Burcu Karakaş Bolu
"Ben ülke kuracağım. Afganistan işgal altında, biliyor musun? Ülkesizler için ülke kuracağım. Zamanında yapanlar olmuş. Tarihe merakım var, ondan biliyorum."
Bolu'da yaşayan Afganistanlı Abdül, henüz 10 yaşında. Annesiyle sohbet ettiğimiz vakit, yani yaşıtlarının okulda olduğu saatte evde olmasının sebebi, maruz kaldığı zorbalıktan hasta düşmesi. Zeynep Hanım, oğlunu okuldan almak zorunda kalmış.
"Bana sınıf arkadaşlarının, 'Seni öldürüp çöpe atarız' dediğini söylemişti ama inanmamıştım. Hasta düştü de inandım. Öğretmeni sınıfta kaç kere, 'Afganlar çok pis', 'Neden Türkiye'ye geldiniz' gibi şeyler demiş. Bir gün, 'Okula gitmeyeceğim bir daha' dedi. Üzüntüden hasta oldu. Beş kilo verdi oğlum."
Zeynep Hanım bir video göstermek için telefonunu alıyor. Abdül'ün hazırlayıp Youtube'a yüklediği bir video bu. Abdül videoda, "Biz de Müslümanız, lütfen yani. Böyle kötü davranmayın" diyor. Annesi, "Arkadaşlarına göndermiş, benim de bugün haberim oldu" diyor. Öğretmen hakkında şikâyette bulunmış, ama sonuç alamamış. Kendisi de çalıştığı dükkandaki işini, iş arkadaşlarının uyguladığı mobbing nedeniyle bırakmak zorunda kalmış.
Yabancı uyruklu kişilerin su ücretlerini dolar kuru üzerinden ödemesi ve nikah ücretlerinin 100 bin TL olmasına dair kararlar, geçtiğimiz hafta Bolu Belediye Meclisi'nde kabul edildi. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, İçişleri Bakanlığının başlattığı soruşturmaya rağmen kararın 1 Ocak'ta yürürlüğe gireceğini duyurdu.
Söz konusu kararlarının mülteciler tarafından nasıl karşılandığını araştırmak için geldiğim Bolu'da, Tanju Özcan'ın söylem ve icraatlerinin kentteki ayrımcı davranışları körüklediğine dair ortak bir inanç var.
Abdül'ün annesi Zeynep Hanım, bir kadın derneğinde çalışırken can güvenliği tehlikeye düşünce Afganistan'ı terk etmek zorunda kaldıklarını anlatıyor. Bolu'da yaşayan çoğu mülteci gibi onlar da uluslararası koruma başvurusunda bulundukları Birleşmiş Milletler (BM) tarafından buraya gönderilmiş. Otobüs, hastane ya da market, kamusal alana her çıktığında "Nerelisin", "Neden geldin" gibi sorularla karşılaştığını belirterek "Sırf bu nedenle aylardır parka gitmiyorum" diyor. Zeynep Hanım'a göre, Tanju Özcan'ın açıklamaları nedeniyle kentte yaşadıkları sıkıntılar artıyor. Oğlu Abdül'ün okul değiştirmek zorunda kalması buna sadece bir örnek.
Bolu Barosu Denetleme Kurulu Başkanı Umur Yücel ile alınan kararların hukuki boyutunu konuşmak için bir araya geliyoruz:
"Tartışmaya açık bile değil. Hukuken böyle bir karar alınamaz. Anayasa'da ayrımcılık yasağı, Belediye Kanunu'nda hemşeri hukuku var. Bir ücret alınacaksa aynı ya da orantılı olmak zorunda. Belediye kararında orantılıktan bahsedemiyoruz."
Avukat Yücel, adli yardım taleplerinin üçte birinin mültecilerden geldiğini ve bu taleplerin gittikçe arttığını söylüyor. Taleplerin çoğunu, uluslararası koruma kararlarının iptali için yapılan başvurular oluşturuyor. Yücel, idare mahkemesine açılan davalarda mülteciler lehine çıkan bir karara rastlamamış.
Yücel, "Normalde sağlıkla ilgili bir durum yaşandığında sınır dışı kararı verilemez ama biz hamile göçmenlerin bile sınır dışı kararını kaldıramıyoruz. İnsanlarda zaten düşmanlık vardı, Tanju Bey'in açıklamaları bu düşmanlığa yağ sürdü" diyor.
Yücel'e göre, belediye kararları daha fazla yabancı düşmanlığına yol açabilir. Nikah ücretiyle ilgili karar nedeniyle evlilik dışı birlikteliklerden doğacak çocukların sosyal statü sorunu yaşayabileceğine de dikkat çekiyor:
"Önümüze daha çok dosya gelecek, daha çok mülteci mağdur olacak. Mülteciler hukuki olarak haklarını arayamayacak hale geldikleri anda şiddet eylemleri olabilir."
Bolu Barosu, belediye kararından beri herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Sorularımı yöneltmek üzere Bolu Belediyesi binasındayım. Beni makamında ağırlayan yetkiliye, su ücretlerindeki değişiklikten kaç yabancının etkileneceğini sorduğumda, "170 hane" cevabını alıyorum. Bolu'daki yabancı nüfusu da soruyorum ancak yetkili, sayıyı bilmediklerini, Meclis'te alınan karar öncesinde de öğrenme ihtiyacı duymadıklarını söylüyor. Belediye kararlarının ne işe yarayacağını ve ne amaçlandığını soruyorum. Yetkili şu yanıtı veriyor:
"Alınan kararlar nedeniyle yabancıların Bolu'dan gideceğini düşünmüyoruz. Biz mülteci sorunu tartışılmasını, bu konuyla ilgili ne yapılacağına karar verilmesini istediğimiz için aldık o kararları.Yani su ücreti 170 haneyi etkileyebilir ama kentte 15 bin civarında olduğunu tahmin ettiğimiz yabancıların tamamı için alındı."
Yetkiliye, nikah ücretinin 100 bin TL olmasıyla evlilik dışı birlikteliklerden doğabilecek çocukların statüsünün ne olacağı konusunu da soruyorum. Yetkilinin yanıtı şöyle:
"Başka beldede evlenebilir ya da müftülük nikahı yapabilirler. Yoksa kimse evlenmek için vermez o parayı tabii ki."
Belediye yetkilisine göre, Bolu Belediye Meclisi'nden çıkan kararı Türkiye'nin yüzde 85'i destekliyor. "Anket mi yaptırdınız" diye sorduğumda, anket yaptırmadıklarını, ama verdiği oranın bugüne kadar yapılan anketlerde mülteci karşıtı vatandaşların oranına işaret ettiğini, yani varsayımda bulunduğunu söylüyor.
Iraklı Ahmet ve Mahmut ile belediye binasının paralelinde bulunan Bolu İl Göç İdaresi Müdürlüğü'nün önünde karşılaşıyorum. Dört sene önce can güvenliği nedeniyle Musul'dan Türkiye'ye sığınan Ahmet de "BM'nin yönlendirmesiyle burada bulduk kendimizi. Rastgele yani" diyor. Çalışma izni olmadığı için çoğunlukla ailesi Ahmet'e para gönderiyor."Burada yaşayan her göçmenin bir derdi var, o yüzden buradalar. Gezmeye gelenler de var ama biz gezmeye gelmedik" diyen Ahmet, Irak'ta ticaretle uğraşıyormuş. Bolu'da fırın açmak istemiş ancak yabancı olduğu için ruhsat verilmemiş.
Ahmet, "'Ne yapayım, hırsızlık mı yapayım' diye sordum, 'Karar böyle' dediler" diyor.
Ahmet'e göre, belediye başkanının açıklamaları ayrımcılığı artırmış durumda. Geçtiğimiz hafta onun gibi Bolu'da yaşayan Iraklı bir arkadaşının liseye giden iki oğlunun akranları tarafından dövüldüğünü anlatıyor:
"5-6 kişi toplanıp iki çocuğu dövmüşler. Biri iç kanama geçirdi. Aile korktuğu için şikâyetten vazgeçti."
Iraklı Mahmut ise Türkiye'nin mültecilere kucak açtığını hatırlatarak belediye meclis kararlarının Türkiye devletinden değil, CHP'den kaynaklandığını söylüyor. "Benim endişem yok, çünkü CHP hep böyle, yabancılara karşı ırkçı" diye konuşuyor. Ahmet de Mahmut da "Şehir değiştiremiyoruz, gidebilsek gideriz" diyor. Ancak burada yaşadıkları sürece hayatlarını idame ettirmek zorundalar.
Iraklı Mahmut, sözlerini "Çok eski bir bina var, sadece Araplara kiralıyorlardı. Ucuzdu. Şimdi kiralar bin lira olmuş. Başakköy'de bir emlakçı aradık, 'Araplara ev vermiyoruz' deyip kapattı" diye sürdürüyor.
Göç İdaresi'nin önünde babasını bekleyen bir gençle de karşılaşıyorum. Bolulu lise öğrencisi, Faslı bir kadınla evlenmiş olan babasının binadan çıkmasını bekliyor. "Burada son dönemde karma evlilikler oldukça yaygın. Sırf düğün masrafından kaçınmak için bile yabancıyla evlenen oluyor. Biliyorsunuz, bizim geleneklere uygun yapıldığında düğün masraflı oluyor" diyor.
Bolu'da mültecilerin sıklıkla dile getirdiği sorunlardan biri, barınma hakkı. Ev sahiplerinin tavrını öğrenmek şehir merkezindeki bir emlakçıya uğruyorum. İsmini vermek istemeyen genç adam, öğrenci nüfusu ve mülteciler nedeniyle Bolu halkının artık kent merkezinde oturmayı tercih etmediğini söylüyor. "Yabancılar merkeze geldikçe yerliler dış mahallelere, Kılıçarslan, Alput ya da Paşaköy'deki yeni binalara kaçtı" diyor. Emlakçı genç, pandemi öncesi 600-800 TL civarında olan dairelerin şimdi 1.000-2.000 TL'ye kiralandığını ifade ediyor.
Bolu'da emlakçılık yapan bir diğer genç, ev sahiplerinin önyargı nedeniyle ayrımcı davranabildiklerini söylüyor. "'Evi pis kullanır, yabancıya vermeyelim' lafını sıklıkla duyuyorum. Başkan'ın açıklamalarından sonra bu sıklık arttı. Belediye başkanı öyle düşününce insanlar da etkileniyor diye düşünüyorum" diye ekliyor.
Bolu'da mültecilerin tepkili olduğu tek isim Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan değil. Bolu Valisi Ahmet Ümit'in Eylül ayında mülteci temsilcileriyle yaptığı toplantı da yabancılar arasında rahatsızlık yaratmış. Afganistanlı Ali, o toplantıya katılmış kişilerden biri. Ümit'in kendilerine misafirliğe gitmemeleri, eve misafir çağırmamaları ve "kokan yemek" yapmamaları konusunda "uyarıda bulunduğunu" anlatıyor.
Bolu Valiliği'nden edindiğim bilgiye göre, Vali Ümit'in basına da yansıyan 21.00'dan sonra yabancıların dışarı çıkmaması gibi ifadeleri doğru. Ancak yetkililer, valinin açıklamalarının çarpıtıldığını, bu sözlerin "öneri" niteliğinde olduğunu söylüyor.
Valilik yetkilisi, hem Bolu halkından hem de mültecilerden Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) şikâyet geldiğini, Vali Ümit'in "kokan yemek yapılmaması" yönündeki uyarısının da Emniyet'e yansıyan bir vakadan kaynaklandığını ifade ediyor. "Valimiz toplantıda, 'Buranın örf ve adetlerine uyun, Anayasamızı öğrenin' dedi" diyor.
Zeynep Hanım'ın evindeki sohbetimize daha sonra Seher de katılıyor. "Evde buluşmamız iyi oldu, dışarıda bunları konuşamazdık" diyen Afganistanlı Seher'e, "Bolu'yu seviyor musun?" diye soruyorum. "Seviyorduk" diye cevap veriyor. Seher'e göre, Tanju Özcan'ın açıklamaları ayrımcılığı cesaretlendiriyor. "Mülteciler savunmasız kaldı burada. Kimse destek çıkmıyor. Evinden çıkmayan insanlar var. Ben de psikolojik olarak çıkmak istemiyorum" diyor. Farsça ya da Arapça'yı yolda rahatça konuşamadıklarını, konuştuklarında uzun bakışlara maruz kaldıklarını ve bu durumun özellikle son dört ayda daha çekilmez hale geldiğini anlatıyor.
Seher, "Pazarda, 'Kendi ülkenizi mahvettiniz, sonra buraya geldiniz' sözlerini bizzat işitiyorum. Yarım gün çalıştığım dükkanda ben oradayken iş arkadaşımın, 'Yabancılar yerimizi alıyor, başkan çok iyi yaptı' dediğini de duydum" diyor.
Türkçe bilen Seher, anaokuluna giden iki çocuğunu okula götürdüğünde Afganistanlı olduklarını anlamamaları için çaba gösterdiğini söylüyor:
"Yabancı olduğumuzu anlamasınlar diye dikkat ediyorum. Hadi biz psikolojik şiddete uğruyoruz ama çocuklarım görsün istemem. Onların hiçbir suçu yok."
Salondaki sohbetimize Abdül de dahil oluyor. Ülke kurma hayalini bilgisayar oyunu üzerinden gerçekleştirmeye başlamış:
"Çit, duvar ve dağlardan sınırlar çizdim. Nehirlerin üzerine lav koydum. Nasıl istersen öyle çizebilirsin sınırları. Hayal gücüne bağlı…"