T24 - Tunceli’de dün yaptığı konuşmaya “Dersim’de sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum” sözleriyle başlayan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Kürt sorununun çözümü için adım atılması gerektiğini vurgulayarak, “En azından küçük adımları hayata geçiremez miyiz? Diyarbakır hapishanesinde yaşananlar için özür dilenemez mi?” dedi.TÜSİAD Başkanı Boyner dün önce Elazığ ardından Tunceli’de iki ayrı konferansa katıldı. Tuncel’deki konuşmasına şehrin eski ismi ‘Dersim’i kullanarak başlayan Boyner, Kürt açılımıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.“Bugüne kadar gelen ve devam edeceğini ümit ettiğimiz eylemsizlik sürecinin, artık sürelere ve mühletlere bağlı olmadan devamı esastır” diyen Boyner, “Ben şahsen içimde şiddetin bitmesi ile ilgili daha derin bir ümit beslemeye devam ediyorum” diye konuştu. Boyner, “Kürt sorununun hiç şüphesiz kalıcı çözümü büyük adımlar, büyük uzlaşmalar gerektirebilir. Yine de çözüm için adım atmaya kararlı olduğumuzu gösteremez miyiz? Örneğin eylemsizliğin yarattığı göreceli huzur atmosferi ilk adımların atılmasına yardımcı olabilir. En azından küçük adımları hayata geçiremez miyiz? Özalp’teki Muğlalı Paşa kışlasının adı hemen değiştirilemez mi? Diyarbakır hapishanesinde yaşananlar için özür dilenemez mi?” dedi.
‘Laik Türkiye din devleti değildir’“Vakit kaybetmeden Türkiye’nin demokrasi açığını kapatacak yeni anayasa için çalışmalara başlamalıyız” diyen Boyner, 1982 anayasasının son 30 yılda Türkiye’nin doğrudan veya dolaylı gelişimi yönünde en büyük engel olduğunu hatırlattı. “Laik Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti değildir. Aynı şekilde Cumhuriyetin bir devlet dini ve devlet mezhebi de olamaz” diyen Boyner, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Yeni anayasada devletin tüm inançlara eşit mesafede durması, her vatandaşa bireysel özgürlükleri çerçevesinde hizmet vermesi esas olmalıdır. Aynı şekilde kimlikler sorunu, etnik kökenimiz ne olursa olsun eşit vatandaşlık çerçevesinde çözülmelidir.”
Cumhuriyet’in devlet dini, mezhebi olamaz’- Çözülmesi gereken iki mesele var. Yeni anayasanın, yani vatandaşı devletin önüne koyan, vatandaşı devletten koruyan anayasanın geniş katılımlı ve toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması. İkincisi kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlar.- Aslında yeni anayasanın yapılış süreci ve yöntemi, bu derin soruna ilaç olabilme özelliği taşıyor.- Ben şahsen içimde şiddetin bitmesi ile ilgili daha derin bir ümit beslemeye devam ediyorum- Kürt sorununun hiç şüphesiz kalıcı çözümü büyük adımlar, büyük uzlaşmalar gerektirebilir. En azından küçük adımları hayata geçiremez miyiz? Özalp’teki Muğlalı Paşa kışlasının adı hemen değiştirilemez mi? Diyarbakır hapishanesinde yaşananlar için özür dilenemez mi?- Laik Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti değildir. Aynı şekilde Cumhuriyetin bir devlet dini ve devlet mezhebi de olamaz.- Artık ne seçkin bir azınlığın, ne de salt çoğunluğun hakim olduğu değil, çoğulculuk anlayışıyla her kesim ve düşüncenin temsil edildiği, ama kontrol denge mekanizmalarıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlandığı, yasamanın çözüm ürettiği, yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistem bekliyoruz.- Sermaye taraflara bölünemez. Hepimiz bu ülkenin sermayesiyiz.-Ötekileştirme, hor görme, toplumu kamplara bölme, kendinden olmayanları dışlama, hatta haritaları boyamak, ancak kendini geliştirememiş, ilkel toplumların ve çözüm değil, kavgayla beslenenlerin seçeceği yollardır.
‘82 Anayasası değişimi engelledi’Elazığ’da katıldığı konferansta Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlara vurgu yapan Ümit Boyner, “Aslında yeni anayasanın yapılış süreci ve yöntemi, bu derin soruna ilaç olabilme özelliği taşıyor” dedi. Boyner Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yatırımların artırılması gerektiğini söyledi. “82 Anayasası, son 30 yılda Türkiye’nin doğrudan veya dolaylı değişimini engelleyen en önemli unsur olarak karşımıza çıktı” diyen Boyner,”Bugün önümüzde üzerine gidilmesi ve çözülmesi gereken iki tane mesele var. Birincisi; yeni anayasanın, yani vatandaşı devletin önüne koyan, vatandaşı devletten koruyan anayasanın geniş katılımlı ve toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması. İkincisi; Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlar. Aslında yeni anayasanın yapılış süreci ve yöntemi bu derin soruna ilaç olabilme özelliği taşıyor” dedi.
‘Dersim nasıl organik tarım merkezi olur?’Konuşmasında “Bireysel özgürlüklerin eşit vatandaşlık çerçevesinde güvence altına alındığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ülke olma yönünde neden bu kadar mücadele ediyoruz?” ifadelerine yer veren Boyner, şöyle devam etti: “Çünkü ancak böyle bir ortamda, refah seviyesi artmış, daha mutlu, huzurlu, üretken bireylerden oluşan bir topluma sahip olabileceğimize inanıyoruz. Ancak böyle bir ortamda toplumsal huzur olur, daha fazla fabrika çalışır, daha fazla istihdam yaratılır. O zaman ancak Munzur’un yaylaları turizme açılır, organik tarım için Dersim bir merkez olur”
‘Başkanlık bildiğimiz bir sistem değil’Elazığ’da soruları yanıtlayan Ümit Boyner, son dönemde tartışılan başkanlık sistemi hakkında şunları söyledi: “Konu aslında tam gündemde mi değil mi anlamış değilim. Esasen başkanlık sistemi de olsa, parlamenter sistem de devam edecek olsa, her halükarda bizim anayasa yapış biçimimiz ve anayasa içindeki üç bölenin üç birleştiren haline gelmesi noktasında çalışmamız lazım. Onları çözemezsek parlamenter sistem veya başkanlık sistemi bence şu anda ikincil konu. Başkanlık sistemi bildiğimiz bir sistem değil. Türkiye parlamenter sisteme alışkın. Parlamenter sistemin de hem temsil adaleti açısından hem yasamanın çalışması açısından hem çoğulculuk üzerine kurulu olmasından yana sıkıntılarımız var. Bu başkanlık sistemiyle giderilebilir mi emin değilim.”
‘Sermaye taraflara bölünemez’Boyner konuşmasında, “Artık ne seçkin bir azınlığın, ne de salt çoğunluğun hakim olduğu değil, çoğulculuk anlayışıyla her kesim ve düşüncenin temsil edildiği, ama kontrol denge mekanizmalarıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlandığı, yasamanın çözüm ürettiği, yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistem bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.Ümit Boyner, “Toplumun her kesimi, ’bizim ve onların’ şeklinde ayrıştırılamaz. Sermaye taraflara bölünemez. İş dünyası olarak hepimiz, hiçbir coğrafi fark gözetmeden hepimiz bu ülkenin gelişimi, kalkınması yolunda katma değeri yüksek, daha fazla istihdam yaratan, daha rekabetçi ekonomiye sahip olmak için çalışıyoruz. Hepimiz bu ülkenin sermayesiyiz. Ülkemiz geliştikçe, biz daha çok gelişeceğiz. Bizler geliştikçe bu ülke daha fazla ilerleyecek” diye konuştu.
‘Kavgadan beslenmeyelim’Sorunların konuşarak, karşılıklı anlayış ve saygı ile çözülebileceğini vurgulayan Ümit Boyner, “Ötekileştirme, hor görme, toplumu kamplara bölme, kendinden olmayanları dışlama ancak geri kalmış ilkel toplumların ve çözümden değil, kavgadan beslenenlerin seçeceği yollardır. Ülkemizi gelişmiş demokrasi seviyesine taşıyacağına inandığımız bu sürece her zaman olduğu gibi her türlü desteği vermeğe hazırız” dedi.Kürt sorununun çözümü için adım atılması gerektiğini belirtenÜmit Boyner Tunceli’de söze ‘Dersim’ diyerek başladı, konuşmasını “En azından küçük adımları hayata geçiremez miyiz?” diyerek sürdürdü