Bonzai bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılıyor. Pek çok insanın ölümüne sebep olan bonzai kullanıcılarında fiziksel hasarın yanı sıra duygusal ve psikolojik çöküntüye sebep oluyor. Bonzai ile bir arkadaş ortamında tanıştığını belirten 30 yaşındaki A.A. “Ben bunu kullanırken bir duman aldığımda Azrail ile karşı karşıya oturdum. Azrail bana 'Gideceğiz' diyor, Ben diyorum 'Gelmeyeceğim” ifadeleriyle yaşadıklarını anlatıyor.
“28 yaşındaki D.D. ise bonzaiyi içtikten sonra 10 saniye içinde zirvedesin. 15 dakika sana her şeyi yaptırabilirler sana” dedi. Murat Eğilmez’in Al Jazeera Türk’te yer alan haberi şöyle:
Kocaeli Gebze’deki altı mahallenin bağlı olduğu Beylikbağı semti çoğunlukla maddi olanakları kısıtlı, eğitim seviyeleri düşük ailelerden oluşuyor. Ev kiraları nispeten çok düşük olduğu için Anadolu'nun farklı yörelerinden göç alıyor. Semtin dar gelirli ailelerinin çocukları, arka sokakları mesken tutan bonzai satıcılarının hedefi oluyor. Anne babalar günlerinin neredeyse tamamını çalışarak geçirdiklerinden çocuklarıyla ilgilenemiyor. Bu bölgedeki aileler için çocuklarının karınlarını doyurabilmek bile çoğu zaman büyük emek gerektiriyor. Ancak bu sırada yalnız kalan çocuklar uyuşturucu satıcılarının hedefi haline geliyor. Çoğunun tedavi imkanı ve ekonomik gücü olmadığı için bağımlılıktan kurtulamıyor, bağımlılıktan kurtulmak isterse kendi imkanlarıyla başarmak zorunda kalıyor. Ortaöğrenim sürecinde okulu terk eden bağımlı çocukların hiçbirinin sürekli bir işi yok.
Bu semtte yıllarca 'jamaika' adıyla bilinen bonzainin bağımlısı gençler, bonzai ile nasıl tanıştıklarını ve nasıl alıştırıldıklarını, sonrasında neler yaşadıklarını anlattı. Nasıl bağımlı olduklarını ve nasıl kurtulduklarını anlatırken sesleri titriyordu. Şimdi birlikte semtteki bonzai alışkanlığına karşı mücadele veriyorlar.
Bonzai ile ilk olarak İstanbul Aksaray’da bir arkadaş ortamında tanıştığını belirten 30 yaşındaki A.A.’nın üç çocuğu var ve eşinden boşanmış. 'Bonzainin hayatını mahvettiğini belirten A.A., şunları söyledi:
"Başlarda her şey güzeldi, 'Ne güzel kafa yaşıyoruz' diyorduk. Daha sonra ihtiyaç meselesi gibi oldu. Sabah onu içmeden kahvaltı yapamadım. İçmezsem istifra ediyordum; yedikten sonra, içtikten sonra, içmeden önce istifra ediyordum. İçmeden uyuyamıyordum. Bulamazsan eğer bir duman, sabaha kadar uykun yoktu."
"Her tarafta satılıyor. Bulmak çok kolay. Buranın çocuklarını, 12, 13, 14 yaşında çocukları düşürmek daha basit. Okuma şartları farklı, cebindeki maddi imkanlar farklı. Yani çok farklı yerlere sürüklüyorlar. Seni alıştırıyor, ondan sonra diyor ki 'Bu işi yap.' Daha birkaç gün önce tanıdığımız Rusya’da çalışan bir ağabeyimizin çocuğu öldü. İsmi Ziya. 19 yaşında çocuk. İçiyor, kalp damarları patlıyor ve ölüyor çocuk. Emniyet önlemleri de bir yere kadar. 'Elimizden gelen bu kadar' diyorlar. Kanun da 'bu kadar' diyor yani. Polis, 'Üzerinde bir şey yakalamam lazım, fotoğraflamam lazım ki buna ceza verdireyim' diyor.
"Ne doktor, ne polis, biz kendimiz kurtulduk. 'Biz bunu yapmayacağız. Yaparsak birbirimizi vuracağız" diye ortak karar aldık. Öyle dedik yani. Her kim yaparsa öbürü düşerse tekrar birimiz diğerini vursun, çakı vursun, dövsün. Götürsün annemize babamıza. Annemiz babamız bize bunu bulmaz, içirmez, biz böyle vazgeçtik. Kelleği koltuğa koyduk. Çok tehdit aldık. Satıcılar, 'Sizlik ne var, bırakın ne uğraşıyorsunuz. Bırakın bu işleri' diyerek bizi tehdit ettiler. Biz bunları duyduğumuzda zaten 2,5 aydır bu mücadaleye girişmiştik. Meydan meydana, gerektiği yerde döverek, polisi arayarak, yakalayarak önünde durmaya çalışıyoruz. Bunu tek başımıza bir yere kadar yapabiliriz. Devlet diyecek ki 'Dövme, bana haber ver'. Sen alıp bir şey yapmıyorsun ki. Okşayıp, sevip bırakıyorsun. Adamın alacağı ceza umurunda değil ki. O adamın bir şekilde korkutup yıldırılması şart. Döverek bu mahallede bıraktırdığımız 50 tane adam var."
'Ben bunu kullanırken bir duman aldığımda Azrail ile karşı karşıya oturdum. Azrail bana 'Gideceğiz' diyor, Ben diyorum 'Gelmeyeceğim'. Yanımdakiler diyor ki “Hayırdır, sen kiminle konuşuyorsun”. Ben diyorum ki, “Karşımda biri var, beni götürmeye çalışıyor”. Elinde orağı bile var. Yaşadığın halüsinasyon işte böyle. Kendimi sıkıyorum. Diyorlar ki “Niye sıkıyorsun kendini. Ben diyorum ki 'İçimden bir şey çıkıyor. Sanki ruhum gidecekmiş gibi. Sıkıyorum ki çıkmasın".
"Dışarda 60- 70 santim kar vardı. Evde soyunup soğuk kalebodura yattığımı biliyorum. Yanıyorum. Dışarda kar var, arkadaşım üzerime hortumla soğuk su tutuyor arkadaşım. Yerdeki kalebodur ısınıyor, ben daha soğuk yerlere doğru sürünüyorum, bu arada üzerime su tutulmaya devam ediliyor. Çok ölümlerden döndüm bu şekilde.
Her şey kafada bitiyor. Psikolog, polis yardımı yok. Kendime dedim ki 'Ben bunu bitiriceğim yoksa bu beni bitirecek'. Kendimizi bu şekilde öldürmektense bu işten kurtulmak için ve diğer gençleri kurtarmak yoluna gittik.
'Tamamen kurtulabilirim', öyle bir şey yok. Eğer onun ortamına giriyorsa, onu içenleri görüyorsa bir gün mutlaka içer. Bağımlılık budur. Kendini hep kollayacaksın. Arkadaşım da beni kolluyor. Üç, beş saat kaybolursak hemen arıyoruz; neredesin, ne yapıyorsun. Aslında bu meret 2006’dan beri Türkiye’de var ama uyuşturucu olarak kabulü 2011. İlk geldiğinde bu kadar korkunç değildi. Ne zaman ki yasaklandı, sonra merdiven altı burada yapmaya başladılar, işte o zaman tam anlamıyla öldürücü oldu."
"Birbirimizi vuracaktık"
A.A. ile birlikte bu mücadeleye giren 30 yaşındaki B.B. her şeyi göze aldıklarını anlatıyor:
"Bu şekilde kurtulamazsak birbirimizi vurup ailemizin yanında kurtaracaktık. Götürüp evimize bırakacaktık. Hastaneye falan da değil, üç, dört ay evde kaldığı sürece zaten bunu içememiş olacaktık ve kurtulacaktık yani mantığımız buydu.
İki kişi, üç kişi yola çıktık. Her an tehlikedeyiz. Kurtarıyoruz gençleri. Gerekirse bağlıyoruz. Satanları tespit edip bunları tek tek etkisiz hale getiriyoruz. Sonra bir arkadaş daha dahil oldu bize. Topu topu dört kişiyiz. Gerektiğinde alıkoyduk, çoğunu vazgeçirdik. Birlikte mücadele veriyoruz. Biz birlik olup beş, altı mahalleye girdik, temizlemeye çalışıyoruz. Gençliği kurtarmak adına girdik biz bu işe. Biz bu uğurda ölebiliriz ama on binlerce insanı kurtarabiliriz diye bu işlere girdik. Polis bizimle irtibatlı oldu. Siz o bölgede bulunmayın, ihbar edin, biz gelip alalım diyorlar."
"Sıkıntıyı gençler çekiyor. Satıcılara bir şey olmuyor. Bir tek duman için her şeyi yapıyorlar. Nasıl bir illet olduğunu düşünün. Bunları sattıranlar, çocukları kullananlar var. Bizim hedefimiz onları bitirmek. Emniyet izlenim yapıyor, sokakta beni görüyor, onu görüyor. Gözüne kim çarpıyorsa onu alıyor. Biz tutuklanıyoruz, üçümüzü alıyor, sen dışarıda kalıyorsun. Sonuçta iş devam ediyor. Bu işi dışarıdan buraya toplu olarak getirenler ve dağıtanlar asıl hedef olmalı.
Bu pisliğin periyodik krizi yok. Bitmek üzere olduğu için krize giriyorlar. Böyle bir içki maddesi yok. Envai çeşit şey gördüm. Dünyadaki en kötü şey eroin derler, onun bile 15 günde, ayda bir krizi var. Bu ise bitmeye başladığı an, bittiğini hissettiği an psikolojik olarak etkisiz hale geliyor. Onu bulana kadar hiçbir şeyi umursamıyor. Onu bulana kadar ailesini düşünmüyor. Karısının saatini, bileziğini satanlar var. Krizde götür zincire vur, zincirden kaçarlar. Evlilik yüzüğünü satan, cinsel istismarda bulunanlar var.
Ben daha önce uyuşturucu kullandım, esrar içtim, ot içtim. Bonzai içtim ama bağımlı olmadan kurtuldum. Bir, iki sefer içtim. Bunu içtiğim zaman farklı bir insan oluyorsun. Kişilik gidiyor, başka biri geliyor. Ailene karşı öyle, herkese karşı öyle, herkese karşı agresif. Siz ve ondan başka kimse yok dünyada. Öyle hissettim. Bir sefer böyle bir trip yaşadım. Asıl evde tek içiyorsan çok büyük sıkıntı. Boş bir fabrika var, 10 tane genç gördük. Yerde sürüklenen, bağıran, yatan, Allah’a yalvaran. Üç saat 'beni kurtar' diye yalvaran insanlar var. Kendine gelir gelmez de soluğu bu dumanın başında alıyor."
Bonzaiye bağımlılığından kurtulan 28 yaşındaki D.D.’nin anlattıkları ise şöyle:
"Kullanımının çok yolu var. Sigaraya sarıp içiyorlar, kova şekli var. Pet şişede içiyorlar. İçtikten sonra 10 saniye içinde zirvedesin. 15 dakika sana her şeyi yaptırabilirler sana. Gebze 61 ilden büyük. 13 senedir uyuşturucu kullanan bir insandım. Otunu içiyordum, hapını atıyordum. Krizlere girdim bu bonzai yüzünden, kendimi doğradım. Annem, babam beni baygın buldu, ölü bulabilirlerdi.
Emniyete söylüyoruz bize destek çıkın, eğitim semineri düzenleyelim. Bu maddeyi kullananları kimse işe almıyor. Ben giremiyorum. Sigortalı bir hayatım yok. Sabıkam var hap içicilikten. Adam geliyor cebinde 5 lira parası var. Kardeşim o parayı ona vereceğine yemek ye. Geliyor, “Abi 5 liram var bana bir kapak versene”... Böyle düşmüş insanlar. Babasından 10 lira alıyor 5 lirasını ayırıp 'Bu benim uyuşturucu param' diyor. Artık mantık bu. Çalışan biri, asgari ücret alıyor; hesabı şöyle: 200 kasada, 200 anneme, 300 babama ne yaptı 700. Tamam diyor 100 lira da bana. Ne parası 50 milyon bonzai, 50 milyon içki parası.
Avuç içi terlemesi, saç diplerinin terlemesi, vücut kokması, ayak kokması oluyor. Çok değişik, dayanılmaz bir koku yapıyor. İştahsızlık, uyku bozukluğu, sinir krizleri belirtileri. Sağa sola saldırmaya yer arıyorsun. Bir de içkiyle beraber aldıkları zaman ölümle sonuçlanabiliyor. Benim yeğenim; dindardı, namaz kılardı, ben çocuğun ölüsünü gördüm, şekilden şekile girmiş. Bir sene içinde bu sebepten benim bildiğim 17 kişi öldü."
*Yazı dizisi devam edecek