uçuşmasın diye birçok çalışmayı yere seriyorlar, daha sonra da onları alıp çeşitli yerlere asıyorlardı. Yani özellikle Kâbe imgesini çağrıştıran resim yere konulmuyor. Resimde Kâbe de yok aslında, onun tam olduğu yere bir bitki örtüsü ve şahmeran konmuş, ama kat kat bir kolaj olduğu için bir yandan Kâbeyi düşündürüyor.”
“Toplumun homofobik ve transfobik yaklaşımlarına temas ederek, onun üzerinden bir toplumsal tepki yaratılmaya çalışılıyor” diyen Candan, "Bakın, ‘sapkın’ kelimesi kullanıldı. ‘Sapık’ kelimesini kullanmak bu kelimeleri kullananlar açısından hukuken sorun olacağı için onlar da ‘sapkın’ kelimesini kullanıyorlar. Ama, toplumsal algıda ikisi aynı şeyi ifade ediyor. LGBTİ+ öğrencileri hedef göstermek, zannediyorlar ki, toplumun geneli tarafından benimsenebilecek bir şey. Böyle bir karalama kampanyasının karşılık bulabileceğini düşünüyorlar. Onun için hedefe LGBTİ+ öğrencilerini ve simgelerini koyuyorlar." yorumunu yaptı.
Candan, devam eden krizin çözümünün ancak ve ancak şöyle olacağını vurguladı:
“Boğaziçi'nde ve Türkiye genelinde özerk, özgür ve demokratik üniversitenin gereği olan rektör seçimlerinin yapılması gerekiyor.”