Eski CHP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, Türkiye'de parlamenter sistemini bitiren "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği halk oylamasıyla ilgili olarak "Kazanan sadece hayır verenler değil, tüm Türkiye oldu" dedi. Onanç, "Biz ülkemizi seven, ona ilişkin ümidini yitirmeyen vatandaşlar olduğumuzu hem kendimize hem dünyaya gösterdik. Gidecek başka yerimiz olmadığını, bu topraklarda birlikte barış içinde yaşamak zorunda olduğumuzu, sorunlarımızı kendimizin çözebilme olgunluğunda olduğumuzu gösterdik" diye yazdı.
Gülseren Onanç'ın Cumhuriyet'te "Biz kazandık" başlığıyla yayımlanan (24 Nisan 2017) yazısı şöyle:
16 Nisan anayasa değişikliği referandumuna hayır diyenler kazandı. Hayırlı olsun.
Siz bakmayın şaibeli, kanuna aykırı bir Yüksek Seçim Kurulu kararı ile çıkan sonuçlara. Futbol analojisi ile hakemin maç sırasında “elle atılan gol kabul edilir” kararını verdiği bir oylamayı, “1-0 ile 5-0 fark etmez” demagojisi ile savunanlara. Onlar da biliyor ki adı başkanlık veya cumhurbaşkanlığı olsun, bu sistem değişikliğine Türkiye seçmeninin yarısı olan bizler, hayır dedik.
Biz kim miyiz?
Türkiye devletinin bütün olanaklarını, medyanın bütün kanallarını, baskının bütün yollarını kullanarak anayasa değişikliğini bir varoluş savaşı haline getiren iktidarın baskılarına rağmen demokrasinin ve Cumhuriyet değerlerinin yanında kalarak hayır oyu veren vicdanlı ve cesur vatandaşlarız. Biz en az 24 milyon vatandaş yani Türkiye’deki seçmenin yarısı, yani her iki kişiden biriyiz.
Biz, parti başkanları ve yöneticilerinin evet vermeleri için ve her türlü rüşvet, tehdit ve şantajı kullanmalarına rağmen hayır oyu veren AKP ve MHP seçmeniyiz. Parti eşbaşkanları, milletvekilleri, ilçe yönetimleri tutuklu bulunan, belediyelerine kayyım atanmış, mağdur edilmiş HDP seçmeniyiz. İktidarın bütün kampanya boyunca hakaret ettiği, meydanlarda konuşmaları engellenen, medyada yer verilmeyen, sahada bayrakları kesilen CHP’nin seçmeniyiz.
Biz, referandum sürecinde sivil girişimler olarak örgütlenerek, binlerce öğrencinin oy vermelerini sağlamak üzere memleketlerine gitmelerine destek olan, paneller, söyleşiler düzenleyerek kamuoyu yaratmaya çalışan, sosyal medya üzerinden yaratıcı-eğlenceli kampanyalar yürüten, il il, ilçe ilçe, ev ev, dükkân dükkân dolaşıp anayasaya neden hayır verilmesi gerektiğini anlatan aktif vatandaşlarız.
Biz, hayır diyenin terörist, FETÖ’cü, ocu bucu olmakla suçlandığı OHAL koşullarında hayır deme cesaretini gösteren cesur vatandaşlarız. Üstelik, bunu hiçbir siyasi kaygı gütmeden, kendi şahsi geleceğimiz için değil, ülkemizin, çocuklarımızın geleceği için yapanlarız.
Biz, iki ay boyunca bütün sosyal sorumluluklarını bir tarafa koyup örgütünün, partisinin çalışmalarına destek olmak için gece gündüz çalışan, “oy verin, sandığa gidin” diyen kadınlarız.
Referandum sürecini başlatanlara teşekkürler. Referandum sürecini başlatarak, gücümüzü hissetmemizi sağlayan iktidar partisi ve MHP’ye de teşekkür borçluyuz. Zira, AKP iktidarının seçimlerde aldığı sonuçların bizde yarattığı azınlık duygusunu bu referandum sürecinde yenmemizi sağladılar. Etnik kimliğimiz, dini inancımız, siyasi görüşümüz farklı olsa da, demokrasi için yan yana durmayı başardık. Bize dayatılan kutuplaşmayı yenmeyi başardık. MHP’li de, HDP’li de aynı safta yer aldı. Mecliste sağlanamayan uzlaşı, sahalarda sağlandı. Kimilerimizin daha önce deneyim sahibi olmadığı örgütlenmeyi öğrendik. Bizden farklı düşünenler ile iletişim kurmayı, farklı mahallelere gidip farklı dünyalar keşfetmeyi öğrendik. Ötekilerimiz ile barıştık. Bize dayatılan kutuplaşmayı yenebileceğimizi gördük. Uzak durduğumuz, kirli olduğunu düşündüğümüz siyasetin alanına girdik. Partilerin örgütlerini, dinamiğini anladık. Siyasi düşünme becerimizi geliştirdik. Yaşadığımız dayanışma duygusu birbirimize güveni pekiştirdi, geleceğimize umudumuzu artırdı. Memleketimizde azınlık olmadığımızı, bu iki kişiden biri olduğumuzu anlamamızı sağladı. Başarabiliriz hissini, geleceğe ilişkin umudumuzu, kendimize ve ülkemizi ilişkin güvenimizi yeniden kazandık.
Bu güven ile, ülkemizde yıllardır süregelen, Kürt sorunu gibi sorunları, uzlaşı ve kucaklaşma ile çözebileceğimize, barışı birlikte kurabileceğimize olan inancımızı geliştirdik.
İşte bütün bu nedenlerden dolayı referandumun kazananı sadece hayır verenler değil, tüm Türkiye oldu.
Biz ülkemizi seven, ona ilişkin ümidini yitirmeyen vatandaşlar olduğumuzu hem kendimize hem dünyaya gösterdik. Gidecek başka yerimiz olmadığını, bu topraklarda birlikte barış içinde yaşamak zorunda olduğumuzu, sorunlarımızı kendimizin çözebilme olgunluğunda olduğumuzu gösterdik. Kazanan Türkiye oldu. Şaibeli de olsa referandum sonuçlarını böyle okumalı, kazancımızın gururunu yaşamalı, keyfini çıkarmalı ve kendimizi kutlamalıyız.
Referandum sürecinde elde ettiğimiz bu ortak dayanışma ruhuna sahip çıkarak, geleceğe yönelik planlarımızı güven içinde yapmalıyız. Yüksek Seçim Kurulu kararlarını hukuksal yollardan sorgulayıp hukukun üstünlüğünü bütün yolları deneyerek savunmalı, sistem değişikliği yönünde Meclis’ten çıkacak yasaların takipçisi olmalıyız. 2019 Türkiye’de yenilenmenin, değişimin yılı olacak. Üç çok önemli seçimin, milletvekili genel, yerel ve başkanlık seçiminin yapılacağı 2019’a sadece iki yıl var. Referandum sürecinde elde ettiğimiz bilinç ve özgüven ile “demokrasi taraftarlarını” çoğaltıp, evet veren vatandaşlarımızı da daha iyi bir geleceğe ikna edebilmeliyiz. İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini kazanabiliriz. Mutlu insanların yaşadığı şehirler kurabiliriz. Parlamenter rejimi yeniden ve daha iyi bir şekilde inşa edecek bir cumhurbaşkanı seçebilir, bireyin güçlenmesini sağlayan insan hakları temelli yeni bir anayasa yazabiliriz. Bütün bunları evet ve hayır cephesinin ötesine geçerek yapabiliriz. Artık bir ortak gelecek vizyonu koyabilme güvenine ve kapasitesine sahibiz. Yeni bir sayfa açılıyor, hepimize hayırlı olsun.