Brok: Sınır kontrolleri özgürlük için gerekli

Brok: Sınır kontrolleri özgürlük için gerekli

Deutsche Welle: Artan terör saldırıları karşısında, Avrupa Birliği‘nın dış sınırlarında daha sıkı kontroller yapılmaya başlandı. Bu kontroller AB vatandaşlarını da kapsıyor. Bu durum, ayrım yapılmaksızın herkesin potansiyel şüpheli olduğu anlamına mı geliyor?

Elmar Brok: Hayır. Ama terörizm nedeniyle dış sınırlarımızı korumak mecburiyetindeyiz. Yani sınır kontrolleri yapılmak zorunda. Zaten öngörülen de bu: Dışta kontroller, içte ise açıklık. Temel kaide bu olmalı.

Tüm Schengen ülkelerinin bunu uygulayabileceklerine inanıyor musunuz? Zira prosedür oldukça karmaşık.

Evet, buna inanıyorum. Zaten bu nedenle Bulgaristan ve Romanya gibi belirli ülkeler, koşulları tam yerine getiremedikleri için henüz Schengen Bölgesi‘ne dâhil değil. Bu ülkelerin iyileştirmeye gitmesi lazım. İç sınırlarımızın açık kalmasını temin edebilmek için, dış sınırlarımızın daha iyi korunması gerektiğine kendimizi alıştırmak zorundayız.

Uygulamayı eleştirenler, bu kontroller nedeniyle AB’nin çok önemli bazı kazanımlarının yitirileceği uyarısında bulunuyor.

Hayır. Buradaki asıl kazanım içteki açıklıktır. AB sınırları içinde seyahat özgürlüğümüz var. Dış sınırların korunması gerekiyor. İnsanların AB vatandaşı olup olmadıkları yüzlerinde yazmıyor ki!

Evet ama iç sınırlarda da kontrollerin başlaması sürekli olarak gündeme geliyor. Dış kontrollerin, iç sınırlardaki kontrollere başlanmasının bir ön aşaması olduğunu savunanlar var.

Buna kararlı bir şekilde itiraz ederim. Zira bu bir çelişki olur. Çünkü dış sınırlardaki kontroller, içteki özgürlüklerin teminatıdır. Bu öteden beri böyleydi. Örneğin Almanya’nın evsahipliğini yaptığı 2006 Dünya Futbol Şampiyonası’nda İngiliz holiganlara karşı tedbir almak için böyle bir uygulama yapmıştık. Yani iç kontroller ancak münferit olaylarda gündeme gelebilir. Bazen bu gerekibilir. Örneğin Alman polisi, şüphelileri takip etmek için, gerektiğinde Hollanda içlerine kadar girebiliyor. Tüm bunlar, Schengen düzenlemesinin bir parçası. Bu daha fazla kontrol anlamına gelmekle birlikte, sıradan vatandaş için ise daha fazla seyahat özgürlüğü demek.

Sınır kontrollerinin pratikte nasıl uygulanacağına bakalım o zaman. Vatandaşların kimlik bilgileri, polisin elindeki arananlar listesiyle mukayese edilecek. Tam da bu noktada, geçmişte AB üyeleri arasında pek çok iletişim aksaklığı yaşandı. Üyeler arasındaki işbirliği şu anda ne aşamada?

Schengen iletişim sistemi kapsamındaki teknik imkanların yeterli olduğuna inanıyorum. Ancak Almanya içinde bile zaman zaman sorun yaşayabiliyoruz. Eyalet emniyet teşkilatlarının bilgisayar ağları birbirleriyle uyumlu olmayabiliyor. Hal böyle olunca da, örneğin Bavyera’da kayıtlı bir mülteciden Schleswig-Holstein eyaletindeki makamların haberi olmayabiliyor. Nitekim eyalet emniyet birimleri arasındaki bu iletişim bozukluğu yüzünden, Berlin’deki terör saldırısının faili Anis Amri, birkaç farklı kimlik kullanabildi. Son aylarda bunun iyileştirilmesi ve güvenliğin artırılması yönünde Avrupa Birliği ülkeleri üzerinde yoğun bir baskı olduğunu düşünüyorum.

Kontrollerin sıkılaştırılması terör tehdidi karşısında yeterli olacak mı? Zira emniyet birimleri, “yalnız kurt“ diye tabir edilen teröristlerin bireysel eylemlere kalkışabileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.

Hiçbir önlem tam bir koruma sağlamaz. Teröristlerin imkanları kısıtlanır ama tehlike tümüyle ortadan kalkmaz. Sınır ve sahil güvenliğini artırmalıyız. Bu tür ‘yılnız kurtları‘ tesipit edip yakalayabilmek için istihbarat örgütleri arasındaki işbirliğini de artırmamız gerekiyor. Yine de “intihar saldırganı“ olarak da eyleme geçmeye hazır olan teröristlere karşı mutlak surette güvencede olamayız. Ancak onların hareket alanını olabildiğince daraltmak, Avrupa Birliği’nin yükümlülüğüdür. Schengen Bölgesi’nin dış sınırlarındaki kontroller de buna önemli bir katkı yapacaktır.

© Deutsche Welle Türkçe

Friedel Taube