HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde İstanbul’da yapılan Feminist Gece Yürüyüşü sırasında ezanın ıslıklanmadığını belirterek “Orada, kadınların isyanı, barikatlara idi. Orada kadınların ıslığı, güvenlik güçlerinin saldırısına idi. Oradaki kadınların isyanı gazaydı, copaydı” dedi.
AKP’nin dini ve ezanı siyasete alet ettiğini söyleyen Buldan, “Hakkari’de sivil cuma namazlarını Tayyip Bey’in emriyle yasakladılar. Kürtçe hutbe okutmayı Tayyip Bey’in emriyle yasaklı hale getirdiler. Bugün Kürtler kendi dillerinde ibadet etme hakkını bile bulamıyorlar. Çünkü Tayyip Bey ve AKP, Kürt halkının kendi dilinde ibadetine bile yasak getirdi. Bu ülkede herkes AKP'den daha çok dindar. Bu ülkede herkes AKP'den daha çok namaza, Kur’an’a, oruca, ezana saygı duymaktadır ” diye konuştu.
HDP Milletvekili Leyla Güven’in "Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit"i protesto için başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eyleminin 125’inci gününe girdiğini belirten Buldan, “Hiçbir insanımızın yaşamını yitirmemesi için bir an önce tecridin kalkması ve Adalet Bakanlığı’nın kendi çıkarmış olduğu yasaları uygulamaya koyması gerekir” dedi.
Seçim çalışmalarımız kapsamında Erzurum’un Hınıs ilçesinde düzenlenen mitinge katılan Buldan, şu ifadeleri kullandı:
Her yerde olduğu gibi Hınıs’ta da belediyemiz gasp edildi. Her yerde olduğu gibi Hınıs Belediyesi’ne de kayyım atandı. Ama her yerde olduğu gibi Hınıs halkı da kayyımı Ankara’ya gönderecek, siz göndereceksiniz! Çünkü gittiğimiz her yerde görüyoruz. Şırnak’ta, Hakkari’de, Van’da ve ilçelerinde halkımız bize kayyımların biletini kestiğini söyledi. Bugün burada da, Erzurum’un ilçelerinde de, Hınıs’ta, Tekman’da da, Karaçoban’da da, Karayazı’da da halkımız o kayyımların biletini kesti. 31 Mart’ta Ankara’ya gönderecek, Saray'a gönderecek, Tayyip’in yanına gönderecek!
O kayyım bir halkın iradesini gasp eti. O kayyım Hınıs Belediyesi’ni borçlandırdı. Geldikleri zaman, kayyım olarak atandıkları zaman Hınıs Belediyesi kasasında borç yoktu. Ama bugün bakıyoruz, Sayıştay raporlarına bakıyoruz, Hınıs Belediyesi tam 9 trilyon borç bırakmış. Bunu bir halkın iradesine büyük bir saygısızlık olarak görüyoruz. Bunu aynı zamanda hırsızlık olarak görüyoruz. Çünkü o paraları ne yaptıklarını kimse bilmiyor. Hınıs halkı bilmiyor. Hınıs halkına o parayla hizmet etmediler, taş üstüne taş koymadılar. Çaldılar, çırptılar, paraları ceplerine koydular. Kendi yandaşlarına verdiler. Hınıs halkının hizmetine sunmadılar.
Zihniyetleri bu ülkeyi yönetenler gibi; AKP bu ülkeyi nasıl yönetiyorsa, yalanla dolanla, iftirayla, hakaretle atadıkları kayyımlar da gittikleri her yerde aynı şeyi yapıyor. AKP de bugün Türkiye’yi yalanla yönetiyor. İftira ile yönetiyor. Biliyorsunuz, görüyorsunuz Tayyip Bey HDP'yi hedefe alıyor, HDP’ye hakaret ediyor ve HDP’nin cezaevindeki ve dışarıdaki milletvekillerine hakaret etmekten başka ağızlarında bir şey yok.
Dün Hakkari’deydi. Şırnak ve Hakkari’de yaptığı mitingleri gördük. Artık hiç kimse onların yalanlarına inanmıyor. Biliyorlar ki Hakkari, Şırnak halkı onların mitinglerine gelmeyecek. Dışarıdan onlarca otobüsle taşıma yaptılar. Taşıma mitingler yapıyorlar. Hakkari halkının iradesine saygı duymayan bir zihniyetin mitinglerine halkımız gitmiyor. Onlar, mecbur kalıp dışarıdan otobüslerle taşıma miting için insan getiriyorlar. Dün sosyal medyada gördük, otobüslerle geldiler Hakkari’ye.
Tayyip Bey de Hakkari’de bir kez daha aynı yalanlarına, hakaretlerine, iftiralarına devam etti. Dün Hakkari’deki yapmış olduğu konuşmayı dinledim. Aynı yalan. Ne biliyor musunuz? Dedi ki İstanbul’da kadınlar ezanı yuhaladı, ıslık çaldılar dedi. Videoları da izledik. Orada, kadınların isyanı, barikatlara idi. Orada kadınların ıslığı, güvenlik güçlerinin saldırısına idi. Oradaki kadınların isyanı gazaydı, copaydı.
İşte dini siyasete alet edenler, bir kez daha yalana sarıldılar. Bu ülkede Müslüman olanı da olmayanı da ezana hakaret etmez. Allah hiçbir zaman bizim ülkemizden, bizim semalarımızdan ezan sesini eksik etmesin ama onlar ezanı da, dini de siyasete alet ettiler.
Hakkari’de sivil cuma namazlarını Tayyip Bey’in emriyle yasakladılar. Kürtçe hutbe okutmayı Tayyip Bey’in emriyle yasaklı hale getirdiler. Bugün Kürtler kendi dillerinde ibadet etme hakkını bile bulamıyorlar. Çünkü Tayyip Bey ve AKP, Kürt halkının kendi dilinde ibadetine bile yasak getirdi. Dışarıdaki sivil Cuma namazlarını yasakladı. Kürtçe hutbeleri, Kürtçe okunan Kur’an’ları yasakladı. İşte böyle bir anlayış bu seçim döneminde de bir kez daha dini siyasete alet etmek için kullanıyor.
İnanın ki değerli Hınıslılar, bu ülkede herkes AKP'den daha çok dindar. Bu ülkede herkes AKP'den daha çok namaza, Kur’an’a, oruca, ezana saygı duymaktadır. Ama onlar dini kendilerine alet ederek, her seçim döneminde yaptıklarını bu dönem bir kez daha yapıyorlar. Yalanları artık tutmaz, biliyorlar ki kaybedecekler.
İnanın, anketlerde düştüklerini gördükleri için HDP’ye, vekillerimize, Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a saldırıyorlar, bizlere saldırıyorlar. Zannediyorlar ki bize saldırdıkları zaman insanlar bizden soğuyacak, insanlar artık mitinglerimize gelmeyecek, bize oy vermeyecek. İnanın onlar bize saldırdıkları sürece biz daha çok büyüyeceğiz, daha çok güçleneceğiz. Bunu bilmiyorlar ya da bunu biliyorlar ama bilerek böyle bir şeye sarılıyorlar.
Bugün partimizi terörize etmek, partimizin milletvekillerini, eş genel başkanlarını terörist olarak göstermek büyük bir acizliktir. Her yere, her gittiği yere sinevizyon gösterileri ile gidiyor. Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın, Sezai Temelli’nin, benim geçmişte yaptığımız konuşmaları insanlara dinletiyor. Ancak cesaretleri olmadığını biliyoruz. Cesaretiniz varsa Selahattin Demirtaş’ı cezaevinden çıkarırsınız, bir televizyon kanalında ortakça tartışırsınız. Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Selma Irmak, cezaevinde binlerce arkadaşımız var. Cesaretiniz olmadığı için onları rehin tutuyorsunuz.
Aslında bizleri dinleseler, yaptığımız konuşmaları bir dinleseler ne dediğimizi anlarlar. Ancak bizi dinlemiyorlar. Hiçbir şekilde bizim sözlerimizi dinlemiyorlar, aksine çarpıtarak ve kriminalize ederek halka sunuyorlar. Biz diyoruz ki “Erzurum halkı sizden bıkmış”, biz diyoruz ki “Erzurum’da tarımı, hayvancılığı, ekonomiyi bitirdin”. “Esnaf kan ağlıyor, insanlar evine ekmek götüremiyor, insanları sefalete, açlığa, yoksuluğa mahkum ettiniz” diyoruz. Onlar diyor ki, “HDP bölücülük yapıyor”. Biz diyoruz ki, “kadınlar kendi eşitlik ve özgürlüğü için mücadele ediyor”. Onlar diyor ki, “HDP bölücülük yapıyor”.
Sevgili Leyla Güven tam 125 gündür bedenini açlık grevine yatırmış. Sadece Leyla Güven değil, onunla birlikte cezaevlerinde, dışarıda, Avrupa’da birçok insan bedenini açlığa yatırmış. Bu arkadaşlarımızın tek bir talebi var: tecrit kalksın. Tecrit bir insanlık suçudur ve mutlaka kalkmalıdır. Cezaevlerinde her insan gibi her tutuklu, her hükümlü gibi Sayın Öcalan’ın da hakkı vardır. İşte bu görüşme hakkı Adalet Bakanlığı’nın kendi çıkarmış olduğu yasaları tanımamasıyla birlikte uygulanmamaktadır. Evet, bu ülkenin Adalet Bakanlığı kendi yasalarını bile uygulamıyor.
Türkiye'nin geleceği için, Türkiye’nin barışı için, tecridin kalkmasının önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz. Açlık grevinde olan arkadaşlarımızın durumu gittikçe kritikleşmektedir. Açlık grevinde olanların, görme ve işitme yetisinin gittikçe azaldığı bilgisini alıyoruz. Özellikle cezaevlerindeki arkadaşlarımızın durumu artık kritikleşmiştir. Hiçbir insanımızın yaşamını yitirmemesi için bir an önce tecridin kalkması ve Adalet Bakanlığı’nın kendi çıkarmış olduğu yasaları uygulamaya koyması gerekir.
31 Mart tarihi hepimiz açısından, Türkiye'nin geleceği açısından önemli. Kürtler için de Türkler için de önemli. Bu ülkede yaşayan herkes için önemli. 31 Mart’ta Erzurum’da da büyük bir başarı elde etmeye hazırlanıyoruz. Erzurum’un özellikle dört ilçesini, Hınıs’ı, Tekman’ı, Karaçoban’ı ve Karayazı’yı mutlaka ve mutlaka istiyoruz. Gözümüz ve kulağımız sizde olacak. Eşbaşkan adaylarımızı önce Allah’a sonra size emanet ediyoruz.