Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) sitesinden açıklanan üniversite tercih sonuçlarını ve okullarda işlenen eğitim müfradatını değerlendirdi. Tercihlerde yerleşemeyen yüzbinlerce lise mezunu mesleksiz gençlerin; sokakları, kahvehaneleri dolduracağını belirten Yılmaz, üniversiteyi kazananlar için "Gerçi üniversiteye girenler açısından da sorun sadece dört yıl ertelenmiş oluyor" dedi. Okullarda öğrencilerin Türkçe'yi bile düzgün öğrenemediğine dikkat çeken Yılmaz, "İyi matematik, fen, Türkçe ve yabancı dil öğrenmeden mezun olan çocukların hepsine, “milli ve yerli değerlerinizi” ezberletseniz ne olacak, ezberletmeseniz ne olacak?" diye sordu.
Hürriyet'te Mehmet Y. Yılmaz'ın "Eğitim sisteminin amacı belki de bu" başlığıyla (11 Ağustos 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı ve ortaya çıkan tablo son derece vahim:
Anadolu Liseleri geriliyor. Bu okullardan mezun olan çocukların yüzde 44’ü bir eğitim programına yerleştirilebildi. İki yıl önce bu oran yüzde 56 idi.
Genel liselerden mezun olanların yüzde 24’ü bir lisans ya da ön lisans programına yerleştirilebildi.
AKP hükümetlerinin en çok önem verdikleri okullardan imam hatip liseleri mezunlarının durumu da hiç parlak değil. Beş mezundan ancak biri bir üniversite programına girmiş bulunuyor.
En çok bütçe imam hatiplere ayrıldı, genel liseler bakımsızlıktan dökülürken en iyi binalar imam hatiplere tahsis edildi, ama sonuç ortada.
Yüz binlerce lise mezunu mesleksiz, işsiz sokakları, kahvehaneleri dolduracak.
Bu okullarda bu çocuklara hiçbir beceri kazandırılamadı. Ne doğru dürüst dil öğrenebildiler, ne de bir meslek.
Ve şimdi üniversite kapısından da döndüklerine göre ne yapacaklar? Ne yapmalarını bekliyoruz?
Gerçi üniversiteye girenler açısından da sorun sadece dört yıl ertelenmiş oluyor.
Onların da ezici çoğunluğu üniversite eğitimini tamamladıklarında, üniversiteye girememiş sınıf arkadaşlarının yanına dönecekler. Kahvehaneler şenlenecek, sokaklar dolup taşacak.
Ve böyle bir ülkede tartıştığımız konu müfredattan Evrim Teorisi’nin çıkıp cihadın girmesi!
Bu müfredat çocuklarımızın iyi düzeyde matematik öğrenmesine yardım etmiyor.
Bu müfredat ile yabancı dil öğretemiyoruz.
Bu müfredat ile fizik, kimya, biyoloji derslerinde dünyanın gerisinde kalıyoruz.
Bu müfredat ile çocuklarımıza Türkçeyi bile doğru dürüst öğretemiyoruz. Türkçe okuma ve anlama konusundaki sorunlarını aşmalarını sağlayamıyoruz.
Böyle bir tabloda, müfredattan evrim çıkmış, cihat girmiş!
Türkiye, elindeki bunca imkâna rağmen içinde bulunduğu çemberi kırıp dışarı çıkamıyorsa bunun en önemli nedeni eğitim sistemimizin yanlışlığı.
İyi matematik, fen, Türkçe ve yabancı dil öğrenmeden mezun olan çocukların hepsine, “milli ve yerli değerlerinizi” ezberletseniz ne olacak, ezberletmeseniz ne olacak?
Onlar her zaman geri kalmış bir Ortadoğu ülkesinin boynu bükük fertleri olarak başlarına gelenlerin, “dış güçlerin oyunu” olduğunu zannederek yaşayacaklar.
Kim bilir, belki de AKP’nin milli ve yerli eğitim sisteminin başarmak istediği de budur zaten!
Geçen gün Maltepe’deki Bahadır Erdoğdu Engelliler Rehabilitasyon Merkezi’nde eğitim ve hizmet alan engelli bir yurttaşımızın annesinin bir mektubunu yayınladım.
Bazı önerilerinin kamu görevlilerince dikkate alınmadığından ve bazı hizmetlerin aksadığından yakınıyordu.
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç bir açıklama ile bazı fotoğraflar gönderdi.
Piyanonun binada durmakta olduğunu gördüm, mini golf eğitmeni olmadığını öğrendim, velilerle düzenli olarak yapılan toplantılarda çekilen fotoğraflar da vardı.
Ali Kılıç “İlgili birimlerimiz ve yetkili çalışma arkadaşlarımız, sorunların çözümü için görevlerini yerine getirmektedir. Çalışma arkadaşlarımız, engelli öğrencimizin annesi tarafından dile getirilen şikâyetlerle ilgili gerekli önlemleri aldıkları gibi, kendilerinin taleplerini de dinlemektedirler. Örneğin; yine engelli çocuğu Rehabilitasyon Merkezimizde eğitim alan bir velinin (ki; üslup açısından adı sizde saklı olan anne ile örtüşüyor) ticarete yönelik talebi, Özel Kalem Müdürlüğümüzce (mevzuata uygun bir istek olmadığı gerekçesiyle) uygun bulunmamıştır” diyor.
Bu tür mektuplara arada sırada yer veriyor olmamın nedeni eleştiri yapmak ya da bir polemiğe dahil olmak değil.
Bence en iyisi Başkan Kılıç, merkezde velilerin tümünün katılacağı küçük bir toplantı yapsın, varsa şikâyetleri bizzat dinlesin, belediye çalışanlarını da denetleme olanağı bulsun.
Ara ki 'hukukçu' bulasın
AKP hükümeti, Türkiye’de devlet kadrolarını doldururken yaptığı şeyin aynısını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yeni Türk yargıç seçiminde de yapmaya kalkıştı.
İki kez üçer kişilik liste hazırlayıp gönderdi, bu listedekiler mülakata çağırılmaya bile değer görülmediler.
Dün de yandaş gazetelerden birinde bir haber vardı: “Türkiye’den AİHM’ye yargıç resti!”
Başlık belli ki gazetenin yazıişlerinde mehter marşı çalındığı sırada atılmış, çünkü haberin içinde bu restin nasıl bir rest olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi yok.
Benim anladığım şey, hükümetin üçüncü bir listeyi göndermek için bekleteceği.
Bu da AİHM açısından bir dert değil, çünkü o zaman süresi dolmuş da olsa mevcut yargıç Işıl Karakaş görevine devam edecek zaten.
AİHM’ye seçilecek yargıçlar konusu çok önemli. Yüksek ahlaki kriterlere sahip olmak, çok iyi İngilizce ve Fransızca bilmek gibi ölçütlerin yanında aranan temel şey “iyi hukukçu olmak”.
Onun için seçimin yapılacağı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde, önerilen adaylar derinlemesine inceleniyor.
Salt bu amaçla görevlendirilmiş, Avrupa’nın saygın hukukçularından oluşan bir danışma kurulu var. Önce bu kurul inceliyor adayları. Komisyon uygun görürse adayların isimlerini AKPM alt komisyonuna bildiriyor. Alt komite adayları uygun bulursa bu kez hukuk komitesi adayları mülakata çağırıyor ve adaylardan birini mülakatta yeterli bulursa meclise bildiriyor. Meclisteki oylamada yargıç seçiliyor ya da geri çevriliyor.
AKP hükümetinin gönderdiği listelerin daha ilk aşamada geri çevrilmesinin nedeni, kendisine bağlı bürokratları aday göstermesi.
Bunu da kimse yemiyor tabii.
Ben en çok şunu merak ediyorum: Şu Anayasa referandumundan önce televizyonlara “hukukçu” kisvesi altında çıkan, değişik unvanlara sahip AKP sözcülerinin kaçı böyle bir elemeyi geçebilir? Kaçının hukuk bilgisi, dil hâkimiyeti bu işe uygundur?
Sanırım böyle bir aday bulunamadığı için yandaş medya bu olayı “AİHM’ye yargıç resti” başlığıyla örtmeye çalışıyor.