Futbol A Milli Takım teknik direktörü Fatih Terim kızı Buse Terim, "Babası sayesinde başarılı" diyenlere cevap verdi. "Buna artık babam cevap veriyor. 'Ben Buse Terim’in babasıyım' diyor" açıklamasında bulunan Buse Terim, "Moda deyince ilk akla gelen Chanel ve Gucci gibi büyük markaların defile ve lansmanlarına Türkiye’den davet edilen ilk blogger olmam hem gurur hem cesaret verici" dedi.
Buse Terim'in Hürriyet gazetesininden Ayşe Arman'a verdiği söyleşinin bazı bölümleri şöyle:
- Sen hep ama hep üretmeye devam ettin değil mi? Nasıl beceriyorsun?
Enerjimi, yeni fikirler ve projeler üreterek çoğaltıyorum. Öyle zenginleşiyorum. Üretmezsem kafayı yerim ben! Her şeyden ilham alıp işime katabiliyorum. Kendimi tekrarlamayı da sevmiyorum.
- İşle annelik bir arada nasıl gidiyor?
Gayet iyi! Ben çok programlı biriyim. Organize bir tipim. O yüzden iş-ev-Nil, hayatım bu düzen içinde devam ediyor. Ama tabii ki Nil’e ayırdığım zaman daha fazla.
- Patik işine girmişsin, hayırlı olsun, Nil’den mi esinlendin?
Evet, o benim ilham perim. Hatta ‘Dream’ diye pembe-beyaz çizgili bir model var, ona her baktığımda Nil’i görüyorum. Naif, yumuşak, narin...
- Peki bu işe girmenin nedeni ne?
İhtiyaç. Kızıma, kafama göre patik bulamadım çünkü. Ben anneliğe adım atarken, yeni annelerin de, kalitesinden şıklığına kadar her şeyiyle benimseyip bebeklerine keyifle giydirebilecekleri bir ürün sunmak istedim.
- İnsanlar neden seninkileri tercih etsinler? Diğer patiklerden farkı ne?
‘Baby On The Go’ uzun soluklu ve sürdürülebilir bir iş benim için. Başladığım hiçbir işimi yarıda bırakmadım, inşallah bu da böyle olacak. Her sezon, trendlere uygun, stil sahibi, yıkanabilir ve anneleri, ellerine aldıklarında mutlu edecek patikler yapmaya çalıştım.
- Lohusalıkta zor olmadı mı bu işlere dalmak?
Tam tersine, bu dönemi rahat geçirmemi sağlayan uğraşlardan biri oldu. Üreten biri olunca, anneliği daha keyifli yaşıyorsun.
- Lohusalık seni nasıl vurdu? Kendini bıraktığın, şımardığın oluyor mu? Yoksa, her şeyi kontrol etmeye mi çalışıyorsun?
Ben çaktırmasam da duygusal biriyim; bu dönem beni daha da duygusallaştırdı. Nil ile geçirdiğim zamanın dışında kendimi işe ve yeni projelere vererek hafifletmeye çalışıyorum.
- Evden mi yürütüyorsun işleri?
Ev ve ofis saatlerimi Nil’in ihtiyaçları doğrultusunda dengeliyorum. Nil’in evdeki düzenini ofiste de kurdum. Onun bana ihtiyacı olduğu kadar, benim de ona ihtiyacım var! Çok özlüyorum.
- Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsun?
Şu anda 12 kişilik bir ekibiz. Gittikçe de büyüyoruz. Bu da bana doğru yolda olduğumu ve yaptıklarımın fazlasıyla karşılık bulduğunu gösteriyor.
- “Fenerbahçelilere ateş düştü!” diye tweet atarken, onları sinir edeceğin aklına gelmedi mi?
O ifadeyi kimseyi incitmek için söylememiştim. Zaten silerek de o zaman gereğini yapmıştım.
- O büyük kavga nasıl sonuçlandı?
Eleştiri, karşı görüş, dokundurmalar, takılmalar, bunlar hep olağan şeyler. Ama maalesef, işi, küfür ve hakaretin de ötesinde tehdide vardıranları da yargıya havale etmekten başka çarem yoktu. Öyle de yaptım.
- Ceza aldılar mı?
İnan o konuyu takip etmedim! Kendimi o zaman da, şu anda da işime adamış durumdayım.
- Kariyerini hâlâ, Fatih Terim’in kızı olmana bağlayanlar var mı?
İnsanlar artık beni ben olduğum için, yaptığım işten dolayı takip ediyor. Aldığım eğitim, verdiğim onca emek işime yansıyor. Bu da her gün daha fazla insan tarafından görülüyor.
- “Babası sayesinde!” diyenlere sen ne cevap veriyorsun?
Buna artık babam cevap veriyor! “Ben Buse Terim’in babasıyım!” diyor. Benim cevabım da şu: “Babamı çok seviyorum. Onun başarıları beni, benim başarılarım onu mutlu ediyor!”
- Sen ciddi bir sosyal medya fenomenisin. 1.5 milyon takipçiye ulaştın. Neler öğrendin bu süreçte?
Tutku önemli. Ben işimi tutkuyla yapıyorum. Samimiyet önemli. Samimiyetimin insanlar tarafından kısa sürede anlaşıldığını düşünüyorum. Bu da onlarla iletişimimi çok güçlendiriyor. Bu güçten de her geçen gün yeni takipçiler doğuyor. Kafa patlatıyorum. Yaratıcı olmaya uğraşıyorum. Takipçilerimin beklentilerinin de ötesine geçmek için, her gün, “Daha iyisini nasıl yapabilirim?” diye mesai harcıyorum. Kısacası çok düşünerek, çok emek vererek oluyor birtakım şeyler. Şu anda Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan’dan Fransa’ya birçok farklı ülkeden takipçilerin beni ilgiyle izlemesi, beni kendimi geliştirmeye teşvik ediyor...
- Sana bitmeyen bir haset var...
Ben hiç bunlarla ilgili değilim. Kendim, ailem ve işim için hep güzelin, pozitifin, doğrunun peşindeyim. Takipçilerimle etkileşimim de beni sadece motive ediyor. Kimseyle kavga etmek istemiyorum, atışmak istemiyorum.
- Niye kıskanıyorlar seni bu kadar çok? Terim’in kızı olduğun için mi? Çok da zorlanmadan başarıya ulaştığını düşündükleri için mi?
Ayşe, inan ki başarılı olduğumu hissetmek, bire bir bunun yansımalarını yaşamak, bana her şeyi unutturuyor. Bunu şimdi de, ‘Baby On The Go’ ile yaşıyorum. Beni mutlu ettiği kadar takipçilerimi de mutlu ettiğini görmek cesaretimi artırıyor.
- Peki bu doğru mu... Çok zorlanmadın mı gerçekten?
Babam, tabii ki, her babanın kızına yapacağı gibi çocukluğumdan beri bana her türlü desteği verdi. Ama şunun bilinmesini isterim ki, hiçbir başarı kolay ya da herhangi birinin desteğiyle elde edilmez, edilse bile sürmez. Ben bu noktaya gelebilmek için alınabilecek en iyi eğitimlerden birini aldım. Sonrasında da bu eğitimimi profesyonel bir şekilde iş hayatına taşıdım. Yaptığım bütün projelerin de, cesaretimi, özgüvenimi ve yaratıcılığımı pekiştirmesini ve kariyerimi daha da ileri taşımasını umuyorum. Nitekim, şu ana kadar aldığım geri dönüşler de bu yönde...
- Patiklere başka aksesuarlar eklenecek mi?
Evet. Yeni desenlerle yaz koleksiyonu çıkacak. Farklı markalarla da görüşüyorum.
- Bebek alanında ne kadar rekabet var?
Türkiye’de, yurtdışına oranla çok ciddi bir rekabet var. Fiyat baskısı çok fazla. Malzemeler ufak olabilir ama işçilik daha zor. Ülkemizde çok iyi yerli bebek markaları var. Onlarla rekabet etmek gibi bir hedefim yok elbette. Benimkiler butik ve özel olsun istiyorum.
- Ne kadar ileri gitmeyi düşünüyorsun?
İşime olan tutkum beni nereye kadar götürürse oraya kadar...
- Gelecek planların ne?
Markalara moda ve dijital pazarlama danışmanlığı yapıyorum. Şimdi patikler var. Bütün bu işlerimde tek bir hedefim var, mümkün olan en fazla sayıda insanın hayatına dokunup, renk katmak. Moda deyince ilk akla gelen Chanel ve Gucci gibi büyük markaların defile ve lansmanlarına Türkiye’den davet edilen ilk blogger olmam hem gurur hem cesaret verici.