*Sezin Öney
Macaristan’ın en ünlü sporcularının gülümseyen yüzleri, Budapeşte’de şehrin her yanını donatmıştı. Her köşedeki devâsâ posterlerde, eskrimciler, yüzücüler, su topçuları, kürekçiler; kısacası ülkenin önde gelen hemen tüm sporcuları, 2024 Olimpiyatları’nın Budapeşte’de gerçekleşmesi için çağrıda bulunuyorladı. İktidar partisi Fidesz’ten politikacılar, Macaristan içinde ve dışında, rakip şehirler Paris ve Los Angeles’a karşı hummalı bir kampanya yürütüyordu. Ve geçtiğimiz günlerde, Budapeşte birden 2024 Olimpiyatları yarışından çekiliverdi.
Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, 24 Şubat günü, bu haberi, “İnsanın içi kanıyor” diye son derece “kırgın ve kızgın” biçimde duyurdu. Avrupa’nın iktidardaki sağ popülist figürlerinin başlıcası olan Orbán, “Olimpiyatların, Macarların çok eski ve köklü bir rüyası” olduğunu da öne sürdü ve “bu rüyayı öldürdüler” diyerek, Olimpiyat muhaliflerini de suçladı.
Peki, kim bu, Orbán’ın ifadesi ile “Olimpiyat rüyasını öldürenler”?
Açıkçası, halkın ta kendisi.
Budapeşteliler yani...
Median kamuoyu araştırma şirketine göre, Budapeştelilerin yüzde 50’den fazlası, Olimpiyatların kentlerinde yapılmasına karşıydı. Ülke geneline baktığımızda, Olimpiyatlara ev sahipliği yapmaya desteğin daha da düştüğünü; Macarların yalnızca üçte bir kadarının Olimpiyatların ülkelerinde yapılmasını istediğini gözlemek mümkündü. Yani, “Macar halkının rüyası” olarak nitelenen, aslında pek de herkesin rüyası veya ideali değildi.
Gene de, araştırmalar ilk yapılmaya başladığında, iktidar kanadından yapılan aşırı propaganda, Budapeşteliler üzerinde bir parça etkili olmuş gözüküyordu. Her ne kadar Budapeşte halkı genelindeki genel kanaat, gene kamuoyu araştırmalarına bakılınca, “Olimpiyatların gereksiz biçimde pahalı olacağı ve şehrin üzerine büyük maddi yük bindireceği” yönünde de olsa, anketlerde “Evet” ve “Hayır” diyenler arasındaki dağılım başabaş bir tablo çiziyordu. Hattâ, Macaristan geneline bakıldığında ibre tamamen “Evet”i gösteriyordu: Macaristan’da, yaklaşık yüzde 65’lik bir kitle, başlangıçta Olimpiyatlara, “Evet” diyordu.
Bu görüntüye bakınca, hemen her zaman olduğu gibi, Budapeşte ve Macaristan genelindeki asıl kanaat ne olursa olsun; yani halk, Olimpiyatların ülkenin üzerine binecek aşırı bir yük olduğunu düşünsünse de, herkes somurtup, birbirleriyle kavga edip, sonra birşey yapmadan köşelerine çekilecek gibiydi... Ve her zaman olduğu gibi, gene Fidesz’in, daha doğrusu “karizmatik lider” Viktor Orbán’ın dediği olacaktı.
Fakat, sonra birşey oldu...
Son derece organize bir “Hayır” hareketi oluştu.
Gençlerin başını çektiği “NOlympia” kampanyasını organize edenler, Budapeşte genelinde imza toplamaya başladı. Bu kampanya, “Momentum Mozgalom”un (Momentum Hareketi-https://momentummozgalom.hu/) bir eseri. Momentum, Budapeşte sokaklarında organize ettiği “NOlympia” standları ile, kent halkından 250 bin kadar imza topladı. Budapeşte’nin yaklaşık 2 milyonluk bir nüfusu var; 250 bin imza da, bu nüfusa göre hiç de azımsanacak bir rakam değil.
Üstelik de, bu imzaların sadece bir ay içinde toplanması gerekiyordu; zira, eğer 200 bini aşan sayıda imza toplanırsa, işte o zaman konu, halk oyuna gidebiliyordu. Başta, Momentum’un fazla bir ivme kazanabilmesi pek mümkün gözükmüyordu. Neticede Fidesz, 2007 yılından beri iktidardaydı ve bu süreç zarfında, muhalefetin veya muhalif hareketlerin kazanabildiği, kendi dediğini yaptırabildiği tek bir sefer bile olamamıştı. Üstüne üstlük Momentum, Macaristan standartlarına göre de azımsanamayacak bir baskı gördü.
Polis tarafından standları defalarca dağıtıldı ve “Olimpiyatların neden Budapeşte için iyi olduğunu anlatan” toplantıları dağıtılmaya çalışıldı.
Ocak ortasında başlayan kampanya, Ocak sonuna gelindiğinde yerinde sayıyor gibiydi. Yaklaşık 60 bin imza toplanabilmişti ve hareketin gördüğü baskı da artıyordu.
Fakat Momentum, sokaktan çekilmedi. Büyük bir heves ve heyecanla, Budapeştelilerle diyalog kurdu. Kışın en soğuk ve en sevimsiz zamanlarıydı o günler; zemin buzlu ve kaygan, hava puslu ve her zaman olduğundan da griydi. Metro duraklarında, sokak kenarlarında “NOlympia” kampanyası için çalışan gençleri gördüğümde, açıkçası ben de durup onlarla konuşmuyordum bile.
Momentum’un deyişiyle, hareket, “politik öksüz ve yetimlerden” oluşuyordu. Kendini var olan partiler, siyasi hareketlerin “aşırı iktidarı” ve “aşırı iktidarsızlığı” arasındaki uçurumun dibinde yapayalnız hissedenler...
Macaristan’ın her tarafında göze çarpan posterlerde “Güçleniyoruz” yazsa da, siyasi öksüz ve yetimler kadar, son aylarda burada yaşayan bir “yabancı” olarak ben de, işin aslının hiç de öyle olmadığını görüyordum. Doktorlar gibi kalifiye ve yüksek eğitimli kesim başta olmak üzere, Macaristan dışında iş bulabilecek, yetenekli gençler hep göçüp gidiyordu. OECD’nin raporlarına göre, bugün Macaristan’da en başta gelen ölüm sebeplerinden biri, hastanede enfeksiyon kapmak; maalesef yakından tanıdığım bu hastanelerin durumunun gerçekten de iyi olduğunu söyleyemeyeceğim.
Momentum da, “Biz ülkemizin bizden çalınmasını istemiyoruz; başka bir yere gidip yaşamak istemiyoruz. Bu ülkeyi değiştirmek istiyoruz” diyerek kendilerini ifade eden tutkulu gençler tarafından kuruldu.
Ve “asla olmaz” denileni yaptılar. “Hayır” kampanyası birden hız kazanıverdi; Şubat’ın ikinci haftasında birden hava değişiverdi. Sonunda 266 bin imza da, bu değişen havayla toplanıverdi. “Hayır” bir çığ gibi büyüyünce de Orbán, hiç yapmadığı birşeyi yaparak geri adım attı. “Bu işi referanduma götürmeye gerek yok” dedi. Şimdi, Momentum hareketi sözcüsü Gergő Papp, “Madem, halk istiyordu; neden o zaman referanduma götürmüyorsunuz. Neden halkın iradesinden kaçıyorsunuz” diyerek, Fidesz’in popülist söylemini kendilerine karşı kullanıyor.
2018’de, Macaristan’da genel seçimler var; şimdi merak edilen, Momentum’un ve genç lideri András Fekete-Győr’ün bu seçimlerde ne yapacağı.