"Bu ülkede eskiden 'Kürt' demek de yasaktı"

"Bu ülkede eskiden 'Kürt' demek de yasaktı"

Artıgerçek yazarı Celal Başlangıç, TBMM Genel Kurulu'nda 2018 yılı Meclis bütçe görüşmelerinde HDP Şanlıurfa Milletvekili ve HDP Sözcüsü Osman Baydemir'in "Kürdistan" kelimesini kullandığı gerekesiyle hakkında Meclis’ten geçici çıkarma cezası verilmesini eleştirdi. "Onca yıldır yaşanan deneyimlere karşın bu devlet olma mantığı, bu yasakçı zihniyet bir türlü değişmedi Türkiye’de" diyen Başlangıç, "Yasakladıkları her şey eninde sonunda özgürleşiyor. Bunu hâlâ öğrenemediler. Bu ülkede eskiden 'Kürt' sözcüğü de yasaktı. Hatta daha da ötesi Kürt de yoktu" ifadesini kullandı.

Celal Başlangıç'ın, "Bu ülkede eskiden ‘Kürt’ demek de yasaktı" başlığıyla (15 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Resmi görüşün ‘Kürt yoktur’ tezi çoktan çöktü, artık Kürde ‘Kürt’ de denilebiliyor. Şimdi yeni tartışma konumuz yasaklı ‘Kürdistan’ sözcüğü.

Aslında 2018 yılı bütçe görüşmeleri yapılıyor Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde.

Ama son iki gündür Meclis’te en çok kullanılan sözcük “Kürdistan” oldu.

Neden biliyor musunuz?

Çünkü Meclis İç Tüzüğü değiştirildi ve “Kürdistan” sözcüğü yasaklandı.

Çünkü “Kürdistan” sözcüğünü kullanan HDP Milletvekili Osman Baydemir’e oturumlara katılmama cezası verildi onun için.

Onca yıldır yaşanan deneyimlere karşın bu devlet olma mantığı, bu yasakçı zihniyet bir türlü değişmedi Türkiye’de.

Yasakladıkları her şey eninde sonunda özgürleşiyor. Bunu hala öğrenemediler.

Bu ülkede eskiden “Kürt” sözcüğü de yasaktı. Hatta daha da ötesi Kürt de yoktu.

Resmi görüşe göre Kürtler aslında Türktü. Ama dağ Türküydüler. Dağlar soğuk olduğu için yağan kar sertleşiyordu ve üzerine basınca “kart, kurt” diye ses çıkartıyordu. Bu yüzden de “Dağ Türkleri”ne “Kürt” deniyordu.

Hatta Aziz Nesin ustaya bu hikayeyi anlatınca “Valla” demişti, “Bunca yıllık mizahçıyım, bu kadar komik hikayeyi ben bile uyduramamam.”

Özellikle Türkiye medyasında1990’lara kadar çok belirgin biçimde sürdü bu “Kürt” yasağı.

Elbette “Kürt” ve “Kürdistan” diye yazan bazı sol ve sosyalist yayın organlarıyla Kürt Medyası vardı.

Ama bunlar da bu yasağı delmenin bedelini en ağır biçimde öderlerdi.

1980’li yıllarda gazetenin yazı işlerine içinde “Kürt” sözcüğü geçen bir haber gönderildiğinde hemen yazı işlerinden bir editör arkadaş arar, “Yahu kafayı mı yedin, yine ‘Kürt’ yazmışsın” diye uyarırdı.

Türkiye medyası “kart, kurt” diye durumu idare etmeye çalışırken en büyük şaşkınlığı Saddam’ın kimyasal silahlarından kaçan yüz binlerce Iraklı Kürt, Türkiye sınırına dayanınca yaşadılar.

Ne diyeceklerdi bu Irak’tan gelenlere?

Aslında “Kürt” demeleri gerektiğini biliyorlardı ama resmi görüşe ve gazetelerin yayın politikasına göre “Kürt” yoktu.

Hatta o yıllarda yazdığım şöyle bir cümlenin gazeteye giren yazımın içinden birden bire uçtuğunu görecektim:

“Tamam, Türkiye’de Kürt yok, hepsi dağ Türkü. Bu Irak’tan gelenler de Dağ Arabı. İran’dakiler de Dağ Acemi.”

Kürde Kürt dememek için cambazlık yapıyordu adeta Türk basını.

Önce, “Saddam’dan kaçan peşmergeler” dediler.

Ancak “peşmerge” Kürt savaşçılara verilen isimdi.

Yedi yaşındaki çocuktan, 70 yaşındaki nineye kadar herkesi savaşçı yapmıştı necip Türk basını.

Sonra “Kuzey Iraklılar” dediler. Ancak bir türlü “Saddam, Kuzey Irak’takileri bombalıyor da neden Güney Irak’takileri bombalamıyor” sorusuna yanıt veremediler.

Özal’ın ANAP’ı derin devletten korka korka bu yasakları bazen delme hamlesi yapıyordu.

Nitekim 1990’a gelirken Diyarbakır Milletvekili Nurettin Dilek ANAP kongresinde salonda bulunanları Kürtçe bir sözcükle selamladı:

“Çawa yî lo?”

Yani “Nasılsınız?”

Durumun vahametine bakın ki bu tek Kürtçe sözcüğün kullanılmasının bile haber değeri vardı o tarihlerde ve hatırladığım içinde Kürtçe sözcük geçen ilk başlığı kullanmıştı Cumhuriyet:

“ANAP Kürtlerin hatırını sordu: Çawa yî Lo?”

Zaman zaman Meclis tutanaklarına, mahkeme kayıtlarına “bilinmeyen dil” olarak geçse de bu konudaki yasak çoktan yerle bir oldu.

Resmi görüşün “Kürt yoktur” tezi çoktan çöktü, artık Kürde “Kürt” de denilebiliyor.

Bu noktaya gelmek çok kolay olmadı elbette, ağır bedeller ödendi.

Hatta “Kürt” demek öcü olmaktan çıktıktan sonra uzun bir süre “Kürt” sözcüğü tek başına kullanılamadı.

Laz “Laz”dı, Gürcü “Gürcü”ydü, Çerkes “Çerkes”di, Türk “Türk”tü ama Kürt, her nedense “Kürt kökenli”ydi.

Kürde sadece “Kürt” denilmesi için hayli zaman geçmesi gerekmişti bu ülkede.

Şimdi de tartışılan bir “Kürdistan”ımız oldu.

Çünkü TBMM İç Tüzüğü’nde yakın zaman önce yapılan değişiklikle Meclis’te “Kürdistan” demek yasaklandı.

Meclis’te önceki gün Osman Baydemir’in kullandığı “Kürdistan” sözcüğünü duyunca AKP’li milletvekilleri kırmızı görmüş boğaya döndüler MHP’lilerle birlikte.

Ne ilk meclis tutanaklarında “Kürdistan milletvekili” denilmesi ikna etti onları ne de kendi genel başkanlarının, bu ülkenin cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde sık sık “Kürdistan” demesi…

Haklar, özgürlükler ve geçmişle yüzleşme açısından çağın çok gerisinde Türkiye ve giderek daha da beter hale geliyor.

En temel insan hakları için bile ağır bedeller ödemek gerekiyor.

Bu ülkede Kürtlerin yaşadıklarını, Ermenilerin öldürüldüğünü kanıtlamak için ne bedeller ödendi; hala da ödeniyor, daha da ödenecek!