T24 Dış haberlerDerleme: Melis Karaca & Metin Kaan Kurtuluş
Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, 10 Kasım’da Amerikan Devletleri Örgütü'nün (OAS) yaptığı incelemede 20 Ekim seçimlerinde ‘usulsüzlük’ bulduğunu açıklaması sonucu önce tekrar seçim kararı verdi, sonra da haftalardır süren protestolarla beraber ordunun ve polisin de hükümete desteğini çektiği haberlerinin ışığında istifa ettiğini açıkladı. ABD yönetimiyle yıldızı hiçbir zaman barışmayan Bolivyalı liderin koltuğunu korumak için yargı ile birlikte yaptığı manevralar, ülkede önce halk hareketleri ardından da Washington destekli olduğu iddia edilen darbe sürecinin önünü açtı.
Evo Morales, 2005’te yüzde 54 oy ile Bolivya’nın ilk ‘yerli’ devlet başkanı seçildiğinde halk sevinç gözyaşları döküyordu. O yıllarda Latin Amerika ülkelerinde yeniden yükselişe geçen solcu hareketlerin Bolivya’ya yansıması olarak da görülen 2005 devlet başkanlığı seçimleri, halkın ciddi bir bölümünün yoksullukla mücadele ettiği ülkede büyük bir umut dalgasına sebep olmuştu. Morales, La Paz’da yönetime “eşitlik”, “daha çok demokrasi”, “özgürlük” ve “refah” gibi vaatlerle geldi.
Bolivya’nın bir dönemine damga vuracak olan Morales, siyasete koka ağaçları işçilerinin haklarını savunan bir sendikaya katılarak giriş yaptı. Kısa süre içinde sendikanın bölgesel genel sekreteri oldu. Bolivya hükümeti kokain üretiminde de kullanılan koka ağacının yetiştirilmesine karşı ABD ile birlikte halka baskı uygulamaya başlayınca Morales solcu hareket ‘Sosyalizme Doğru Hareket’in (MAS) kuruluşunda yer aldı.
1997 yılında Morales aynı parti ile Bolivya’nın yasama organının alt meclisine girdi. Ülke çapında sol hareketin tanınan simalarından biri haline gelen Morales, 2002’de ilk defa devlet başkanlığına adaylığını koydu. ABD’nin ‘uyuşturucuya açtığı savaş’ kapsamında hedefe koyduğu koka ağacı yetiştiricilerinin hakkını savunan Morales’in aldığı destek kuzeyde rahatsızlık yarattı. ABD’li büyükelçinin Morales’in kazanması durumunda ABD’nin Bolivya’ya verdiği desteği keseceği yönündeki açıklaması solcu liderin kampanyasına zarar verdi. Morales 2002 seçimlerini ufak bir farkla kaybetti. 2005’teki seçimlerde ise durum değişti, MAS ve Morales sandıktan tulum çıkardı. Morales oyların yüzde 54’ünü alarak ülkenin ilk yerli başkanı oldu. Solcu lider Avrupa kökenli değildi ve Latin Amerika kökenliydi. Morales Bolivya halkına yeni bir “vizyon” vaat ederken, sokaklardaki vurgu ise “umut” oldu.
Dünya basını 2005 yılı Bolivya genel seçiminde Morales’in zaferinin ardından ‘yoksulun adayı, ilk yerli başkan, koka savunucusu’ gibi tanımlarla 14 yıl sürecek Morales dönemini duyurdu.
The New York Times, ‘Koka savunucusu Bolivya Başkanlığı seçimini kazandı’ başlığına yer vermişti. Bolivya’da yetişen ve kokainin hammaddesi olsa da tıpta da anestezi amacıyla kullanılan koka ağacının yetiştiricisi Morales’in seçim zaferi, The New York Times’da şöyle yer almıştı: “ABD’nin koka ağacı yetiştiriciliğine karşı finanse ettiği kampanyayı ters çevirmeyi vaadeden başkan adayı seçimlerde mutlak zaferi kazandı. Seçim sonuçlarının ardından açıklama yapan Morales ‘Bolivya için yeni bir dönem başlıyor, eşitlik, adalet, barış ve sosyal adalet arayışında olacağımız bir dönem’ dedi.”
CNN Morales’in seçim başarısını, 1983 yılından beri ilk kez bir adayın doğrudan seçilmesini sağlayan ‘tarihi’ bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. Bolivyalı bir politika uzmanı olan Jim Schultz, CNN için yaptığı değerlendirmede sonuçların tarihi ve çarpıcı olduğunu söyledi, Morales’in o zamana kadar başkanlık yapmış herkesten daha büyük bir görev yapacağını öne sürdü.
The Guardian gazetesi Morales’in seçim zaferini duyururken “Yoksulun adayı için zafer” başlığını attı.
Guardian seçim sonucunun Latin Amerika’da ABD karşıtı hisleri yansıttığını ifade etti.
PBS’in Frontline World köşesi, Morales’in başkan seçilmesini “Washington için eski koka ağacı yetiştiricisi ve Aymara lideri Evo Morales’in zaferi Latin Amerika siyasetinde solun istenmeyen yükselişini sembolize ederken Bolivyalıların özellikle de yoksul kesimin gözünde Bolivya’nın seçilen ilk yerli başkanı gerçek değişim için umudu temsil ediyor” ifadeleriyle değerlendirdi.
Morales yönetimindeki Bolivya ekonomik olarak önemli adımlar attı. Sol.org’un aktardığına göre Morales hükümeti tarafından yürürlüğe sokulan neoliberalizm karşıtı program sonucunda daha önceki oranın neredeyse iki katına çıkarak 2006’dan sonra yıllık ortalama yüzde 5 büyüdü. Hidrokarbon başta olmak üzere doğal kaynaklar kamulaştırıldı. Hidrokarbonun kamulaştırılması geçen 13 yılda ülke ekonomisine 37 milyar 484 milyon dolar katkı sağladı. Verilere göre yoksulluk oranında da ciddi bir düşüş yaşandı.
Morales’in seçim vaatlerinden biri de Bolivya’yı 'baş belası' olarak nitelediği ABD’ye karşı Venezuela, Küba ve İran gibi ülkelerle birleşmek oldu. Fakat Morales’in George W. Bush yönetimindeki ABD ile anlaşma imzalamaya hazırlanması Washington karşıtı duruşuna yönelik tartışmalara neden oldu. La Paz'daki ilk günlerinde Morales, dönemin Venezuela lideri Hugo Chavez ile özellikle yakın ilişkiler kurdu. İki liderin dümeninde olduğu ülkelerin arasında birçok anlaşma imzalandı.
Morales bu seçimlerden sonra tam 14 yıl boyunca La Paz’da devlet başkanı olarak görev yaptı. MAS ilk dönemlerinde güçlense de, ekonomik sıkıntılar son yıllarda Bolivya’yı iyice etkilemeye başladı. Birçok uzman, ülkenin yaşadığı sıkıntıları Morales’in politikalarına bağladı. MAS, liderlerinin iktidarda kalabilmesi için görev süresini uzatma girişimlerinde bulunmaya başladı.
Bolivya Anayasa Mahkemesi 2013 yılında tartışmalı bir kararla Morales’in üçüncü defa başkan seçilmesinin önünü açmıştı. O zamana kadar Bolivya anayasasında bir başkanın yalnızca 2 dönem görev yapabileceği maddesi yer alırken mahkeme, anayasanın Morales’in ilk dört yılı sırasında değiştiğini öne sürerek maddenin geçerli olmayacağına karar vermişti.
2016 yılına gelindiğinde ise Morales, sözünü verdiği reformları gerçekleştirebilmek için daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu savundu ve görev süresinin uzatılması konusunda referanduma gidildi. Çoğunluğun ‘hayır’ dediği referandum sonucu Morales’in partisi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşındı ve devlet başkanlığı süresini kısıtlayan yasada değişiklik yapıldı.
Bolivya’da muhalefet Morales’in halk iradesine karşı çıktığını savundu.
20 Ekim 2019’da yapılan seçimler Morales için sonun başlangıcı oldu. Seçim gecesi sayımın aniden durması, Morales’in daha sandıkların tamamı açılmamışken kendini Devlet Başkanı ilan etmesi ayaklanmalara sebep olacak olan bir zincirleme reaksiyonun son halkası oldu.
Büyük kalabalıklar oy sayımını ve hükümeti protesto etmek amacıyla sokaklara çıktı.
Protestolar binlerce insanların slogan atarak yürüdüğü görüntülere sahne olurken, eylemlerden bazen şiddet de eksik olmadı.
Geçen hafta sonu 4 bölgedeki polislerin hükümete karşı ayaklandığı haberleri yerel basında yer almaya başladı. Morales, polisin bu hamlesini “bir darbe” olarak nitelendirdi. 10 Kasım’da bu iddialar iyice yaygınlaşmışken Morales, Amerikan Devletleri Örgütü'nün (OAS) incelemeleri sonucunda seçimlerde usulsüzlük bulması hakkında açıklamalarda bulundu. Solcu lider daha önce söz verdiği gibi OAS’ın çağrısına uydu ve tekrar seçim yapılmasını kabul etti.
Ancak bu girişim yeterli olmadı, ordu da hükümetten desteğini çekti ve Morales’in istifasını istedi. Solcu lider, 21 gün süren protestolara kendi devletinin kurumlarının da destek vermesine dayanamadı ve “kan dökülmesine” son vermek için istifa etti.
Morales’in başkent La Paz’dan bir uçak ile kaçtığı iddia ediliyor, ancak 14 yıl hüküm süren solcu liderin nereye gittiği bilinmiyor.