Birleşik Krallık (İngiltere) bugün AB’de kalıp kalmama konusunda referanduma gidiyor. 46.5 milyon seçmenin bulunduğu İngiltere’de sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın AB açısından hiçbir şey eskisi gibi olmayacayağı belirtiliyor. AB’yi değişim bekliyor. Bu nedenle başta Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile AB liderleri dün bir kez daha ‘AB’de kalın çağrısı’ yaptı.
İngiltere'nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda bugün düzenleyeceği referandum sadece bu ülkenin değil tüm Avrupa projesinin geleceğini etkileme potansiyeline sahip. Referandumdan çıkan sonuç ne olursa olsun AB açısından değişim kaçınılmaz hale gelecek. Hürriyet'ten Güven Özalp'ın haberine göre, bu değişimin hızını ve boyutunu ise referandumun sonucu belirleyecek. İngiltere’nin AB’de kalma kararı alması durumunda yumuşak ve daha yavaş değişim süreci, AB’den çıkış (Brexit) kararı alması halinde ise daha hızlı ve radikal değişim yaşanacak.
İngiltere’nin AB’de kalması halinde bu kararın ‘az farkla mı çok farkla mı’ alındığı belirleyici olacak. Her iki durumda da AB’de bazı değişimler yaşanacak olsa da nüansları oy farkı etkileyecek. Muhtemel gelişmeler şöyle:
Fark az olursa: İngiltere Başbakanı David Cameron’ın şubat ayında AB ile yürüttüğü ve Euro Bölgesi, ekonomik yönetişim, rekabet, egemenlik ve serbest dolaşım ayakları üzerine oturttuğu müzakerelerde varılan anlaşmanın unsurları hayata geçirilmeye başlanır. AB’de kalma kararı çok farkla alınırsa bu unsurlar daha hızlı ve daha az dirençle karşılaşılarak devreye sokulur. Karar az farkla çıkarsa süreç daha yavaş işleyebilir. İngiltere’nin AB ile vardığı anlaşma diğer ülkeler tarafından da talep edilmeye başlanabilir. Bu durumda AB belli adımlar atmak zorunda kalabilir. İngiltere’nin genişleme konusunun da aralarında olduğu bazı politikalarını gözden geçirmesi kaçınılmaz olabilir. Mevcut yaklaşımlarından daha sert politika izleyebilir.
Fark çok olursa: Seçmen açık arayla AB’de kalma kararı alırsa İngiltere mevcut politikasını sürdürülebilir. Londra yönetimi karar alma mekanizmalarında çok daha aktif bir pozisyon alabilir. Başbakan Cameron’ın Avrupa ile ilişkilerinde kendi kamuoyuna yönelik eli nispeten rahatlar.
Brexit, yani ayrılma kararı alınması halinde AB’nin kimyası kaçınılmaz şekilde değişecek. Muhtemel gelişmeler şöyle:
AB’nin ilk hamlesi Brexit’in domino etkisi yaratmasını engellemeye çalışmak olur. Fransa’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda AB ülkesinde popülist partilerin güç kazanmaya devam etmesi dikkate alınarak, Brexit örneğinin izlenmesini engellemek amacıyla radikal adımlar atılabilir.
Brexit etkisi altına girme riski en yüksek ülkelerden biri Fransa. Brexit’in İngiltere açısından fazla sorun yaratmadığı bir durum oluşması halinde Fransa’nın çıkışını savunan aşırı sağın iktidara ulaşması şehir efsanesi olmaktan çıkabilir. Bu da Avrupa projesini yaşamsal bir sorunla karşı karşıya bırakabilir. Brexit, bazı AB ülkelerinde ekonomi alanında çok olumsuz sonuçlar doğuracağından ekonomik ve sosyal şoklar olabilir. Bunlar da yeni krizleri tetikleyebilir.
Brexit kararı alması halinde sancılı bir ‘boşanma süreci’ yaşanacak. Sonucun yasal açıdan İngiliz hükümeti açısından bağlayıcılığı yok. Ancak böyle bir sonucu siyasi açıdan görmezden gelmenin imkanı olmadığından İngiltere Başbakanı Cameron’ın ilgili prosedürü hızla başlatması bekleniyor. Boşanmanın başlaması için Cameron’ın kararı Lizbon Antlaşması’nın 50’nci maddesine bağlı olarak AB Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Süreç bu bildirim yapıldığında başlayacak. Taraflar ayrılığı müzakere edip bir anlaşma sağlayacak. Bu anlaşma sağlandığı andan itibaren ya da bildirimden sonra en geç iki yıl içinde AB antlaşmaları İngiltere için uygulanır olmaktan çıkacak. Bu süreyi uzatma imkanı olsa da AB ve İngiltere’nin oybirliği gerekiyor.
İzlanda ve Norveç modeli: Bunlardan ilki ve en sık dile getirileni İngiltere’nin İzlanda ve Norveç’in de yer aldığı Avrupa Ekonomik Alanı’na dahil olması. İngiltere, ortak pazara erişim sağlayacak, ancak AB kararlarına ortak olamayacak.
İsviçre modeli: Yüzlerce anlaşmaya dayanan İsviçre modeli de bir başka model ancak bu anlaşmanın İsviçre’yi bile tatmin etmediği düşünüldüğünde İngiltere için bir opsiyon olabileceğini düşünmek zor. AB’yle Serbest Ticaret Anlaşması ya da Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği benzeri bir anlaşma imzalamak da öteki seçenekler arasında.
Birleşik Krallık’ta bugünkü referandum öncesinde Londra’nın “Kalma yanlısı” İşçi Partili Müslüman kökenli yeni Belediye Başkanı Sadiq Khan ile “Ayrılma yanlısı” Muhafazakâr Partili Türk kökenli önceki Belediye Başkanı Boris Johnson canlı tartışmada kozlarını paylaştı.
BBC’de yayınlanan tartışma programında Khan, ülkenin AB üyeliğinin devam etmesini isteyen “Britanya Avrupa’da Daha Güçlü” kampanyasına verdiği destek kapsamında konuştu. Khan, özellikle Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin referandum tartışmalarına konu ediliyor olmasına dikkati çekerek, ayrılık kampanyasının önde gelen temsilcilerinden Boris Johnson’a hitaben, “Yalan söylüyorsunuz, insanları korkutuyorsunuz. Türkiye, AB’ye üye olmak üzere değil. Bu korku tellallığıdır Boris ve bundan utanç duymalısın. Türkiye aldatmacasını, ‘Ayrıl’ kampanyasına oy vermeleri için insanları korkutmak için yapıyorsun. Göç kontrol altına alınmalı, ancak buna verilecek cevap AB’den çıkmak değil. Türkiye (AB’ye) üye olmanın eşiğinde değil, ve 3 ay öncesine kadar bunu sen de biliyordun. Ne değişti” dedi.
Eski Belediye Başkanı Boris Johnson ise seçmenlere “Birlik’ten çıkma” çağrısında bulunarak, “Artık kesin kontrolü tekrardan geri almanın vakti” dedi. “Ayrılığa Oy Ver” kampanyasının, seçmene umut vadettiğinin altını çizen Johnson, “Eğer çıkmak için oy verir ve kontrolü geri alırsak bu perşembenin ülkemizin bağımsızlık günü olabileceğine inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin olası AB üyeliği, referandum öncesinde bol bol siyasi malzeme olarak kullanıldı. Sandıklar bugün yerel saatle sabah 07.00’de açılacak, 22.00’de kapanacak. Referandum sonucunun yarın sabaha karşı belli olması bekleniyor.
AB’de kalalım: Yüzde 50 AB’den ayrılalım: Yüzde 50 Bahislere göre: Kalma ihtimali Yüzde 76