Bülent Daver'in ardından: İyi bilirdik

Bülent Daver'in ardından: İyi bilirdik

Ferruh Tunç

(75/2910)

Mülkiyeli olmaktan çok SBF'liydim. İnek bayramlarının varlığından, Vatan Marşı'nın Mülkiye Marşı olduğundan okulu bitirince haberdar oldum! Ama bir Mülkiye'liyim... Prof. Bülent Daver'in ölüm haberi üzdü, tuhaf yerlere götürdü beni. Siyasetin at terbiyesi ya da baş vermek (idam) anlamına da geldiğini ilk ondan öğrenmiştik. "İnsan insanın kurdudur" cümlesinin altını -Latince- onun kitabında çizmiştik.                                                                Çok geniş, renkli ve desenli kravatı, şişe dibi camlı kemik gözlüğü, kürsüye üst üste koyduğu bir dizi yabancı dilde yazılmış kitabıyla, biraz da tuluat havasında (belki de bize öyle geliyordu), anlattığı dersini oldukça çekici kılar, sınavlarda ise iflahımızı keserdi. Gerçi, bir gün ders anlatırken, alt kattaki Küçük Anfi’den gürültüler gelince (bunun nedenini şimdi anlatmayayım), kitaplarını kürsüde bırakıp, telaşla Büyük Anfi’yi terk etmiş, böylece kitaplarına olanlar olmuş, o da artık derse kitap getirmez olmuştu!  Büyük Anfi'nin ön sıralarında oturmayı alışkanlık edinmiş (sınavda en yüksek notları almaya ve/veya çıkacak en küçük olayda anfiyi terk edenlerden olmaya kararlı olanlardır genellikle bunlar), sarışın ve başkalarına göre daha kadınsı giyindikleri ileri sürülebilecek iki arkadaşımıza (şimdi adlarını hatırlayamadığım için mahcubum) sık sık "civcivler" diye takılması, biz 75 girişlilerin hep aklındadır.  Onda bir Emel Sayın hayranlığı olduğunu da hatırlıyorum.  Machiavelli, Hobbes, Locke, Duverger... "Yahu biz siyasetin âlâsını sokaklarda, meydanlarda tahsil ediyoruz, bunlar da neymiş!" havalarındayız biz bir yandan... Yani biz "kahraman"ı şart koşan bir trajediyi oynuyoruz o sıra (seksen öncesi). Şimdi, uzaktan bakınca; bir komedi olduğu da ileri sürebilirir. "Yeter ki onursuz olmasın"; kabulümüzdür... Çünkü, ne de olsa, bu iki türün de ortak yönü, kahramana ihtiyaç duymasıdır. Ama sanırım Bülent Daver, bu trajedinin (veya komedinin) hayli dışındaydı ve kahramanı önemsemeyen bir "hümor" çağında yaşıyordu. Bunu amaçlı mı yapıyordu, yoksa doğası mı buydu, bilemiyorum; ama her durumda, biz öğrencilerinden "modern"di. SBF'de öğrenciliğini ve hocalığını sürdürenler başta olmak üzere, hocalarıma, arkadaşlarıma, okuldaşlarıma başsağlığı dileklerimi iletirim. Hoca'yı aşağıda sınavda zorlamayacaklarını tahmin ederim. Çünkü onu biz öğrencileri iyi bilirdik.