T24 - Kürşat Bumin, Sabah gazetesinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan "AKP anketi"ni eleştirdi. Doğan Akın'ın yazısı: Sabah'ın AKP anketinde skandal!Bumin'in "Geçen haftanın bazı 'medyatik' gelişmeleri" başlığı ile Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan bugünkü (11 Ekim 2011) yazısı şöyle:Geçen hafta Türkiye medyasının haberciliği-yorumculuğuna ilişkin özellikle dikkat çekici bir kaç gelişme yaşandı. Bu gelişmelerin en "hafifi"inden başlayalım:Sabah gazetesi KKTC'de ana muhalafet partisi konumunda olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Parti Meclisi, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 21 Eylül'de New York'da imzaladığı "Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması"na "Hayır" deme kararı aldı."Hayır"ın gerekçesi 7 maddede özetlenmişti. Parti Meclisi kararı, "Cumhurbaşkanı yetkilerini aşmış, Meclisi devre dışı bırakmıştır", "Anlaşma içeriği Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını gözetmiyor", "Yapılan anlaşmanın çözüm sürecine bir katkısı yoktur" gibi gerekçeler sıralandıktan sonra şöyle bağlanıyordu: "Bu gerekçelerle, CTP olarak tarafları sağduyulu davranmaya ve halen devam eden arama/sondaj çalışmalarını, çözüme yönelik çabaların olduğu şu günlerde askıya almaya davet eder..."Dikkatinizi çekmiştir muhakkak; Parti Meclisi kararında "taraflar"dan söz ediliyor. "Üçüncü taraf" olarak tabii ki!Gelelim Sabah'ın bu habere uygun bulduğu haber başlığına. Belki inanmayacaksınız ama gazete haberde sözü edilen gelişmeyi "Türkiye'ye şok hayır" başlığıyla duyurdu. "Belki inanmayacaksınız" diyorum, çünkü gerçekten inanılır gibi değil. Çünkü her şeyden önce, CTP Parti Meclisi'nden bu tür bir karar çıkacağı daha New York'da imzalar atılır atılmaz belli olmuştu. Bu apaçık eğilim okadar ortadaydı ki bunu kavrayabilmek için -benim birkaç gün önceki yazımda alıntıladığım gibi- Türkçe yayımlanan "Kıbrıs Gazeteleri"ne şöyle bir göz atmak bile kafiydi."Türkiye'ye şok hayır"mış; bu haber başlığı olsa olsa Kıbrıslı Türklerin "Kıbrıs"tan ne anladıklarına ilişkin uzun zaman önce derin dondurucuda "şoklanmış" varsayımlarının bir ifadesiydi.Sabah'tan söz açılmışken onunla devam edelim. Geçen haftanın medyaya yönelik en "medyatik" gelişmelerinrden bir diğeri de Sabah gazetesinin "Yüzde 50'nin sırrı: Seküler kitle" manşetiydi. Gelişmeden haberdar olmayan kalmamıştır herhalde ama ben yine de hatırlatayım: Söz konusu manşet gazetenin 12 Haziran seçimlerinden AK Parti'nin yüzde 50'ye yakın bir skorla çıkmasının nedenlerini anlamak için yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasının sonucundan türetilmişti. Manşette sözü edilen "Seküler kitle"nin dökümü şöyleydi: "Atatürkçü-Kemalist" (%16.4), "muhafazakar" (%27.1), "Türk milliyetçisi" (% 24.4), "sosyal demokrat" (7.2), "liberal demokrat" (%5.9), "ulusalcı" (%3), "Kürt milliyetçisi" (%1.4).Ancak Sabah'ın evdeki hesabı çarşıda tutmadı. Bu "Seküler kitle"nin toplamının 100'ün altında kalması dikkatli okurların gözünden kaçmadı. Tarhan Erdem (Radikal) bu "problemli" tabloyu analiz ederek manşette "Seküler kitle"nin dışında yer alanların unutulduğunu ima eden bir yazı ("Ak parti seçmeninin kimliği", Radikal, 05.10.2011) yayımladı. T24'den Doğan Akın, şu soruyu yöneltti: "Sahi, AKP'ye oy veren ve Sabah'ın haberinde görülmeyen milyonlarca kişi kendisini nerede görüyordu? Sabah'ta yayımlanan haberin metninde de, haber içinde yer alan grafiklerde de bu konuda hiçbir bilgi bulunmuyordu."Uzatmaya gerek yok herhalde, mesele anlaşılmıştır sanırım. Meselenin özü de şu olsa gerek: "Allah medyayı Sabah'ın düştüğü bu duruma düşürmesin!"(Hızla geçen haftadan bu haftabaşına atlayıp, Sabah'ın Okur Temsilcisi'nin gazetesinin bu cins haberciliğine ilişkin yorumunun ana fikrini de aktarayım bari: "...veriler, manşetteki ifadenin tümüyle yanıltıcı olmasa bile, bir hayli abartılı olduğunu gösteriyor."(!) Bu haftaya atlamışken, Ali Bulaç'ın söz konusu ankete ilişkin değerlendirmesinden de iki satır: "Böyle bir anket yapılmamıştır ve böyle bir gerçeklik yoktur. Tarhan Erdem'in dediği doğrudur. Hatta benim kanaatime göre AK parti seçmeninin yüzde 80'i dindar ve muhafazakâr bir seçmendir.")Benim bu anket sonucuna ilişkin değerlendirmem biraz farklı. Benim itirazım asıl olarak gazetenin "Seküler kitle" tanımını manşete taşımasıdır. Bu konuda şöyle akıl yürütüyorum: % 16.4'ü "Atatürkçü-Kemalist", %24.4'ü "Türk milliyetçisi", %3'ü "Ulusalcı", %1.4'ü "Kürt milliyetçisi"nden oluşan bir "kitle" (toplam %45.1) nasıl oluyor da "Seküler kitle"nin içinde yer alıyor? Biz bu "kitle"nin dünyaya bakışını belirleyen ideolojilere "seküler dinler" adını vermiyor muyduk?Önümde geçen hafta medyada yer alan "medyatik" bir başka gelişme daha var. O da yarına kalsın.