Bülent Arınç: Zarrab'a plaket vermemek lazımdı, hediye getirse kafasında parçalardım!

Bülent Arınç: Zarrab'a plaket vermemek lazımdı, hediye getirse kafasında parçalardım!

Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında BM'nin İran'a uyguladığı ambargosu ve ABD'nin yaptırımlarını delmek suçlamasıyla Miami'de tutuklanan Türkiye ve İran vatandaşı Reza Zarrab'ın dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin elinden aldığı ihracat ödülünü eleştirdi. Arınç,  "Zarrab'a plaket vermemek lazımdı" diyerek, "Benim elim gitmezdi, vermezdim. Bunları öngörmek lazım" ifadesini kullandı. 

Arınç "Maaşımdan başka bir şeyim yok" diyerek, "Ben hayatım boyunca bunlardan kaçtım. Ben hükümet sözcüsüyüm, benim yanıma gelip ‘hükümet sözcüm size bir hediye getirdim’ deseydi onun kafasında parçalardım" diye konuştu.

Manisa Lisesi Mezunları Derneği’nin yemeğine katılmak için Manisa’ya gelen eski Arınç, katıldığı bir televizyon programında açıklamalarda bulundu.  

Bülent Arınç’ın açıklamaları şöyle:

“Batı dünyası Kudüs kararından rahatsız"

“Bu kararı ABD kendi adına verdi. BM konseyinin kararı, buna karşı kararlar var. Batı dünyası bu kararı kabul etmiyor. Kudüs’ü biz sadece Müslümanlar açısından düşünmüyoruz, diğer dinler için de önemli noktalar. Böyle bir yere Hristiyanların da Musevilere aittir denmesini Papa dahil herkes reddetti. Burada en çok Suudi Arabistan’ın, Mısır’ın tepki göstermesi gerekir ama bir fısıltı bile yok. Suudi Arabistan en son ‘İsrail’e savaşmak caiz değildir, bir kurşun bile atamazsınız’ diye fetva çıkardı. Bu işin çilesini çeken, acısını çeken, bu işe çözüm arayan tek bir ülke var, bu da Türkiye. 4 siyasi parti Kudüs için ortak bildiriye imza attı. Bununla iftihar etmemiz lazım. Şimdi ne yapılabilir? Bunu sadece ABD ilan ettiğine göre, diğer ülkelerin bu kararı reddetmesi lazım”

“Trump'ın yalnız bırakılması lazım"

“İslam ülkeleri Türkiye’de buluşacak ve Kudüs’le ilgili konuşacak. Cumhurbaşkanımız davet ettiğimiz için geleceklerdir. Bir ortak bildiriyle ABD kınanacaktır. Burada İsrail’i kınayacak noktada değiliz. İsrail zaten ‘benim edebi başkentim orasıdır’ diyor. Cumhurbaşkanımız İsrail’i ziyaret ettiği zaman ‘İsrail’in edebi başkenti Kudüs’e hoş geldiniz’ diyerek söze başladılar. Kararı veren Amerika’dır. Ne yapılacaksa Amerika’ya karşı yapılacaktır. İsrail’i suçlayacak durumda değiliz, onlar zaten bu kararı tanımış durumda. Şimdi bütün ülkelerin bu kararı tanımaması lazım. Amerika’ya karşı yaptırım uygulayabilecek ülkeler varsa bunu yapmalılar. Bunların ne yapılabileceğini hükümetimiz bilir. Bazı ülkeler var ki Amerika ile hayati anlaşmalar yapmıştır, onların bunu yapmaları lazım. Trump’ı yalnız bırakmamamız lazım”

Reza Zarrab davası

“Çok karışık ve karmaşık. Bütün bu karmaşık işlerin hiçbirisi Bakanlar Kurulu’nda görüşülmedi çünkü Türkiye içerisinde değildi. Bütün bu olaylar Ahmedinejad döneminde oldu. O dönemde İran’a karşı 2 ambargo vardı. Birleşmiş Milletler’den bir karar çıktı ve Uranyum Güçlendirme Projesi’ne katkı sağlayabilecek hiçbir ürünün gönderilmeyeceği söylendi. BM üyesi bütün ülkeler uydu, biz de katıksız uyduk. Amerika bununla yetinmedi. Amerika tek taraflı olarak ‘şu şu konularda da İran’a ambargo uygulayacaksınız’ dedi. Biz Amerika’nın tek taraflı olarak tavsiye ettiği kararı ne Türkiye, ne de başka bir ülke uygulamak zorunda değil. Türkiye, ‘ben petrol ve doğalgaz konusunda İran’a bağımlıyım’ dedi. Amerika ‘tamam ama bankacılık sisteminde dolarla ticaretin benden habersiz yapılması mümkün değil’ dedi. Amerika, ‘doların sahibi benim’ diyor. Türkiye’ye ‘İran’la alışveriş yapacaksanız bunu dolarla yapamazsınız’ dedi. Bunun nasıl yapılacağı konusunda Türkiye ile İran hükümeti arasında al gülüm ver gülüm yapıldı. Bu nasıl yapılacaktı? Altın ticareti üzerinden İran’la bir iletişim kuruldu. Biz bu ticareti Türkiye’nin menfaatlerini düşünerek yaptık. Bir sistemi delmedik. Yaptığımız yasal bir şeydi”

“Zarrab bol bol para dağıtmaya başlamış"

“Zarrab ailesi ‘bu işi ben yaparım’ dedi. Partner banka Halkbankası’ydı. Buradan oraya para gidecek, oradan buraya para gidecek. Belki Afrika üzerinden altın ticareti oldu ama bu bizim çıkarlarımız içindi. Reza Zarrab bu işleri yaparken, işlerini kolaylaştıracağını düşündüğü insanlara bol bol dağıtmaya başlamış. Halk bankasıyla olan ilişkilerinde ve altın ticaretiyle ilgili bazı kişilere para dağıtmaya başlamış. Konuşulanlar bunlar. Bu daha önce 17­25 Aralık’taki tapelerde de bunlar çıktı. Komisyon ve meclis genel kurul aşaması var. Ben kimin ne aldığını, ne sattığını bilecek durumda değilim. Yazılanlara bakarak söylüyorum. Bizim hükümet olarak izin verdiğimiz ve Amerika’nın da onay verdiği sistem dışında kimin ne halt ettiği konusunda hiçbir bilgimiz yok. Bu adam hayali yükleme, hayali fatura yapmaya başlıyor. Bu da dikkat çekiyor. Bundan hemen vazgeçiliyor ama o zamana kadar olan oluyor. Bu arada işleri kolaylaştırmaya çalışanlar da Zarrab tarafından yemleniyor, kimse bu alçaklar. Bu işlerin içerisinde hükümetimiz kurumsal olarak, kurumsal olarak diyorum, içlerinde suçlanan bakanlar da var. Ama hükümetin yaptığı iş yasalara uygun, uluslararası hukuk ve finans sistemine uygun. Hiç kimsenin aklına ‘Erdoğan şunu mu yaptı’ gelmesin. Biz temiziz arkadaş”

“Ülkemizin hiçbir döneminde bu kadar itirafçı bolluğu yaşanmadı"

İtirafçı olmak bizim hukukumuzda da var, bu bizim ilk defa karşılaştığımız bir durum değil. Türkiye’de şu anda yargıya güven artıyor, bundan memnun oluruz ama ülkemizin hiçbir döneminde bu kadar itirafçı bolluğu yaşanmadı. Onun ismini ver, yoldan geçerken gördüm, çay içmiştik diyorlar. İtirafçılığın amacı bir örgütün suç işlemeyi önleme konusunda bilgi vermesi ve suç işlendikten sonra büyük olayların çözülmesine yardımcı olmaktır. Burada Zarrab’ın birileri tarafından iyi eğitim aldığı ve amacın Türkiye’yi zor durumda bırakmak olduğu görülüyor. Eğer bir usulsüzlük yapıldıysa Halk Bankası’na ceza verilebilir ama buradan Türkiye hükümetini siyasi bir ablukaya almak olmaz.

“Zarrab'a plaket verilmemesi lazımdı"

“Zarrab’ın ne kadar güvenilmez bir insan olduğu anlaşılmalı, 28 yaşındaki bir insanın etrafa bu kadar paralar saçtığı, meşhur bir şarkıcı kadınla evlenip ondan sonra daha popüler hale gelmeye başladığı milyon dolarlar verdiği bir insanın yanında görünmemek lazımdı. Plaket vermemek lazımdı. Türk bayrağı önünde adamı ‘sen çok iyi bir adamsın, bak Türkiye’nin cari açığını düşürmüşsün’ dememek lazımdı. Doğru seçimler yapılması lazımdı. Ben hayatım boyunca bunlardan kaçtım, o yüzden maaşımdan başka bir şeyim yok. Ben hükümet sözcüsüyüm, benim yanıma gelip ‘hükümet sözcüm size bir hediye getirdim’ deseydi onun kafasında parçalardım. Ama maalesef görüyoruz ki ona buna bir şeyler varmış. Kardeşim sen bana niye böyle bir hediye veriyorsun, ne yamukluk gördün ki teklif ediyorsun? Onu kapıdan kovardım. Bu yüzden kimse de kapımı çalmadı. Bu nasıl olabilir? Hayatım boyunca korktuğum şeydir. Şimdi Numan beyin (Kurtulmuş) düştüğü hale bakın. Adama plaket veriyor. Benim elim gitmezdi, vermezdim. Bunları öngörmek lazım. Bu adam kim, ben bu adama neden plaket vereceğim? Bu adamın meşruluğu Ebru Gündeş’in kocası olmaktan geliyor. Banane?”

“Suç unsuru olmadan tutuklananlar var, ben hazmedem"

“Türkiye’de ben bu meseleleri yakından takip eden bir insanım. Adalet Bakanı’ndan daha fazla bu işleri takip ediyorum. Çünkü ben hukuka inanıyorum, adalete inanıyorum, hakka inanıyorum, zulme izin verilmemesini istiyorum. Adaletli bir yönetim istiyorum, adil yargı istiyorum, yargıya güven olsun istiyorum. İddianameler okuyorum. Bazı iddianameler var ki, suçun unsurları yok. Suçun unsurlarının olmadığı bir iddianameyle dava açılıp bu insan tutuklanırsa ben hazmedemem. Bazıları belki gazoz içip rahatlıyorlardır ama ben hazmedemem. O yüzden bazı davalarda avukatlık yapasım geliyor dedim. Avukat bulamayan insanlar vardı, o yüzden cübbemi tekrar giyesim geliyor dedim”