Boyner: Vergi reformu elzem oldu

Boyner: Vergi reformu elzem oldu

 

Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Türkiye ekonomisi açısından dolaylı vergilerin payının artışı nedeniyle oluşan en önemli olumsuzlukların başında kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin aksaması ve hatta kayıt dışının özendirilmesinin geldiğini söyledi.
 
Boyner, Türkiye Genç İşadamları Derneği'nin (TÜGİAD) düzenlediği "Kayıtdışı Ekonominin Etkileri" konulu sempozyumda yaptığı konuşmada, Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Strateji Eylam Planı'nın 2011 yılında güncellendiğini hatırlattı.
 
Yeni eylem planında gönüllülüğün artırılması, yönetim kapasitesinin güçlendirilmesi, yaptırımların caydırıcılığının artırılması, toplumsal farkındalığın artırılması şeklinde sunulan amaçlar kapsamında 47 eylem stratejisinin olduğunu belirten Boyner, mevcut planda mükelleflerin vergi konusununa odaklandığını ifade etti.
 
Kayıt dışı istihdamla mücadele konusundaki eylemlerin ise bu planda yer almadığını vurgulayan Boyner, mevcut eylem planında yer alan yasaklanmamış faaliyetlerin yol açtığı vergi kayıp ve kaçağının altının çizildiğini dile getirdi.
 
Kayıt ve beyan altına alınan öncelikli hedeflerden biri olarak tayin edildiğini vurgulayan Boyner, sözlerine şöyle devam etti:
 
"Eylem stratejisi ve hedefler doğrultusunda bakıldığında devletin ve hükümetlerin, söylem ve planlarında eksiklik olmadığını görüyoruz. Bugüne kadar amaçlar hedefler büyük ölçüde aynı. Son yıllarda ortaya konulan 2 eylem planının önemli olduğunu söylememiz lazım. Kayıt dışı istihdamda son zamanlarda önemli bir düzelme gözlemleniyor. 2005 yılında, yüzde 50'liler civarında olan kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payı bugün yüzde 40 civarına geriledi. Bu açıdan bakıldığında kayıt dışı ekonomiyle mücadele açısından yapılanları önemli buluyoruz. Ayrıca kayıt dışı ekonominin tanımı tam yapılamıyor ve ne boyutta olduğu da tam ölçülemiyor."
 
 

'Kayıt dışılık azaldıkça ekonomik gelişme güçleniyor'

 
 
Kayıt dışılık ile ekonomik gelişme arasında 2 yönlü bir ilişki olduğunu belirten Boyner, kayıt dışılık azaldıkça ekonomik gelişmenin güçlendiğini, buna karşılık kişi başına gelirde belli bir eşiğin üzerine çıkıldığında, kayıt dışılık oranının ihmal edilebilir bir düzeye düştüğünün gözlemlendiğini ifade etti.
 
Bu açıdan bakıldığında son yıllarda istihdam cephesindeki iyileşmeye karşılık, kayıt dışılığın diğer boyutlarında ne tür gelişmeler olduğunu ölçümleyip sayısallaştırılamadığını aktaran Boyner, "Doğal olarak son yıllardaki ekonomik gelişmenin kayıt dışı ekonominin diğer boyutlarını da gerileten bir etki ortaya koyması gerektiğini düşünüyoruz. Tüm bu çaba ve girişimlere rağmen kayıt dışılığın Türkiye'nin gelişmişlik düzeyinin, dışa açıklık oranı, büyüme dinamiği ve Avrupa Birliği (AB) mevzuatının Türk mevzuatına aktarım düzeyi ile mütenasip bir orana gerilemediğinin bilinen bir göstergesi var; o da dolaylı vergi gelirlerinin toplam gelirler içinde giderek daha da artan payı" değerlendirmesinde bulundu.
 
 

'Dolaylı vergi gelirleri sürdürülebilir değil'

 
 
Dolaylı vergilerin toplam içinde daha büyük paya sahip olmasının gelir dağılımı, vergi adaleti, kayıt dışı ve vergi bilinci açısından önemli olumsuzluklar oluşturacağının tartışıldığını aktaran Boyner, "Ülkemizde de giderek dolaylı vergilere dayalı hale gelen vergi sisteminin düşük gelir gruplarına zarar vereceği açık. Ayrıca dolaylı vergide harç ve ceza gibi kamu tahsilatları artırılarak kamu geliri elde edilmesi düşük gelir grupları açısından vergi adaletinin ve sosyal adaletin bozulmasına yol açıyor" diye konuştu.
 
Boyner, Türkiye ekonomisi açısından dolaylı vergilerin payının artışı nedeniyle oluşan en önemli olumsuzlukların başında kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin aksaması ve hatta kayıt dışının özendirilmesi geldiğini söyledi.
 
Özellikle kayıtlı kesimden toplanan dolaylı vergilerin payı arttıkça serbest rekabet kavramının zarar gördüğünü dile getiren Boyner, şunları kaydetti:
 
"Ayrıca dolaylı vergilerin payındaki artış fiyat yapısını bozarak ekonomide kaynak dağılımını ve ekonomik refahı azaltıcı yönde etkiler yaratıyor. Bu etkilerin yansımaları orta ve uzun dönemde Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü sınırlayabilir. Bu yapısal tehlikeler vergi bilincinin giderek ortadan kalkması gibi kritik ve uzun dönemde ekonomik, sosyal ve politik sonuçları olacak bir sorunu eklediğimizde vergi sisteminde adil, rekabetçi ve sürüdürülebilir bir yapının tesis edilmesinin gerekliği daha da iyi anlaşılacaktır diye düşünüyoruz.
 
Hepimizin gayet farkında olduğu ve son ekonomik krizin açıkça ortaya koyduğu gibi sağlıklı ve krizlere dirençli bir kamu maliyesi yapısı krizlerle mücadele, krizden çıkış ve özellikle krizleri önleme açısından hayati önem taşıyor. Bu çerçevede kamu maliyesi alanında alınmaya çalışılan önlemlerin hedefi olan kamu maliyetleri dengesini koruma çabası yerinde ve değerli. Ancak TÜSİAD olarak kayıt altında olmasının ve anında ulaşmanın verdiği kolaylıkla her gün daha da fazla yöneldiğimiz dolaylı vergi gelirlerinin sürdürülebilir olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyorum."
 
 

'Yeni vergi reformu elzem bir hale geldi'

 
 
TÜSİAD Başkanı Boyner, "Aynı anlayış çerçevesinde kamu harcamalarında krizlere karşı direnç ve esneklik getirecek bir reformla beraber vergi ve gelir dağılımı adaleti, rekabet ortamı ve kaynak dağılımı etkinliği alanlarında katkıda bulunarak kayıt dışıyla mücadeleyi güçlendirecek yeni ve kapsamlı bir vergi reformunun artık elzem hale geldiğini bir kez daha dikkatinize sunmakta fayda görüyorum" dedi.
 
Boyner, şu anda ihtiyaç duyulan şeyin, kayıt dışı bir yapıda sistem dışında kalan potansiyel mükellefleri kayıt içine almak, bu kesime topluma sorumluluklarını yerine getirme olanağı sağlamak ve bunu yaparken de söz konusu bu kayıt dışı kesimde vergi ve mükelleflik bilincini canlandıracak bir reformu hayata geçirmek olduğunu vurguladı.
 
Türkiye'nin katılımcı demokrasisini güçlendirebilmesi için vatandaş-devlet ilişkisini düzenleyen yeni bir sosyal kontrata ihtiyacı olduğunu belirten Boyner, "Sermayenin tabana yayılabilmesi ve vergi tabanının genişlemesi bu yeni kontrat için en sağlıklı ve en güçlü temeli oluşturacaktır. Türkiye ancak bu bilinçle AB sürecine başlarken kendisine hedef koyduğu standartlarda bir demokratik sosyal hukuk devletine ulaşacaktır" değerlendirmesinde bulundu.