T24
Britanya halkı 23 Temmuz 2016’da sandığa gittiğinde yüzde 52 ile Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı verdi. Sonuçlar açıklandığında sürpriz sonucu öğrenen AB karşıtları, Britanya’nın “tam bağımsızlığa” giden yolda ilk adımı atmasını kutladı. Ülkenin geriye kalanı ise Avrupa’da birliği hedefleyen AB’den ülkelerinin ayrılacak olmasının hüznünü yaşıyordu. Büyük ihtimalle iki taraf da bu oylamadan 3 sene sonra ülkelerinin böyle bir siyasi kaos içinde olacağını bilmiyordu.
İlk belirlenen tarihlere göre Britanya’nın 160 gün önce Avrupa Birliği’nden ayrılmış olması gerekiyordu, ancak bugün itibariyle geleceğin ne getireceği hala belirsiz. Brexit bugüne kadar iki başbakanın ‘10 Numara’yı terk etmesine sebep oldu. AB’de kalma yanlısı olmasına rağmen Britanya’yı Brexit için sandık başına götüren David Cameron, halkın AB’den ayrılma kararı sonrasında istifa etti. Cameron’ın koltuğunu devralan eski İçişleri Bakanı Theresa May de bir türlü parlamentonun kabul edeceği bir Brexit anlaşması üretemedi, ardından da yerel seçimlerde Muhafazakar Parti tarihinin en başarısız sonuçlarından birini aldı. Kendi partisi kendisine karşı ayaklanınca Brexit’e yenilen ikinci başbakan oldu ve gözyaşları içerisinde istifa etti.
Muhafazakar Partililer kendilerine yeni lider olarak eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson’ı seçti. Johnson ilk günden beri Brexit’in en büyük destekçilerindendi. Başbakanlığa geldiği ilk gün Britanya’nın “ne olursa olsun” 31 Ekim’de AB’den ayrılacağını ifade etti ve gerekirse anlaşmasız Brexit yapmaktan çekinmeyeceklerini söyledi. Bu sözlerden bir buçuk ay sonra, bugün Johnson muhalefetin zekice hamleleri sonucunda köşeye sıkışmış durumda. Johnson iki gün içerisinde parlamentodaki çoğunluğunu ve Brexit gündemini belirleme yetkilerini kaybetti. Kısa süre içinde elinden anlaşmasız Brexit kozu da alınabilir.
Johnson bu hafta Avam Kamarası’nda üst üste üç büyük yenilgi yaşadı. Yaşadığı ilk yenilgiye bütün tehditlere rağmen kendi partisindeki ‘isyancılar’ siyasi kariyerlerinin sona ereceğini bilerek destek verdi. Salı günü Avam Kamarası 328 oya karşı 301 oyla gündemi belirleme yetkisini muhalefete verdi. Bu oylamanın sonucunda Johnson partisinden milletvekili olup ona karşı oy kullanan bütün milletvekillerini Muhafazakar Parti’den ihraç etti ve bir daha partiden hiçbir şeye aday olamayacaklarını belirtti. Muhafazakar Parti’nin tanınan milletvekillerinden olan ve Theresa May kabinesinde yer alan Rory Stewart, ihraç edildiğinin kendisine bir kısa mesaj ile bildirildiğini ifade etti. Muhafazakar Parti'den Johnson'ın talimatıyla ihraç eden 21 isim arasında 49 senedir milletvekilliği yapan 77 yaşındaki Ken Clarke ve eski Britanya Başbakanı Winston Churchill'in torunu Nicholas Soames da yer aldı.
Bu kararın ardından ateş püsküren Johnson, oylamayı kaybetmesi durumunda gündeme getireceğini söylediği 15 Ekim’de erken seçim yapılması ile ilgili bir yasa tasarısını hazırlanacağını belirtti. Geçen aylarda birçok kez erken seçim çağrısı yapan ana muhalefet konumundaki İşçi Partisi bu sefer aynı tepkiyi vermedi. Johnson’ın “Brexit’in kontrolünü” kaybettiğini ve uzun süre sonra ilk defa güçlü elin muhalefette olduğunu bilen İşçi Partisi, İngiliz basınının deyimiyle “tuzağa düşürdüğü” ve “köşeye sıkıştırdığı” başbakanı Brexit konusundaki yetkileri elinden alınmış bir şekilde ‘10 Numara’da tutmaya karar verdi. Bu kararın sonucunda dün Avam Kamarası’nda bir erken seçim yapılması için yapılan oylamada İşçi Partisi çekimser kaldı ve üçte ikilik çoğunluğa ulaşılamadı. Johnson gün içinde defalarca İşçi Partisi Genel Başkanı Jeremy Corbyn’e erken seçim çağrısında bulundu, bazen bu söylem hakaretlere vardı. Başbakan, Avam Kamarası’nda kendisini eleştiren Corbyn’e “O zaman seçim çağrısında bulun muhallebi çocuğu” dedi.
İşçi Partisi lideri Corbyn, erken seçimi sadece “anlaşmasız Brexit ihtimali ortadan kalkarsa destekleyeceklerini” söyledi. Dün Avam Kamarası’nda Johnson’ın haftalarca yaptığı itirazlara rağmen anlaşmasız Brexit olasılığını engelleyecek bir yasa tasarısı onaylandı. Tasarı yarın( 6 Eylül 2019) Britanya Parlamentosu’nun üst meclisi Lordlar Kamarası’nda görüşülecek. Johnson, böyle bir hamlenin AB ile müzakerelerde Britanya’nın elini zayıflatacağını savunmuştu. Johnson’ın elinden anlaşmasız Brexit ihtimalinin alınması ile en büyük vaatlerinden biri olan “şartlar ne olursa olsun 31 Ekim’de AB’den ayrılmak” söylemi de tehlikeye girebilir. Johnson, bu tasarı yasalaşırsa sadece anlaşma yoluyla AB’den ayrılacağı için önümüzdeki aylarda bir anlaşma sağlanamazsa 31 Ekim tarihini ertelemek zorunda kalabilir.
Bahsi geçen “anlaşmasız Brexit” yasalaşırsa İşçi Partisi de bir erken seçime destek vereceğini söyledi, bu durumda önümüzdeki hafta Britanya’da erken seçim kararı alınabilir. Çoğu Britanya gazetesi Ekim’de yapılacak bir erken seçimin halk tarafından “Brexit referandumunun rövanşı” olarak görüleceğini belirtiyor. Johnson, bu seçim yapılırsa ve kaybederse Britanya tarihinin en kısa görevde kalan başbakanı olacak. Johnson’ın kaybetmesiyle birlikte Brexit’in hiç gerçekleşmemesi ihtimali de doğabilir. İşçi Partisi, yapılacak bir erken seçimi kazanmaları durumunda yeni bir Brexit referandumu yapacağını açıkladı. Fırtınalı geçen üç yılın ardından değişen bir sonuçla Britanya Brüksel’i “ikinci başkent” olarak görmeye devam edebilir.
Bu süreçte Avam Kamarası, Johnson’a da açık bir mesaj vermiş oldu. Britanya lideri parlamentoyu 31 Ekim’den iki hafta önceye kadar tatile sokma hamlesi yaptı ve kararı kabul edildi. Muhalefet bu hamleyi “demokrasiye darbe” olarak nitelendirirken, uzmanlar da Johnson’ın bu hamleyi parlamentoya anlaşmasız Brexit’i önlemek için yeteri kadar zaman vermeme amacıyla yaptığı değerlendirmesinde bulundu.
Herkesin beklediğinden uzun ve sancılı geçen Brexit sürecinin kaderi önümüzdeki haftalarda belli olabilir. “Brexit iptal olabilir mi?, “Johnson 31 Ekim’de Britanya’yı AB’den ayırır mı?”, “Brexit üçüncü bir başbakanın kariyerini bitirir mi?” gibi birçok sorunun cevabını önümüzdeki haftalarda Britanya’nın siyasi elitinin yapacağı hamleler belirleyecek.