"Bütün balıkların üreme psikolojisi, davranışı zamanla değişecek"

"Bütün balıkların üreme psikolojisi, davranışı zamanla değişecek"

Sudaki ısının yüksek olması nedeniyle denizlerdeki balık popülasyonu giderek azalıyor. Akdeniz Koruma Derneği kurucusu Zafer Ali Kızılkaya, iklim krizi baskısı altındaki denizlerde yaşamın her geçen gün biraz daha yok olduğunu belirtiyor. Balıkların azalmasının bir diğer nedeni de aşırı avlanma.

Balık avı sezonu 1 Eylül’de açıldı ama ağlar hala boş. Uzmanlar; deniz suyu sıcaklığındaki artış, kirlilik ve aşırı avcılık nedeniyle balık popülasyonlarında azalma olduğunu belirtiyor. Akdeniz Koruma Derneği kurucusu Zafer Ali Kızılkaya, iklim krizi baskısı altındaki denizlerde yaşamın her geçen biraz daha yok olduğunu söyledi.

Birgün'den Demet Sargın'ın haberine göre

Yıl boyu Akdeniz’deki farklı noktalarda sıcaklık ölçümleri yaptıklarını anlatan Akdeniz Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ali Kızılkaya, denizlerdeki termoklin tabakasının (değişik sıcaklıkta iki su kütlesi arasındaki kesinlik kuşağı) her yıl 5 metre aşağı indiğini ifade etti

Kızılkaya “Termoklin Akdeniz’de yaklaşık 15-20 metrelerde olur. Burada su sıcaklığı 10 derece değişir. Örneğin yukarıda sıcaklık 20 derecedir ama termoklinde 10 dereceye kadar düşer. 2015 yılından beri termoklin tabakası her yıl 5 metre aşağı düşüyor” diye konuştu.

Bu durumun istilacı türlere ve canlıların yok olmasına sebep olduğunu anlatan Kızılkaya, şöyle devam etti:

“Denizlerde yaşam su sıcaklığına bağlıdır. Belirli sıcaklıklarda belirli canlılar yaşar. Termoklin aşağı doğru inerse omurgalı veya omurgasız canlılar da aşağı kaçar. Ya da besin yetmez ve kaçamazlar. Yerlerini istilacı türler dediğimiz Kızıldeniz ve Hint okyanusundan gelen türlere bırakırlar.”

İstilacı türler algleri yok etti

İstilacı tür sayısının arttığına vurgu yapan Kızılkaya, sıcaklık değişiminin bu türleri çektiğini ve bunların deniz ekosistemi için son derece tehlikeli olduğunu anlattı. Kızıldeniz kökenli bir deniz tavşanı balığının Akdeniz’deki makro algleri yok ettiğini ifade eden Kızılkaya, “Makro algler denizin ormanıdır. Şöyle düşünün, bir sabah uyanıyorsunuz ve ülkedeki bütün ormanlar yok olmuş. Su altında da durum böyle. Hiçbir makro algimiz kalmadı bu hayvanın bulunduğu yerde. Çünkü bunları baskılayan hiçbir şey yok. Eskiden bunları daha büyük balıklar yerdi ama bizler aşırı avcılıkla o balıkları da avladık” dedi.

"Bütün balıkların üreme psikolojisi, davranışı zamanla değişecek"

Kızılkaya sözlerini şöyle sürdürdü:

“Karadeniz’deki su sıcaklıkları hamsinin üremesiyle ilgili 1 numaralı faktör. Hamsi, zaten su sıcaklığı belli bir değerin altına düşünce bizim kıyılara göç etmeye başlıyor. Dolayısıyla bu sıcaklığa erişilmeden hamsinin Türkiye kıyılarına gelmesi mümkün değil. Normalde aralık ayına kadar sıcaklıklar kış sıcaklıklarına dönüyordu. Ama geçen sene ocak ayını buldu su sıcaklığının normale dönemsi. Bu demek oluyor ki bütün balıkların üreme psikolojisi, davranışı, her şeyi zamanla değişecek. Bunlar ciddi bilimsel izleme çalışmaları gerektiriyor.”

Türlerin yüzde 90'ı tükendi

Dünya genelinde ekonomik anlamda avcılık yapılan türlerin yüzde 90’ının tükendiğini ve herkesin kalan yüzde 10’a yüklendiğini söyleyen Kızılkaya, Akdeniz’de binlerce yıldır aşırı avlanma olduğunu kaydetti.

Koruma alanları oluşturulmalı

Kızılkaya, yapıcı anlamda önemli adım olarak ise “koruma bölgelerini” işaret ederek, “Tekne sayısının sınırlandırılması ciddi bir devlet politikası. Bunu devlet yapabiliyorsa yapacak. Ama yapamıyorsa kısa vadede yapabileceği çok önemli bir şey var; balıkçılığa kapalı koruma alanları yaratmak. Buralarda balık rahat bırakılacak. Bunu yaparsan zaten 5 sene içerisinde balık taşmaya başlar. Karadeniz’e bakalım; Türkiye’de avlanan balığın yüzde 80’i oradan geliyor ama 1 tane bile balıkçılığa kapalı bölgesi yok. Bu sürdürülebilir değil. Koruma alanları olmadığı sürece hem biyolojik çeşitliliği kaybedeceğiz. Koruma bölgeleri istilacı türler konusunda da yararlı olacaktır. Çünkü yerli balıklarımız çoğaldıkça bu türleri aralarına alamayacak, yiyecek ya da kovacak. Yani koruma alanları iklim krizine karşı denizlerin dayanımını artıracak. Bu yüzden bunlara ihtiyacımız var. Acilen yapmamız gerekiyor” ifadelerini kaydetti.