Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, doğacak olan bebeğimizin sağlığı üzerinde de büyük bir tehdit oluşturabiliyor. Bebeğimizi hastalıklardan korumak için hamilelik öncesinde veya ilk üç ayında bazı testler yaptırmamız ve varsa bu enfeksiyonlardan kurtulmamız şart! “Müjde hamilesiniz”… Dünyanın en büyük mucizesi bedeninizde hayat buluyor. Bir kadının yaşamı boyunca duyacağı en güzel haber bu olsa gerek. Ama şu da bir gerçek ki annelik hiç de kolay değil. Çocuğu dokuz ay boyunca karnında taşımak, doğurmak, uzun ve bir o kadar da yorucu yolun sadece başı. Artık yediğimiz içtiğimiz her şeye dikkat ediyor, rutin muayenelerimizi asla aksatmıyor ve sağlıksız olan tüm alışkanlıklarımızı bir kalemde siliveriyoruz. Yeter ki bebeğimiz sağlıklı dünyaya gelsin. Ancak bu noktada dikkat etmemiz gereken bir şey daha var ki o da cinsel yolla bulaşan bir hastalığımızın olup olmadığını öğrenmek. Çünkü korunmasız bir şekilde girdiğimiz cinsel ilişkinin faturasını bebeğimiz ödemek zorunda kalabiliyor! Klamidya, gonore, sifiliz veya herpes simpleks gibi cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar enfeksiyonun farkında olmadığımızda veya tedavide geç kaldığımızda bebeğimizde menenjitten körlüğe kadar pek çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Uzmanlar da, sağlıklı bir bebek dünyaya getirmemiz için bu hastalıkların hamilelik öncesinde veya en geç ilk üç ayında mutlaka tedavi edilmeleri gerektiği uyarısında bulunuyor. Bu noktada da hepimizin aklına şu sorular takılıyor: Cinsel yolla bulaşan hangi hastalık bebeğimizde hangi sağlık sorunlarına yol açabiliyor? Bu hastalıklar nasıl tedavi ediliyor? Bu soruların yanıtlarını Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Erol Tavmergen’e sorduk. Bebekte oluşabilen sağlık sorunlarını da Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hayriye Aygar yanıtladı. 1 - Klamidya Bebekte zatürreye neden oluyor Klamidya enfeksiyonu, özellikle gelişmiş ülkelerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında en sık görüleni. “Chlamydia trachomatis” adlı bakterinin neden olduğu bu hastalık, her 3 kadından ve her 6 erkekten birini etkisi altına alıyor. Çoğunlukla belirti vermeden sessizce ilerleyen ve bu nedenle vücutta kolayca yayılan enfeksiyon, bazı kadınlarda; hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, cinsel ilişki sırasında ağrı gelişmesi ile anormal kanama gibi yakınmalarla ortaya çıkabiliyor. Tedavi edilmezse enfeksiyon doğum sırasında bebeğe bulaşabiliyor. Bu nedenle hamileliğin ilk üç ayında klamidya taramasının yapılması, bebeğin sağlıklı dünyaya gelmesinde son derece önemli bir rol oynuyor. Nasıl tedavi ediliyor? Uygun dozdaki antibiyotik kullanımı, klamidya enfeksiyonunun tedavisinde tek başına yeterli gelebiliyor. Antibiyotik süresi tamamlandıktan 3-5 hafta sonra testler tekrar edilerek tedavinizin başarısı değerlendiriliyor. Bu süreçte prezervatif kullansanız bile cinsel ilişkiye girmemeniz ve eşinizin de tedaviye katılması, tedaviden etkili sonuç alınmasında kilit rol oynuyor. Ancak hamilelikte antibiyotik tedavisinden sınırlı miktarda yararlanılıyor. Bu nedenle bebeğinizde ciddi sağlık sorunları oluşmaması için tedavinizi asla aksatmamalı ve gelişebilecek enfeksiyonlardan da büyük bir özenle korunmalısınız. Tedavi edilmezse... 1- Yenidoğanda konjonktivit (Göz iltihabı): Doğumdan sonra birkaç gün ile birkaç hafta arasında değişen bir süre içinde bebeğin gözlerinde akıntı ve şişlik oluşuyor. Bu sorunlar 1-2 hafta boyunca devam ediyor. Gonoreye nazaran daha hafif seyreden bu hastalıkta korneada hasar gelişmiyor. İki haftalık antibiyotik tedavisi yeterli geliyor. 2- Klamidya zatürresi: Klamidya zatürresi; kesik kesik gelişen tekrarlayıcı öksürük ve hızlı soluk alma gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Yenidoğan döneminde klamidya konjoktiviti, yani göz iltihabı geçiren bebeklerin yüzde 20-50’sinde, 2-4 aylıkken zatürre geliştiği tespit edilmiş. Bu nedenle, yenidoğanda konjonktivitin tedavi edilmesi şart. Aksi halde klamidya zatürresi uzun süre devam edebiliyor veya tekrarlayabiliyor. Bilindiği gibi her zatürre atağı da akciğer dokusunda hasar oluşturuyor. Klamidya zatürresinde antibiyotik tedavisi hastalığın ortadan kalkmasını sağlayabiliyor. 2 - Gonore Bebekte körlük yapabiliyor Bel soğukluğu veya tıptaki adıyla gonore, cinsel yolla buluşan hastalıklar arasında ikinci sıklıkta görülüyor. Toplumumuzda, daha sık belirti verdiği ve tanısı da daha kolay konduğu için bu hastalığın sadece erkeklerde ortaya çıktığına dair yanlış bir kanı var. Oysa genital sistemde ciddi hasarlara neden olan gonore kadınlarda da oldukça sık görülüyor. Öyle ki Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl ortalama 600 bin kadına gonore tanısı konuyor. Bu hastalık kadınlarda genellikle geniz, rahim, kalın bağırsağın son bölümü ve gözlerde ortaya çıkıyor. Gonore; kasık ağrısının da eşlik edebildiği akıntı ve ateşle seyredebilirken, karın içine ve hatta eklemlere yayılırsa yüksek ateş, aşırı halsizlik ve karında aşırı hassasiyet gibi çok daha şiddetli belirtiler verebiliyor. Nasıl tedavi ediliyor? Tedavide amaç enfeksiyonun vücutta yayılmasını ve genital sistemde hasar bırakmasını önlemek. Antibiyotik tedavisi ile tek kürde gonore enfeksiyonu yüzde 95 oranında tedavi edilebiliyor. Hastalık klamidya enfeksiyonu ile birlikte görülürse, tedavisi aynı anda ayrı yöntemlerle yapılıyor. Antibiyotik tedavisinden 72 saat sonra tanısal testlerden biri ile mikroorganizmanın yok edildiğini kontrol etmek, hastalığın takip edilmesinde önemli bir rol oynuyor. Tedavi edilmezse… 1- Körlük: Enfeksiyon doğum sırasında, doğum kanalı ile bebeğe bulaşarak konjonktivit, bir başka deyişle göz küresini göz kapaklarıyla birleştiren ince zarın iltihabı ve bunlardan daha da önemlisi körlüğe neden olabiliyor. Hastalık, virüs bulaştıktan birkaç saat ile 10 gün arasında ortaya çıkıyor.. Yenidoğanda genellikle doğumdan sonra 3. günde gözde cerahatli akıntı ve şişlik oluşuyor. Konjoktivit oluşmuşsa antibiyotik tedavisi ile sorun ortadan kalkıyor Ancak eğer zamanında tedavi edilmezse korneada (gözdeki saydam tabaka) hasar kalıcı hale geliyor. Bu yüzden önlem olarak, doğumdan hemen sonra yenidoğanın her iki gözüne koruyucu ilaç damlatılıyor veya antibiyotikli merhem uygulanıyor. 2 – Enfeksiyon: Çok nadir de olsa, virüs hamilelik döneminde kan yoluyla bebeğe geçebiliyor. Bunun sonucunda da yenidoğanda yaygın enfeksiyon oluşabiliyor. Virüs gözleri tutabiliyor, saçlı deride abseler oluşturabiliyor çok daha önemlisi menenjit gibi geri dönüşümü olmayan ciddi tablolar oluşturabiliyor. Bu sorunlar oluştuğunda çeşitli tedavi yöntemleri ile hasarın daha da ciddi boyutlara ulaşmasının önüne geçmeye çalışılıyor. 3 - Sifiliz Bebekte organ hasarları oluşturuyor 16. yüzyılın AIDS’i olarak tanımlanan sifiliz, “treponema pallidum” adlı bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon. Bakteri vücuda ilk girdiğinde kendini ‘şankr’ adı verilen düzgün kenarlı ağrısız bir genital ülser şeklinde gösteriyor. Bu dönemde tedavi edilmezse ülser 6-8 haftada kendiliğinden kayboluyor, ancak hastalık ilerlemeye devam ediyor. Belli bir süre sonra da kendini cilt döküntüleri, iç organ bozukluklarıyla gösterebiliyor. Yine tedavi edilmezse belirtiler 4-12 hafta gibi bir zamanda kayboluyor ve hastalık "iyileşmiş" izlenimi veriyor. Ancak belirtisiz geçen yaklaşık bir on yılın ardından sifiliz kadında ciddi kalpdamar hastalıkları, nörolojik hasarlar ve diğer iç organ tutulmaları gibi vücutta ciddi hasarlar oluşturabiliyor. Nasıl tedavi ediliyor? Penisilin tüm basamaklardaki sifiliz tedavisi için ilk seçenek. Hastalık ne kadar erken dönemde tedavi edilirse, kalıcı bozukluk bırakma riski de o kadar azalıyor. Tedavi edilmezse... 1- Düşük ve ölü doğum: Hamilelik döneminde annedeki antikorlar plasenta yoluyla fetusa geçiyor. Bunun sonucunda düşük ve ölü doğum olabiliyor. 2- Organ hasarları: Canlı doğan bebeklerde kemik ve dişlerde biçim bozuklukları, ilerleyici sinir sistemi ve beyin hasarı görülebiliyor. Eğer sifiliz pozitif çıkarsa penisilin ve antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Tedavi olan bebeğin daha sonraki aylarda da dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekiyor. 4 - Herpes Simpleks Virüsü Bebekte nörolojik hasar yaratıyor Halk arasında “uçuk” olarak bilinen Herpes Simpleks virüsünün genelde dudak çevresinde yerleşen HSV1 ve sıklıkla genital organlarda enfeksiyon yaratan HSV2 olmak üzere iki tip var. Belirtiler virüs ile temastan 3-7 gün sonra ortaya çıkıyor. Vajinal bölgede yanma, kaşıntı, bacaklarda, kalça ve genital bölgede ağrı, vajinal akıntı ile karın boşluğunda dolgunluk hissi oluşabiliyor. Ardından vajinada ve rahim ağzında uçuk tarzı yaralar gelişmeye başlıyor. Ateş, halsizlik ve baş ağrısı beraberinde görülen diğer belirtilerden. Ancak virüs genellikle ilk kez enfeksiyon oluşturduktan sonra 3 hafta içinde tamamen kayboluyor ve sinir düğümlerinde sessiz kalarak yıllarca bekleyebiliyor. Uygun ortam bulduğunda da tekrar enfeksiyona yol açabiliyor. Bu yüzden de Herpes Simpleks Virüsü sinsi bir hastalık olarak tanımlanıyor. Nasıl tedavi ediliyor? Herpes Simpleks virüsünün tedavisi semptomlara yönelik uygulanıyor. Virüslere etkili olan merhem, uygulanacak tek tedavi seçeneği. İlaçlar, kitlenin iyileşme ve virüsün bulaşma süresini kısaltıyor, yeni lezyonların oluşumunu engelliyor ve sistemik belirtilerin hafiflemesini sağlıyor. Tedavi edilmezse... 1 – Erken doğum: Herpes atağı hamilelikte ortaya çıkarsa virüs kan yoluyla bebeğe geçerek erken doğuma neden olabiliyor. 2 – Nörolojik hasar veya ölüm: Virüs doğum sırasında doğum kanalı ile bulaşırsa beyin iltihabı gibi nörolojik hasar oluşturabiliyor veya bebeğin ölü doğmasına yol açabiliyor. Bunların yanı sıra; gözde herpes döküntüleri ve ciltte de döküntüler ortaya çıkabiliyor. Bu durumlarda da soruna yönelik yönelik tedavilere başvuruluyor. Bebeğinizi cinsel yolla bulaşan hastalıkların yol açtığı sağlık sorunlarından korumak için her ilişkide mutlaka prezervatif kullanın. Ayrıca hamilelik öncesinde veya ilk üç ayında doktorunuzun önerdiği testleri yaptırmayı da ihmal etmeyin. 5 - Human Papilloma Virüs Bebekte solunum zorluğu yaşatıyor Human papilloma virüsü (HPV), cinsel temasla genital bölgeye bulaşarak, değişik sayı ve büyüklükte siğil lezyonları oluşturuyor. Siğiller kanamaya eğilimli, zaman zaman kaşıntıya neden olan özelliğe sahipler. Kitleler mikroskopla tanınabilecek kadar ufak olabilecekleri gibi, çok sayıda kitlenin yan yana gelmesiyle adeta karnabaharı andıran bir şekil de alabiliyor. Virüs vücuda yerleştiği zaman tekrarlayıcı enfeksiyonlara ve yeni kitlelerin oluşmasına neden olabiliyor. Olağanüstü bulaşıcı bir virüs olan HPV cinsel ilişki olmadan da, sadece genital bölgelerin teması ile de bulaşabiliyor. Nasıl tedavi ediliyor? Tedavide amaç, görünen lezyonların tümüyle ortadan kaldırılarak tekrar oluşma ve bulaşma riskini azaltmak. Fakat ne kadar iyi uygulanırsa uygulansın hiçbir yöntem, virüsü vücuttan tam olarak uzaklaştıramıyor. Lezyonların yok edilebilmesi için hücre üremesini durduran bazı ilaçlardan yararlanılıyor. Siğillerin cerrahi olarak çıkartılması da ya elektrokoter, ya lazer veya kriyoterapi yani dondurma yöntemiyle gerçekleştiriliyor. HPV enfeksiyonu ilk kez hamilelikte ortaya çıkarsa tedavisi güçleşiyor. Çünkü hamilelikte siğiller daha hızlı büyüyebiliyor ve kanama yapabiliyor. Tedavi edilmezse... 1 – Solunum yolunda siğiller: Virüs doğum kanalında bulaşırsa, bebeğin solunum yollarında siğiller oluşabiliyor. Bu da bebekte solunum zorluklarına neden olabiliyor. Siğiller cerrahi girişimle ortadan kaldırılsa da hastalık tekrar nüksedebiliyor. FORMSANTE