Meclis’te kurulan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar İle Boşanma Olaylarının Araştırılması Ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu”, 14 Ocak’tan bu yana yaptığı çalışmalar sonucu hazırladığı ve önceki gün açıkladığı raporuna tepkisler sürüyor. 479 sayfalık rapor, kadınların ve çocukların haklarını koruyan az sayıdaki kanunu da kadınların ve çocukların aleyhine sonuçlar yaratacak biçimde değiştirme önerisine kadın hakları savunucuları ve örgütleri tarafından “kadın haklarında geri adım” olarak değerlendirildi.
Komisyon'un CHP'li üyelerinden Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve katıldığı komisyon toplantısında AKP'li Sait Yüce'nin hedef aldığı Eşitlik İzleme Kadın Grubu'ndan Avukat Hülya Gülbahar, raporu eleştirdi.
Birgün'den Sebahat Karakoyun'un haberine göre, CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, raporla kadın haklarının budamak istediğini söyledi.
“Bu akıl almaz, hiçbir şekilde kabul edilemez önerinin tartışılıyor olması bile vicdanları kanatmaktadır” diyen Yüceer, şöyle konuştu: Böyle bir raporun en can alıcı yeri olan tespit ve öneriler kısmında toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına üstünkörü ve bir kere yer verilmiş olması raporun niteliği hakkında fikir vermektedir. Aile danışmanlığı veya terapisi yapabilecek kişilerin arasına İlahiyat Fakültesi mezunlarının yerleştirilme çabası, komisyon süresince tartışılmış; tüm itirazlarımıza rağmen raporda yer almıştır. Aile danışmanlığı ve terapisi profesyoneller tarafından yapılması gereken ciddi ve önemli bir iştir. Hâlihazırda Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Aile ve Dini Rehberlik bürolarında 2 binden fazla kişi görev yapmaktır. Buna rağmen aile danışmanlığını İlahiyat Fakültesi mezunlarına açmak, abesle iştigaldir.
Eşitlik İzleme Kadın Grubu’ndan avukat Hülya Gülbahar, raporda kadın ve çocukların kazanılan haklarının geri alınmak istendiğini söyledi. Gülbahar, “Yıllardır, kadın ve çocuklarla ilgili binbir emekle çıkardığımız yasaların AKP içindeki bir zihniyet tarafından asla benimsenmediğini ve uygulanmaması için ellerinden gelenin yapıldığını zaten görüyor ve söylüyoruz. Bu süreç de gösteriyor ki, bizzat kadın ve çocuk hakları örgütlerine şiddet uygulanarak 30 yıllık mücadele sonucu elde ettiğimiz tüm kazanımlar şimdi beşer onar geri alınıyor. Bu Türkiye için yeni bir süreçtir. Çünkü, komisyon tarafından değiştirilmesi istenen Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu ve Şiddetin Önlenmesi Kanunu; Türkiye’de hem kadın haklarını, hem de çocuk haklarını, tüm yurttaşların haklarını koruyacak en temel yasalardır. Üçünü de alt üst eden bir rapor var karşımızda” diye konuştu.
Raporda kadın ve çocuklardan ziyade erkeklerin hakkının korunduğunu söyleyen Gülbahar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Raporun bütününe baktığımızda gördüğümüz şu; bütün erkeklerin değil, kadını bir an önce boşayıp, o boşanmanın faturasını ödememek için çırpınan erkeklerin haklarını koruyup kolluyorlar. O çok önemsedikleri ailenin haklarını bile gözetmiyorlar. Biz kadınlar, şimdi ortadan kaldırılmak istenen tüm kazanımları her türlü siyasal görüşten az sayıda erkeğin desteği, ezici çoğunlukta erkeğin engellemelerine rağmen sisteme kabul ettirmeyi başardık. Geri almaları o kadar kolay olmayacak.”
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER), Meclis’teki Boşanma Komisyonu’nun hazırladığı rapor üzerine bir basın açıklaması yayımlayarak Komisyon’a “Boş ol, boş ol, boş ol!” dedi.
KA.DER “Kadın örgütleri, ulusal ve uluslararası sözleşmeler devre dışı bırakılarak yürütülen komisyon çalışmaları sonunda hazırlanan bu raporu kabul etmiyoruz” derken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu olmak üzere, “akıl, izan, vicdan sahibi” tüm milletvekillerini “görevlerinin gereklerini yapmaya” çağırdı. KA.DER, yazılı yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu komisyonun kurulma amacı Türkiye’de boşanmaların “önü alınamaz hale geldiği” iddiasıdır. Oysa Türkiye, evlenme oranında 45 ülke arasında 6, boşanmada ise 43 ülke arasında 26.’dır. Türkiye’deki evlenme hızı 7.7 iken boşanma hızı 1.7’dir (komisyon raporundaki veriler). Bu komisyon “boşanmalar” bahane edilerek, kadınların yasal haklarının ellerinden alınmasına hizmet etmektedir.”