Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, 6 Ekim 1990'da öldürülen Ankara Üniversitesi ilahiyat fakültesinin ilk kadın akademisyeni ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Bahriye Üçok'un neden öldürüldüğünü sordu.
Söğüt'ün Cumhuriyet'te "Bir Bahriye Üçok öldürüldü bu ülkede" başlığıyla (6 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Muammer Aksoy, Çetin Emeç ve Turan Dursun’dan sonra; Uğur Mumcu ve Hrant Dink’ten önce... 6 Ekim 1990 tarihinde... Bir Bahriye Üçok öldürüldü bu ülkede. Cinayeti İslami Hareket Örgütü üstlendi. Cumhuriyet’i telefonla arayan kişi Üçok’un “Tesettür konusundaki düşünceleriyüzünden” cezalandırıldığını söyledi. Ve ekledi: “İslama sınır koyanları idam etmeyi borç biliriz.” Bugün orta yaşını ve yaşlılığını sürenler... Ne Bahriye Üçok öldürüldüğünde ne de öncesindeki ve sonrasındaki siyasi cinayetlerde öğrenmeleri gerekeni öğrenmediler; korkmaları gerekenden korkmadılar; görmeleri gerekenleri görmediler. Sanki her şey olağanmış gibi yaşamaya, tercihlerini ona göre yapmaya devam ettiler. Şu anda eğitimden hukuka, Meclis’ten sokağa dini politikaya alet edenlerin elinde ve dilinde oyuncak olan bu ülkede.. Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Ortacağ Türk-İslam Tarihi Bölümü’nü bitiren... Aynı zamanda Devlet Konservatuvarı Opera bölümüne de devam eden... On bir yıl lise öğretmenliği yaptıktan sonra 1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne ilk kadın öğretim üyesi olarak giren... Politikayla uğraşan, milletvekilliği yapan, köşe yazıları, araştırma kitapları yazan... Ve hayatı boyunca yobazlığa savaş açıp kadın haklarını savunan; Dini çağdaş, gerçekçi ve hoşgörülü bir felsefeyle yorumlayan bir kadın ilahiyatçının... 1989’da televizyonda yapılan bir açık oturumda, “İslamda örtünmenin zorunlu olmadığını” açıklamasından sonra yoğun tehditler almasının; Ve nihayetinde evine gönderilen bir bombalı paketle öldürülmesinin korkunç gölgesinin... Bir gün kendi çocuklarının üzerine bir kâbus gibi çökeceğini hesaplayamadılar. Başörtüsü sorununun inançla değil doğrudan siyasetle ilgili olduğunu ta en baştan söyleyen bir bilim insanının ne hayatından ne de ölümünden ders aldılar. Üçok’un kitaplarını, köşe yazılarını bulun okuyun. Kadınların kapanmasının İslam tarihindeki yerinden, Atatürk heykellerinin put denilerek kırılmasına... O yıllarda din derslerinde çocuklara öğretilenlerden, iktidar heveslilerinin şeriat özentiliğine kadar... Bugün bu ülkeyi tehdit eden ne varsa hepsi üzerine daha en baştan, tehlike henüz uzaktayken yazan, konuşan ve düşünen bir insan... Bundan çeyrek asır önce bu ülkede evine gönderilen bombalı bir paketle neden öldürüldü... çok net göreceksiniz. O öldürüldüğünde doğan çocuklar bugün 27 yaşındalar. O çocuklar ve onlardan sonra doğanlar belki de Üçok’un adını hiç duymadıkları... Bu cinayetin diğerler cinayetler gibi rejimi yıkmaya yönelik ilk adımların zeminini hazırladığını sezemedikleri... Kendi geleceklerini derinden etkileyen bu miladın anlamını düşünmeye hiç yönlendirilmedikleri için... Bugün bu kadar korunaksız ve savunmasızlar. Onlar... Eğer bu bilginin ışığında aydınlanan doğru bir refleksle büyüyebilselerdi... Geleceklerinin hangi tehditlerin hedefinde olduğunu net bir şekilde öğrenebilselerdi... Bu yaşadığımız ülke, hatta dünya... emin olun, şu an bambaşka bir yerdi. Hadi bari şimdi gidin anlatın çocuklarınıza. Bundan 27 yıl önce... Çok kıymetli bir Bahriye Üçok neden öldürüldü bu ülkede?