Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, başta Alperen Ocakları olmak üzere bazı grupların bu yıl 14.'sü düzenlenecek İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşü'ne yönelik tehdit içeren açıklamalarına ilişkin olarak, "Hiç kuşkunuz olmasın, bırakın siyasi fikir ayrılığını, mesela heteroseksüel olmak da kimseyi kurtarmayacak, bugün toplaşıp eşcinsellere sopa gösterenler, yarın o sopayı sizin hayatınızı tanzim için kullanma serbestisi hissedecek. İşte büyük silindir böyle çalışacak" dedi.
Nuray Mert'in Cumhuriyet'e "Türkiye’nin üzerinden geçen silindir" başlığıyla yayımlanan (17 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Türkiye’nin üzerinden büyük bir silindir geçiyor, hiç kuşkunuz olmasın, herkes altında kalacak, değil kârlı çıkan, büyük hasar almayan kimse kalmayacak. Sadece, iktidarın, ‘Eski Türkiye’yi, daha doğrusu o bahane ile önüne çıkan her şeyi, herkesi ezip geçmekte kararlı olduğu silindirden söz etmiyorum. O silindir, sadece muhaliflerini, medyayı, hatta kendi içindeki farklı düşünmeye meyilli olanları değil, eksiği ile yüksüğü ile hukuk, kuvvetler ayrımı, kurumlar, Anayasa ne varsa ezdi geçti. Türkiye artık keyfi idareye teslim olmuş bir ülke, keyfi idare ne zaman ne koşullarda yasal kılıf kazanacak belli değil, ama değişen bir şey olmayacak. ‘2002 Devrimi’, ‘Halk Devrimi’ lafları boş laflar değildi, tam da o nedenle, sözünü ettikleri ‘devrim’tanım gereği kendi çocuklarını, ideologlarının başını yeme aşamasını da başarı ile geçti. Şimdi söz k onusu olan, ‘dava’ ve onun ‘ulu önder’ine sadakatten başka hiçbir kuralı olmayan, bir kuralsızlık, hukuksuzluk, denetimsiz güç gösterisi süreci.
Büyük bir silindir
İşte, Türkiye’yi toptan ezip geçecek asıl büyük silindir bu. Böyle dönemler, böyle durumlar sadece yönetileni değil, yönetenleri de ezip geçecek fırtınalı süreçlerdir. Bu koşullarda, ‘dava’ya ve lidere sadakat de güvence değildir, çünkü ‘dava’nın içeriği, lidere sadakatin gerekleri her an değişebilir. Dün iktidar yanında askeri vesayete karşı çıkan, soluğu hapiste bulabildiği gibi, daha güncel siyaset planında da, mesela, dün Rusya’ya esip gürleyen, bugün yumuşama edebiyatı yapmak zorunda kalabilir, kalıyor. Her şey her an değişebilir, aman dikkat! Bırakın Başbakanlığı, siyaset yapmamaya ant içen Başbakan bile, ‘namaz kılmayan hayvandır’ diyen ilahiyatçıya biraz sert çıktı diye her an zan altında kalabilir, kalıyor. Kurtuluşu olmayan maceralardır bunlar, yaratılan sel önündeki her şeyi silip götürür, dindarlık yetmez, milliyetçilik yetmez, yol arkadaşlığı yetmez, sadakat miktarı hiç yetmez. Diğer taraftan, hukuk, kurum, siyasi denge gözetmeyi reddeden, gün gelir kendi yıktıklarının altında kalır, her şeyden önce, daha fazla el yükseltmeden coşturduğu kitleye söz dinletemez hale gelir. Böyle süreçlerde, susmak da çare değildir, bakın bizlerin ‘yeterince demokratik muhalefet yapmıyor; Kürt meselesinde cesur tavır takınmıyor’ diye eleştirdiğimiz ana muhalefet partisi, Kürtler konusunda iki ılımlı laf etti diye ‘terör yancısı’ ilan edildi. Gazeteci, demokrat, aydın vs. her ne adına olursa olsun, itiraz etme makamındakilerin seslerini kesmeleri de yetmez, ses kesme döneminin ardından,‘bizim dediğimizi neden haykırmıyorsun’ devri gelir, onun ardından haykırana ‘sesin pek isteksiz çıkıyor’ devri gelir. Kısacası yoktur kurtuluşu bu yolun.
Ceberut devlet
Üstelik artık ensenizde sadece devletin alışıldık baskı araçları ile boza pişirme devri, yerini, eline sopayı alan herkesin asıp kestiği devrine bırakır. Hiç kuşkunuz olmasın, bırakın siyasi fikir ayrılığını, mesela heteroseksüel olmak da kimseyi kurtarmayacak, bugün toplaşıp eşcinsellere sopa gösterenler, yarın o sopayı sizin hayatınızı tanzim için kullanma serbestisi hissedecek. İşte büyük silindir böyle çalışacak. Kürt meselesinin geldiği noktada, Kürt siyasetine yüklenecek çok sorumluluk, söylenecek çok şey var, ben şahsen hepsini sıkça ifade ettiğimi düşünüyorum. O kadar ki, eleştiriye tahammülleri Türk kardeşlerinden hiç farkı olmayan Kürt siyasetçileri tarafından neredeyse ‘Kürt düşmanı’ ilan edilmeme ramak kalmış vaziyette. Ama ‘eski’ veya ‘yeni’, en doğrusu ‘eskimeyen, küllerinden yeniden doğanceberut devlet’in Kürtleri olmayı seçenler de, paçayı kurtaracaklarını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Ceberut devlet ve/veya ceberut siyaset anlayışına karşı topluca demokrasi adına itirazdan imtina eden herkes, Kürt veya Türk, Alevi veya Sünni, dindar veya değil, eşcinsel veya heteroseksüel, hepimiz bu silindirin altında ezilip yok olacağız. Diğer taraftan, o silindiri üzerimize sürenler sanmasınlar ki kendileri kurtulacak, hiç kuşkuları olmasın, frenini patlattıkları silindir onları da altına alacak. İşin burası da muhalifler için asla teselli olamaz, pusulayı şaşmayalım, asıl mesele iktidardakilerin de yok olması değil, hep birlikte bir çıkış yolu bulmakta ısrarcı ve cesur olmak.