Bulgaristan'da mülteci korkusu

Bulgaristan'da mülteci korkusu

Bulgaristan’ın Türkiye sınırı yakındaki Harmanlı kentinde pazarda sebze-meyve satan Ivan'ın yeniden yapılandırılan Avrupa Sınır ve Sahil Koruma Ajansı Frontex’in 6 Ekim 2016’dan itibaren Bulgaristan-Türkiye sınırında görev yapmaya başladığından haberi yok. Ivan’ın öğrenince ilk tepkisi ise şaşkınlık oluyor. Ivan "Avrupa sınır koruma görevlileri mi? Bulgaristan da mı? Olamaz!" diye konuşuyor.

Yaklaşık 18 bin nüfuslu Harmanlı'da bir de mülteci kampı bulunuyor. Ivan "Mültecilere acıyorum çünkü dolandırılıyorlar" diye konuşuyor. Mültecilerin hayatlarını riske atıp insan kaçakçılarına yüksek miktarda para ödeyerek Bulgaristan’a geldiğini söyleyen Ivan, kentteki mülteci kampında çok kötü bir ortamla karşılaştıklarını belirtiyor. Ivan‘a göre Bulgar polisi de mültecilere acımasız davranıyor. Ivan bu görüşünü dile getirdikten hemen sonra aklına yeni gelen bir başka görüşü paylaşıyor:"Ama belki Avrupa sınır koruma görevlileri bu durumu değiştirir?“ Ancak çok geçmeden bu görüşünden vazgeçiyor. Ivan “İş yolsuzluğa gelince biz gerçekten harikayız. O nedenle yabancı memurlar bizi bu hastalıktan kurtaracağına muhtemelen biz onlara bu huyumuzu bulaştırırız“ diye konuşuyor.

Koyu tenli erkekler

Ivan’ın bu görüşü kentteki çoğunluğun görüşünü temsil eder nitelikte. Hatta Bulgaristan İçişleri Bakanı Vekili Filip Gunev bundan kısa bir süre önce göreve başlayan Avrupa Sınır Koruma Ajansı’nın Bulgaristan-Türkiye sınırında "yolsuzlukla mücadelede de etkili olmasını umduğunu" dile getirmişti.

Harmanlı’da yaşayanların çoğunun 30 km uzaklıktaki Bulgaristan-Türkiye sınırında yaklaşık 130 Frontex memurunun göreve başladığından haberi yok. Buna karşın kentteki mülteciler ise büyük bir tartışma konusu. Kent sakinleri sınır güvenliğinden ziyade "neden kentteki polis ve jandarma sayısının arttığı" ile ilgileniyor. Kimileri kentteki üniformalı memurların sürekli kimlik kontrolü yapmasından rahatsız oluyor. Bir depoda görevli olarak çalışan Mitko bir hafta içerisinde üç kez kimlik kontrolünden geçirilmekten yakınıyor. Mitko "Neden beni kontrol ediyorlar? Ben doğduğumdan beri burada yaşıyorum" diye çıkışıyor. Mitko’nun buna kendi yanıtı ise şöyle: "Muhtemelen koyu tenli bir erkek olmam polisleri endişelendiriyor". Mitko’nun haklı olma ihtimali yüksek. Zira Harmanlı kafelerinde, dükkânlarında, parklarında ve Roman mahallesinde karşılaştığımız birçok siyah saçlı kişi de Mitko ile benzer bir muamele yaşadığını aktarıyor.

Artan polis sayısı

Roman mahallesinde bahçesine çamaşır asan bir kadın bölgede sürekli devriye gezen polis ekiplerinden yakınıyor ve "Kentin kıyısında oturuyoruz, yaklaşık 100 yıldır buradan sadece Romanlar gelip geçer ama mülteciler değil. Polis niye şimdi bizi sıkıştırıyor?" diye soruyor. Ancak yanıtını da kendi veriyor: "Ya polisler yerli Romanlarla Afgan mülteciler arasında ayrım yapmayı bilmiyor ya da Romanların gözünü korkutmak istiyor." Konuştukça sinirlenen kadın bir adım daha öteye gidiyor ve "Belki de polisin yerli halkı bu kadar sıkıştırmasının nedeni, onları mültecilere karşı gerçek bir isyan başlatacak kadar sinirlendirmek için kışkırtmak" diyor. Kadın bu sözleri sarf ederken evin köşesinden bir devriye aracı daha geçiyor.

Harmanlı’nın Türkçe konuşulan Roman Mahallesi sakinleri, bundan birkaç hafta önce mülteci kampında çıkan bir kavganın ardından kentteki polis sayısının ciddi oranda arttığını belirtiyor.

Sohbete katılan gençlerden biri "bütün mültecilerin bir an önce ülkeden dışarı atılması gerektiğini" savunuyor. Ona göre mülteciler "ceplerinde bıçakla büyüyorlar" ve o nedenle "çok tehlikeliler". Bir başka genç ise mültecilerden korkmadığını söylüyor ama o da karısının karanlık çöktükten sonra evden dışarı çıkamaya cesaret edememesinden yakınıyor. Ona göre karısının korkusunun ardında mültecilerin çoğunun erkeklerden oluşması ve bunların gruplar halinde gezmesi yatıyor. Kimilerine göre, mülteciler "kadınlara yan gözle bakıyor". Martin isimli bir genç bunu iddia edenlere sert bir dille çıkışıyor "Peki şimdiye kadar bir olay oldu mu?" diye soruyor heyecanla. Martin bu mahallede bir istisna. Zira onun Suriyeli bir arkadaşı var. Martin’in annesi oğlunun bir Suriyeli ile arkadaş olmasına başta karşı çıkmış ama sonra o da Suriyeli genci bağrına basmış. Şu an Almanya’da yaşayan Suriyeli genç, tıpkı Martin gibi ona Türkçe "Anne" diye hitap ediyormuş.

"Nefret değil, korku"

Bundan birkaç gün önce Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da düzenlenen mülteci karşıtı protesto gösterisinden Harmanlı’da eser yok. Kentte bir kafede garsonluk yapan Iveta Lazarova "İnsanlar mültecilerden sadece korkuyor ama kimse nefret etmiyor" diyor. Iveta, kentteki kadınların kendilerini daha güvende hissetmeleri için akşam belli bir saatten sonra mülteci kampındakilere çıkış yasağı uygulanması konusunda kenttekilerin hemfikir olduğunu söylüyor. Ancak böyle bir uygulamanın çoktan hayata geçirildiğinden ise haberi yok. Iveta "Buradaki birçok kadın mültecilerin kendilerini bakışları ile rahatsız ettiğinden yakınıyor. Ama bu erkeklerin çoğu tişörtlü ve başörtüsü takmayan kadın görmeye alışık değil. Beni şimdiye dek rahatsız eden hiçbir mülteci olmadı. Muhtemelen ben de onları bakışlarımla rahatsız etmediğim içindir" diye konuşuyor.

Iveta’ya göre sorun başka bir yerde yatıyor. Iveta, geçen yaz kampa gelen Afgan mültecilerin daha önce kampı dolduran Suriyelilere göre daha az eğitimli ve görgülü olduğunu düşünüyor. Iveta son gelen Afganların çoğunun sokaklara tükürdüğünü, üstlerinin kirli olduğunu ve trafik kurallarını sık sık ihlal ettiğini anlatıyor. Ona göre daha önce kampta büyük bir çoğunluğu oluşturan Suriyeliler ise daha refah sahibi, eğitimli ve kültürlü insanlardan oluşuyordu. Iveta yine de kent halkının ilk başlarda onlara karşı da düşmanca tavır aldığını belirtiyor. Zira onlar da kenttekilerden farklı görünüyor ve farklı bir dil konuşuyorlardı.

© Deutsche Welle Türkçe

Tatjana Vaksberg