T24- Hüsamettin Koçan'ın kendi köyünde kurduğu Baksı Müzesi, her şeyiyle mükemmel bir 'kültürel merkez'. Sergi alanı, kütüphane, konferans salonu, atölyeler ve konukeviyle yerel kültür ve çağdaş sanatın birlikte üretileceği Baksı Müzesi, burada çalışmak isteyen bütün sanatçılara açık.
Radikal gazetesi yazarı Cem Erciyes'in derlediği habere göre, Erzurum havaalanı’ndan sonra, Kop Dağları’nı tırmanıp, dar yollarda küçük köylerin içinden geçip, Çoruh Nehri’yle birlikte yaklaşık üç saat yol gittikten sonra, çıplak bir tepenin üzerinde bambaşka bir yapı topluluğu görüyorsunuz. Burası Hüsamettin Koçan’ın hayallerini gerçekleştirdiği Baksı Müzesi. O zorlu yolculuk, gittiğimiz yerin ne kadar ‘ücra’ olduğunu, gördüğümüz müze ise, hiçbir hayalin imkânsız olmadığını ispatlıyor. Bakanından gazetecisine herkesi heyecanlandıran da bu. 2004 yılında ilk yapıları tamamlandığında ziyaret etmiştik Baksı Müzesi’ni. O zaman da benzer duygular uyandırmıştı. Ama şimdi, yerel mimariden de esinlenerek tasarlanan görkemli müze binası, sergisi, konuk odaları ve hatta çevre düzenlemesiyle özenle tasarlanmış mükemmel bir ‘kültürel merkez’ olarak karşımıza çıkıyor. Kendi köyünde kurduğu bu müze, Hüsamettin Koçan için bir ‘eve dönüş’ projesi. Modernizmin, günümüz dünyasının merkeze doğru hareket eden ‘ilerlemeci’ ruhuna bir karşı çıkış. Koçan, resimlerinde her zaman gelenekle ilişki kuran bir sanatçı oldu. Galerilerle yetinmeyip, Çankırı’nın tuz madenlerini, Alanya’nın Selçuklu tersanelerini sergi mekanlarına dönüştürdü. Şimdi de Baksı Müzesi’ni, gelenekle ilişkiye giren, yerel dokuma yapan köylü kadınların, çağdaş sanatçılarla birlikte çalıştığı bir yer olarak işlevlendiriyor. Zenaatla sanatın, geçmişle geleceğin birlikte yaşadığı, üreten bir müze.
‘Her şeyimizi koyduk’Bayburt’un Bayraktar köyündeki Baksı Müzesi’nin yapımı on yıl sürdü. Hüsamettin Koçan müzenin bir tür ‘imece’ ürünü olduğunu söylüyor. Baştan itibaren sanatçı arkadaşları, daha sonra pek çok kimse bu projeye destekledi. Sanatçıların bağışladığı resimlerin kimisi müze koleksiyonuna katılırken bir bölümü, yapım maliyetlerine katkıda bulundu. Proje yükseldikçe katkıda bulunanlar arttı. Mesela Anel firması, müzenin tüm elektrik sistemini ücretsiz yaptı. Artık hayatta olmayan işadamı Hasan Aydın konferans salonunu yaptırdı. Turizmci Ali Akkanat, Antalya’daki otelini neredeyse bir Hüsamettin Koçan müzesine dönüştürerek, sanatçıdan her yıl yüzbinlerce liralık resim aldı. Ama tabii yine aslan payını Hüsamettin Koçan üstlendi. Koçan, müzenin yaklaşık 4.5 milyon liraya mal olduğunu söylüyor. Tabii ki bu pek çok hizmetin ücretsiz alınmasına rağmen harcanan para. “Ben ve Oya, biz her şeyimizi koyduk buraya. Arkamızda hiçbir şey yok. Sanıyorum insanların verdikleri desteğin nedeni bu. ‘Adam bütün hayatını koymuş buraya’ deyip, katkıda bulunuyor.”Hüsamettin Koçan’ın bütün hayatını koyarak gerçekleştirdiği Baksı Müzesi, çevresini dönüştürmeye aday. Tutucu geleneklerin hala ağırlığını koruduğu bir bölge burası. Ama köylüler, içlerinden biri olan Hüsamettin Koçan’ın çabasını destekliyor. Salı günkü açılışta konuştuğumuz köyün yaşlıları, “Köyümüz görünür oldu” diyordu: “Buraya hayatta uğramayacak büyük adamlarla tanışıyoruz..” Baksı Müzesi, temelini Hüsamettin Koçan’ın attığı geleneksel sanatlar ve hızla büyüyen bir çağdaş sanat koleksiyonuna sahip. Şu anda müzede, Ahu Antmen’in danışmanlığında hazırlanan yirmi sanatçının işlerinden oluşan bir sergi var. Geniş, etkileyici mekânda yöreye has ehram denilen dokumalar, hasırlar, çömlekler, Şahmaran resimleri ve günümüz sanatının önde gelen isimlerinin video, heykel gibi işleri hep birlikte sergileniyor. Bu yapıtlar bir yıl sonra koleksiyona katılacak, yirmi sanatçıyla yeni bir sergi açılacak. Büyüyen koleksiyon ise, yakında inşa edilecek ‘depo müze’de sürekli sergilenecek. Bir büyük kentin içinde ya da yakınlarında olabileceğini düşündüğümüz, her şeyiyle eksiksiz, mükemmel bir kurum Baksı Müzesi. Ve Bayburt’un uzak bir köyünde açıldı. Bu durum, kültürel yatırımların yaygınlaşması ideali için benzeri olmayan bir örnek. Olmaz diyenlere yanıt gibi, umut verici. Nitekim Baksı’daki sergiler en çok Bayburt’ta, çevre köylerde yaşayanlar tarafından gezilecek. İstanbul Modern artık Bayraktar köyünün çocukları için aşina bir mekan oldu diyebiliriz... Müzenin bölgede yarattığı hareketlilik, hayatı değiştirmeye başlamış. Açılıştaki Şevval Sam konseri sırasında, genç yaşlı bütün kadınlar meydana çıkıp horon tepmeye koyuldu; Hüsamettin Koçan “Beş yıl önce böyle bir sahneyi tahayyül bile edemezdim.” diyor.
Hem sanat hem kalkınmaBinalar tamam, peki müze nasıl yaşayacak? Şöyle: Baksı Müzesi’nin atölyelerinde üretilecek ehramlarla Özlem Süer’in ürettiği ve şu an müzede sergilenen elbise tasarımlarının seri üretilmesi, kilimlerin ise koleksiyon mağazalarında satılması için gerekli bağlantılar kurulmuş durumda. Konaklama ve toplantı olanaklarıyla Baksı Müzesi konferans ve toplantıları ağırlamaya başlamış bile. Resmi kurumların da katkısıyla Baksı Müzesi bir bölgesel kalkınma projesi olarak da tanımlanıyor. Bir yandan da kapıları her sanatçıya açık kalacak. Çoruh Nehri’nin hemen kıyısındaki ilham verici bu mükemmel yerde çalışmak isteyenlerin Hüsamettin Koçan’la iletişim kurmalarında fayda var. Uluslararası işbirlikleri yapacaklarını anlatan Hüsamettin Koçan, “yazarlar, NGO’lar, genç idelalist gruplar burayı kullanmak isterlerse, onlara açığız” diyor. Belli ki böylece yakın gelecekte Baksı Müzesi ağırladığı üretimle sadece bölgesel değil çok daha geniş çaplı bir çekim merkezine dönüşecek.
Yirmi çağdaş sanatçıMüzedeki sergide, Ali Kazma, Alp Sime, Aslımay Altay, Ayşen Urfalıoğlu, Aziz Sarıyer, Beril Anılanmert, Burak Bedenlier, Esma Paçal Turam, Gülay Semercioğlu, Güler Güngör, Hüsamettin Koçan, Kurucu Koçanoğlu, Murat Morova, Mürteza Fidan, Nermin Er, Ramazan Bayrakoğlu, Suzi Hug Levi, Şakir Gökçebağ, Tuğrul Selçuk, Zafer Mintaş’ın işleri yer alıyor.
Otuz kişi konaklayabiliyorSergileme Salonu: Merkezdeki 1500 metrekarelik büyük bina müze koleksiyonundan oluşan sergiyi ağırlıyor. Sanat ve edebiyat ağırlıklı, 10 bin kitaplık kütüphanesi, etkileyici konferans salonu ve buraya özgü tasarımların satıldığı hediyelik eşya dükkânı da burada. Bayburt Evi: Özgün bir Bayburt evine benzer şekilde inşa edilen ve konuk odalarının olduğu yapıda pek çok etnografik eşya ve resim de sergileniyor. Atölyeler: Müze binasının hemen arkasındaki atölyeler yapısında yerel halkın kullanacağı dokuma ve seramik atölyeleri var. Özellikle yaz aylarında, konuk sanatçıların gözetiminde çağdaş sanat atölyeleri de burada yapılacak. Konukevi: Aynı anda 30 kişinin konaklayabileceği, mutfak yapısıyla desteklenmiş, Çoruh manzaralı ayrı bir birim...Aba Evi: Müze kompleksinin hemen yanıbaşında Hüsamettin Koçan’ın ‘abasına’ (annesine) verdiği söz üzerine yaptırdığı kendi evi.