Hükümet, petrol, doğalgaz ve kısmen bunlara bağlı olan elektrikte uyguladığı fiyatlandırma politikasında radikal bir değişiklik yaparak sabit fiyat uygulamasından maliyet bazlı fiyat uygulamasına geçti. Eski politika, maliyet ne olursa olsun fiyatları sabit tutma politikasıyken yeni politika maliyet ne olursa olsun bunu fiyatlara yansıtma politikası oldu. Yani artık petrol, doğalgaz ve elektriğin maliyetinde olan artışlar muhtemelen her ay faturamıza yansıyacak. Bu konuyu köşesine taşıyarak zamların son anda toplu olarak yapılmasını eleştiren Milliyet gazetesi yazarı Metin Münir, konuyu meşhur bir fıkranın cümlesiyle özetlemiş: “Fıkrada borcunu ödemekten aciz adamın alacaklısına dediğini hükümet halka söyledi: ‘Bugüne kadar ben uyuyamıyordum, artık sen uyuyamayacaksın’ “ Doğalgaz zammı: Bugüne kadar ben uyuyamıyordum... Doğalgaz fiyatlarındaki artışa şoke oldunuzsa size vereceğim haber iyi değil. Şoke olmaya devam edeceksiniz. Hükümet, petrol, doğalgaz ve kısmen bunlara bağlı olan elektrikte uyguladığı fiyatlandırma politikasında radikal bir değişiklik yaptı. Eski politika, maliyet ne olursa olsun fiyatları sabit tutma politikasıydı. Yeni politika maliyet ne olursa olsun bunu fiyatlara yansıtma politikasıdır. AKP döneminde elektrik fiyatları 60 ay, doğalgaz fiyatları 16 ay sabit tutuldu. “2002’den itibaren enerji fiyatlarını minimumda tutma politikası uyguladılar” diye anlattı bir uzman. “Paçal maliyeti düşürmek için kamu santrallerinde üretimi artırdılar. Bir süre sonra yeni yatırım yapılmaz oldu. İyi fiyat sinyalleri vermezseniz yatırım çekemezsiniz. Yeni üretim yapılmayınca tüketim karşılanamadı. Kur kurtarıyordu ama dolar değer kazanınca o kapı da kapandı. Bıçak kemiğe dayandı. Maliye sıkıştı. IMF baskı yapmaya başladı. Kaçacak yerleri kalmadı.” Hamdolsun, iyi yönetiliyoruz Nasrettin Hoca tarzı bu alışveriş sonsuza kadar sürdürülemezdi. Çünkü yapılmayan her zam sübvansiyon olarak maliyenin sırtına yük oluyor, boru hatlarını çalıştıran BOTAŞ’ı iflasa sürüklüyordu. Geçtiğimiz ocak ayında, Yüksek Planlama Kurulu enerji KİT’lerinin, yani kamu kurumlarının temmuzdan itibaren “maliyet bazlı fiyat uygulaması”na geçmesine karar verdi. Hükümet, bir anlamda, halka, fıkrada borcunu ödemekten aciz adamın alacaklısına dediği gibi, “Bugüne kadar ben uyuyamıyordum, artık sen uyuyamayacaksın” dedi. Özetle: Artık petrol, doğalgaz ve elektriğin maliyetinde olan artışlar muhtemelen her ay faturanıza yansıyacak. Keşke, diyor insan, zam şoke edici bir büyüklükte yapılacağına yedire yedire ve tedrici olarak yapılsaydı. Ama bu, Ankara idare tarzına pek uymuyor. Dün konuştuğum bir uzmanın sözleriyle, “Maliyetlerin arttığı ve artacağı (zira gaz fiyatları petrol fiyatlarını 6-9 ay geriden takip eder) bilinmesine rağmen zamlar son anda toplu olarak yapılıyor. Hamdolsun, iyi yönetiliyoruz.” Yanlış olan şok tarzıdır “Petrol fiyatları düşüyor, neden fiyatlar aşağı gideceğine yukarı çıkıyor?” diye soruyorsanız, açıklaması şöyle: Eğer petrolün varili 170 dolardan 60 dolara inerse 60 dolarlık petrolü 6-9 ay sonra almaya başlarsınız. Bunun nedeni de petrol tedarik kontratlarının uzun vadeli yapılmasıdır. Ama 6-9 ay sonra fiyatlar inecek, diye boşuna ümitlenmeyin. Petrol ve gaz geliri çok önemli bir gelir olduğu için hükümet bundan vazgeçmeyecektir. Aslında, sırf ekonomik açıdan bakacak olursanız, “maliyet bazlı fiyat uygulaması” yanlış değildir. Enflasyonu azdıracak ama enerji sahasında yatırımların önünü açacak, özelleştirmeleri kolaylaştıracak, Maliye’ye rahat nefes aldıracak. Yanlış olan, başından beri uygulanmaması, şoke edici bir biçimde piyasaya sürülmesidir.