Bürokrasi ve burjuvazi

Bürokrasi ve burjuvazi
T24 - Tayfun Atay'ın 07 Nisan 2007'de 'Bürokrasi ve burjuvazi' başlığıyla Birgün'de yayımlanan yazısı...   Endişelenmeyin! Bu kavga başörtülü-başörtüsüz "first lady" kavgası değil. İslamcı-laik kavgası ya da... Değil, merak etmeyin! Türk-Kürt kavgası da değil bu kavga. AB'cilik-ulusalcıhk kavgası da... Cumhuriyetçi-demokrat kavgası da değil. "İkinci Cumhuriyetçi"-"Kemalist" kavgası da... Kavga, esasen bürokrasi-burjuvazi kavgası! Bölücülük tehlikesi, şeriat endişesi, AB çıkmazı, Ermeni işbirlikçiliği, vs, vs, vs... Üstü bunlarla örtülen derindeki sorun, bu memlekette giderek şiddetlenen bir bürokrasi-burjuvazi çekişmesinin varlığı. Türkiye kurulurken oluşmuş güç dengesinin değişimi yolunda yaşanan tedirginlikten besleniyor asıl kavga. Bürokrasi iktidarı burjuvaziye bırakmak istemiyor. Filler tepişiyor, olan çimenlere oluyor. Bütün mesele bu... • • • Türkiye ta başından beri bürokratik bir ülke. Anlaşılmaz değil bu. Osmanlı'da yetişmiş sivil-asker bürokrasi kurdu Cumhuriyet'i. Batı'da ulus-devlet, burjuvazinin eseri. Bizde bürokrasinin eseri. Modern ulus-devletin olmazsa olmazı burjuvaziyi var eden de devlet Türkiye'de. Bilinmedik değil;  Cumhuriyet'i kuran bürokrasi, hemen sonrasında onun için gerekli dayanakları oluşturmaya soyundu. Sanayileşme, kentleşme, okullaşma... ve tabii bur-juvalaşma. Koç'lar, Sabancı'lar devlet eliyle yaratıldı; devlet, ellerinden tuttuğu için gelişip, serpilip kurumlaştılar. • • • Türkiye'de sol-sosyalist terminolojide Cumhuriyet deneyimini tanımlama yolunda sıklıkla kullanılan bir ifade, "burjuva demokratik devrimi"dir. Fakat bir "halk inisyatifı"nden söz etmek çok güç olduğu için "demokratik" terimi tam da karşılamaz olan-biteni. "Devrim"i bürokrasi yaptı, halk değil. Doğrusu "burjuva bürokratik devrimi" olsa gerek... Ama şimdilerde işin rengi değişmekte. Bürokrasinin "besleyip büyüttüğü" burjuvazi, artık ipleri tıpkı Batı kapitalist sisteminin siyasal işleyişinde olduğu gibi kendi eline alma çabasında. Türkiye'de liberalizm devleti minimalize etmek istiyor yani. • • • Tabii bu, öyle kolay katedilebilecek bir yol değil burjuvazi açısından. Tersine engebelerle, çukurlarla, çakıl taşlarıyla, dikenlerle kaplı bu yol. Yakın geçmişten bir olayı hatırlamak yeter; Sakıp Sabancı Kürt meselesini "askeri" olarak çözme sürecindeki sıkıntılar karşısında, tabii iktisadi kaygılarla, siyasal diyalog önerdiğinde olanları; Türkeş'in gür sesiyle Sabancı'ya çıkışmasını: "Sakıp Ağa, sen siyaseti kahvehane muhabbeti mi sanırsın?.. Çizmeyi aşma!" Türkeş'inki "bürokrasi"nin sesiydi. Ve Sabancı'nın "burjuva" sesini kıstı... • • • "Sakıp Ağa" da "Başbuğ Türkeş" de bu dünyadan göçüp gittiler. Ama bürokrasi-burjuvazi zıtlaşması devam ediyor. Milliyet'te Serpil Yılmaz'ın bir kaç gün önce başlayan ve Türk girişimcilerin Kuzey Irak'ta yoğun ticari etkinliğini ortaya seren yazı dizisi, buna en yakın ve çarpıcı örnek. Türkiye'de bürokrasinin Kuzey Irak'taki siyasal gelişmeler karşısında nasıl rahatsız, huzursuz ve olumsuz bir tutum içinde olduğu malûm. Fakat işte devlet erkânının kaygılarını ticaret erbabı paylaşmıyor. Bürokrasinin Kuzey Irak'a yönelik çatık kaşlı tedirginliğine rağmen Türk burjuvazisi güleç yüzlü bir hamaratlık sergiliyor orada. Türkiye'nin siyasal anlamda "kırmızı çizgileri"nin aşınmasını dert etmeyen sermayedarlarımızın bölgeyi baştan başa nasıl inşa ettiğini anlatıyor Serpil Yılmaz. Uydu kentlerden üniversitelere, havalimanlarından köprülere ve Barzani'nin sarayına kadar pek çok yerde toplam 913 Türk inşaat firması faaliyette. Doğramacı, Bilkent'in benzerini kurmak için orada. Fethullahçı girişimciler de hastane ve okul yapmak için. Müslümanıyla, laikiyle Türkiye burjuvazisi harıl harıl çalışıyor Kuzey Irak'ta anlayacağınız... Dahası, ekonomi bölgede siyaseti de uzlaştırmış! Yalnız DTFlisi değil, MHFlisi, CHP'lisi, AKP'lisi de Kuzey Irak'ı baştan yaratmak için elele çalışıyorlar. Türkiye bürokrasisi Kuzey Irak'ta bir Kürt siyasal oluşumundan işkillenirken Türkiye burjuvazisi orada Kürt toplumsal oluşumuna alt yapı hazırlama yolunda iş bitiriyor!.. • • • Burjuvazinin bu çıkışını da "çizmeyi aşma" diyerek tedip edecek bir ses yükselecek mi dersiniz bürokrasiden? Yoksa ticaret mızrağı siyaset çuvalına sığmayacak mı bu sefer?.. Çoğaltalım soruları: "Müslüman burjuvazi"nin topyekûn, "modern" burjuvazinin de yabana atılmaz kesiminin desteğine sahip Erdoğan mı çıkacak Köşk'e? Yoksa bürokrasi, hakimiyet kayıtsız şartsız milletin olsa da bu memleketin sahipleri var deyip duruma el mi koyacak? "Burjuva bürokratik devrimi", "burjuva demokratik devrimi"ne mi dönüşecek? Yoksa raydan çıkıyor endişesiyle Cumhuriyet "tre-ni"nin frenine basıp hızını mı düşürecekler yine? Bakalım iki ucu keskin bıçağın bu defa hangi ucu daha keskin ve sivri hissettirecek kendini bize?..