Başbakan Tayip Erdoğan’ın Davos’taki tavrını değerlendiren Volkan, liderlikte yeni trendin Obama tarzı olduğunu düşünüyor. Dünyada politik psikoloji denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Prof. Dr. Vamık Volkan, Türkiye’ye her gelişinde önünde tahlil bekleyen memleket meseleleri buluyor. Radikal gazetesi, çatışmalı bölgeler üzerine uzman olan, defalarca Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Prof. Volkan’la Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki tavrını değerlendirdi. Erdoğan Davos’ta katıldığı ‘Gazze’ konulu paneli, yanında oturan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i sert bir dille eleştirerek terk etmişti. Davos’ta Tayyip Erdoğan’ın oturumu terk edişini ilk gördüğünüzde, duyduğunuzda aklınıza gelen ne oldu? Milletlerarası bir toplantıdaydık biz de. Gazze durumu son zamanda olduğu için, elbette üzerine konuşuyorduk. Oradan çıkıp yemeğe gittik ki bu haber geldi. Olağandışı bir durum tabii... ‘Bu ne diye’ kalıyorsun önce. Biraz üzerine düşündüğünde reaksiyonlar yavaşlıyor. Bende de öyle oldu. İlk gördüğümde dedim ‘Bu ne biçim bir şey?’ Kişisel bir reaksiyon gibi göründü. Daha derinden bakınca aslında çok şey var içinde. Neler var? Ertesi gün arkadaşlar kompüter dünyasından Washington Post’tu, şuydu, buydu, yazılar getirdiler. Daha yoğun olarak baktık. Bu olayın üzerinde şaşaalı duracağımıza sürece bakmamız lazım. Ben sözümona bilim adamıyım ya, iyi tarafına da kötü tarafına da bakmam gerekiyor. Bir... Diplomaside süreçler vardır. Açıkça bağırılmaz örneğin. Buna karşılık olabilir. Kaldı ki bir başbakan diplomat değildir. Onun motivasyonları daha değişik. Kendisini iyi muamele görmemiş hissederek reaksiyon vermiş olabilir. Ben sayın Erdoğan’ı hiç tanımadım. O yüzden tam olarak emin olamıyorum. 'Türkiye'nin görünümünü bozar'Tavır olarak bize çok aşina geldiğini söyleyebiliriz. Evet, onun böyle reaksiyonlar verdiğini duydum bazı kişilerden. Şimdiye kadar Türkiye’de yapıyordu, şimdi dış dünyada yapıyor. Yalnız bu motivasyonsa, bu Türkiye’nin görünümünü bozar. Belki bir kazanç da oldu. Bunu anlamak için de sürece bakmak lazım. Bir fecaat yaşandı Gazze’de. Tamam fecaatler her yerde oluyor. Tamam Gazze kocaman bir yaradır. Hamas roket atıyor, kimseyi öldürmüyor ama yine de atıyor. Parası nereden geliyor, bilmem ne... Bir reaksiyon veriliyor. Ama bunu etkileyen bir olay var: Bush gidiyor Obama geliyor. İşte şimdi dünya değişiyor, değişecek. Bush zamanında ben bile ansızın Müslüman-Türk oldum. Neden çünkü, onlara karşı paranoya var. Bu tek Obama’nın şahsıyla mı ilgili, başka etkenler var mı? Bir kere kendileri bilseler de , bilmeseler de Amerikalılar Obama’yı seçerek büyük bir şey yaptılar. Mucize gibi... Bıkmışlardı çünkü. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada parçalanmalar var. Bunlar regresyon işaretleridir. Önce bir lider etrafında toplanırsınız, o size gerçeğin nerede bittiğini, fantezinin nerede başladığını söylemezse regresyon daha da çoğalır. Her şey içe döner, ilkel mekanizmalar başlar. Lider ne verirse yemeğe başlarsınız, körü körüne inanç... Yahut paranoid oluyorsun, düşmanları her tarafta sanıyorsun. Tarihe dönüyorsun, ‘Biz kimiz’ diye soruyorsun. Türkiye’de de yaşanan durumlar bunlar. Ergenekon’a bakın, isim bile ‘Biz kimiz’ derdine bağlıdır. Şimdi Obama “Terörizmle olan savaş bitti” diyor. Her şey 180 derece değişti, nereden buldular bu adamı bilmiyorum, sanki psikoanalizden geçmiş bir adam gibi konuşuyor. Obama başarılı olursa Türkiye de değişecek. Dünyadaki bütün liderler Bush’u kendine model almıştı çünkü. 'Obama gelmeden hıncıkmı alayım'Obama başkan olmasaydı Erdoğan böyle bir çıkış yapamazdı mı diyorsunuz? Diyorum ki, Gazze’de yaşanan, Obama gelmeden ‘Son bir defa hıncımı alayım’ arzusudur. Son dakikada ne yaparsan... Bu faciaya insani olarak cevap verebilirsiniz, politik şekilde ya da diplomatik şekilde cevap verebilirsiniz. Bu diplomatik cevap Erdoğan için çok fena oldu ama politik bakımdan iyi... Bilhassa iç politika... Binlerce insan karşılıyor. Bilmiyoruz onlara telefon mu edildi, ceplerine beşer kuruş mu verildi, kömür mü dağıtıldı... Kendisi ve partisi için, seçimde bir kazanma oldu. Bir de tabii Arapları kazandı. Araplardan daha çok turist gelebilir, para gelebilir. Yine söylüyorum artık bütün liderler Obamalaşacak, buna mecbur kalacak. Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in suçluluk psikolojisiyle yüksek sesle konuştuğunu söyledi. Böyle olur mu gerçekten? Tabii ki. ‘Konuşma şekline katılmıyorum ama söylediğine katılıyorum.’ Ama şimdi çok önemli bir kısmını söyleyeceğim, altını 10 defa çiziyorum: Ben dört-beş gündür buradayım, daha Davos’taki olay yaşanmadan bile duyuyordum ki, Musevi Türkler korku içinde. Bir kere onların etnik, dini kimliklerini simgeleyen Holokost, Alman ekonomisi çöktüğü zaman başlarına gelmiş; şimdi bütün dünya ekonomisi çöküyor. Küresel bir korkuları zaten var. Bir de duyuyorum ki, dükkânlarının ismini değiştiriyormuş. Galatasaray-Sivas maçında da Balili’ye ağır tezahüratlar oldu. İşte... Tam da buna Türk hükümetinin çok dikkat etmesi lazım. Gurur duyacağımız tarihi bir durumumuz var; bütün dünyada Hıristiyanlar Musevilere fena bakarken, Müslümanlar iyi bakıyordu, bilhassa Osmanlı İmparatorluğu. Bunu kaybetmenin başımıza getireceği zorluğu ben size anlatamam. Ben demiyorum ki Musevilere karşılar ama politik kazanç yapayım derken bunlara dikkat etmek gerekiyor. Ben sayın Cumhurbaşkanı’yla yemek yemiştim geçen yaz. Katiyen inanıyorum ki, öyle bir düşüncesi yok, herkesi bir araya getirmeyi istiyor. Ama bahsettiğiniz Cumhurbaşkanı. İktidar partisi ve onun lideriyle bir mi tutacağız? Bilmiyorum, tahmin ediyorum ki onlarda da böyle bir şey yok. Ne oluyor, sokaktaki insanın çeşitli kişisel problemleri var bir diğeriyle. Havaya bir şeyler yayılıyor, o zaman bunlar ırkçılık olarak ortaya çıkıyor. Yani sen politik olarak kazanmaya devam et ama böyle şeyler yaşanmasına yardım etme, görülürse de ‘Ayıp be...’ diye bağır. Ama annesinin kökeninde Ermenilik olduğu iddia edilince Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘Ayıp be...’ diye bağırmadı, aksine ‘Haşa...’ dedi neredeyse... Şimdi bu kısmını biraz anlamak lazım. Bu büyütülen bir olay, bunlara dokunmayalım. Beni de Musevi yaptılar, Ermeni yaptılar, Yunanlı yaptılar, bazen Türk oluyorum. Türkiye’de?böyle şeyler?oluyor, metelik?vermiyorum. Önemli olan ırkçılığın önüne geçebilmek. İnanın bu AK Parti’nin de yararına olmaz, hatta mahveder. Politik psikolojinin önemli ismi Prof. Vamık Volkan 1932’de Kıbrıs, Lefkoşa’da doğdu. Ankara Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra ABD’ye yerleşti. Uzun yıllar psikanalizin toplumsal ve tarihsel alanlarda, özellikle de gruplar üzerinde kullanılabilirliği konusunda çalışan Volkan, eski ABD Başkanı Jimmy Carter yönetimindeki ‘Görüşmeler Ağı’nın üyeleri arasında yer aldı. Dünya Psikoterapi Konseyi tarafından ‘Sigmund Freud Ödülü’ne layık görüldü. 2005-2007 yılları arasında ortaya koyduğu psikopolitik teoriler ve dünyanın çatışmalı bölgelerinde barış için yaptığı çalışmalar nedeniyle defalarca Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Yazdığı 40 kitaptan Türkçe’ye çevrilenler arasında ‘Kıbrıs: Savaş ve Uyum’, ‘Kimlik Adına Öldürmek’, ‘Körü Körüne İnanç, Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Liderleri’, ‘Kanbağı Etnik Gururdan Etnik Teröre’, ‘Türkler ve Yunanlılar Çatışan Komşular’ ve ‘Ölümsüz Atatürk’ bulunuyor.