'Büyük bir barış hayalinin kırılması da büyük olur'

'Büyük bir barış hayalinin kırılması da büyük olur'

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,  "Kandil, Türkiye’den geri çekilen gerillaların yeniden dönmesiyle ilgili bir karar almanın arifesinde. Bu kadar barışa yaklaşılmışken yolda kalmak hem Türklerde hem de Kürtlerde öfke yaratacaktır. İç savaş dediği biraz da o. Büyük bir barış hayalinin kırılması da büyük olur elbette" dedi.

Radikal gazetesinden Ezgi Başaran'a konuşan Demirtaş, hükümetin BDP'ye karşı takındığı tavrı değerlendirirken, "Hükümetin yerinde olsam ben de bizden kurtulmak isterdim. Çünkü hükümetin sorunu çözmekten uzaklaşan hamlelerini deşifre eden biziz. Biz olmasak çok rahat eder! O nedenle onların cephesinden bakınca anlaşılabilir bir durum" ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş Radikal gazetesinden Ezgi Başaran'a konuştu:

Bugün sürecin tıkanmasında ana etken Suriye ve Rojava’da olup bitenler mi?

Ana etken ne demokrasi paketi ne de Suriye. Sayın Öcalan bir yılın sonunda görüşmelerin müzakere şeklini almasını bekliyordu. Karşılıklı diyalog var ama müzakere dediğimiz, tarafların eşit veya eşite yakın koşullarda, bir çözüm projesi oluşturmak üzere bir masada buluştuğu yerdir. Müzakerelerde bu iki tarafın dışında tarafsız bir üçüncü gözlemci de bulunur. Bugüne kadar sadece müzakerenin hazırlığı yapıldı. Öcalan’ın rahatsız olduğu kısım bu. Hükümetin müzakere formatına geçmeyi kabul etmemesi.

En son “Birinci aşama bitti. İkinci aşamayı hükümete sorun” mealinde bir mesaj verdi. Bu ne demek?

İkinci aşamaya geçiş için benim yapacağım kısım tamamlandı demek. Müzakerelerin başlaması için ateşkes ve geri çekilmenin olması gerekiyordu. “Bu aşamada görev benimdi, yerine getirdim, ikinci aşama için ise görev hükümetin’ diyor Öcalan. Bakın bugün hükümet çıkıp Kürt sorununu taraflarla müzakere edeceğim dese karşı çıkacak kimse yok. Ateşkes var, kan dökülmüyor, halk hazır. Eğer bunu yapmazsa, bir yıldır alınan yol boşa çıkmış olacak.

 

Öcalan'ın istediği

 

Öcalan, eğer başlarsa müzakereyi MİT heyetiyle değil de siyasi erkle mi yapmak istiyor?

Hayır öyle bir şartı yok. Ama “Tecrit altındayken müzakere yönetemem” diyor ve tutuklu avukatlar, siyasilerden oluşan bazı kişilerin İmralı’ya yanına sevk edilmesini, böyle bir danışma kurulu oluşturulmasını istiyor. Ki memlekette böyle bir kurulu oluşturacak çok miktarda avukat ve siyasi tutuklu vaziyette biliyorsunuz. Bir de gazetecilerin ziyaret etmesini istiyor. Hem fikir almak hem de mesajlarını doğrudan iletmek için. Bunlar olmazsa, bundan böyle heyetle yaptığı konuşmalar, kendi deyimiyle, gevezelikten öteye gitmeyecektir. Artık heyetle konuşacağı bir şey kalmadı çünkü. Eğer illa heyetle görüşmeye devam edilecekse, hükümetin heyete proje oluşturması için yetki vermesi gerekiyor.

Heyetin Öcalan’la mutabık kaldığı bazı konuları hükümete kabul ettiremediği doğru mu?

Böyle bir şey var. Heyetle birçok konuda hemfikir oluyorlar ama heyet dönüp bunları paylaştığında, hükümet bir kısmında ayak diriyor bir kısmında toptan reddediyor. Hatta bazen İmralı’da konuşulanların tam tersi mesajlar vererek süreci zora sokuyor. 

 

Deşifre ediyoruz

 

Hükümetin son günlerde sorunun kaynağı olarak özellikle BDP’yi işaret etmesi, denklem dışına itmek istemesi neden?

Hükümetin yerinde olsam ben de bizden kurtulmak isterdim. Çünkü hükümetin sorunu çözmekten uzaklaşan hamlelerini deşifre eden biziz. Biz olmasak çok rahat eder! O nedenle onların cephesinden bakınca anlaşılabilir bir durum. Ama barış isteyenlerin cephesinden bakınca hazin ve akılsızca. Silahlar susmuşken siyasete alan tanıması gerekmiyor mu? Halbuki o, “BDP’nin bu tarzı devam ederse ipler kopar” diyor. Allahaşkına yani! ‘I. Oslo süreci’nde hem her gün çatışma vardı, insanlar ölüyordu, hem de görüşmeler yapılıyordu. O zaman Başbakan demiyordu ‘İpler kopar’ diye. Tam da silahların çekildiği noktada siyasetçilerin konuşması yüzünden ipler kopar mı… Burada BDP ile ilgili başka bir plan da var.

Nedir?

Öncelikle sürecin kopmaması konusunda çok hassas olduğumuzu biliyor. Ve herhangi bir aksaklıkta vebali BDP’nin üstüne atacağı sinyalini vererek bizi baskı altına almaya çalışıyor. AKP’nin bir iddiası vardı: Silahlar sussun, göreceksiniz kimse BDP’ye oy vermeyecek! Silahlar sustu ama BDP’nin oyları da aksine artıyor. Bu onları çok rahatsız ediyor. Oylarının düşmesi en büyük kâbusları. BDP’ye oy kaptırmaktansa süreci bozmayı bile yeğleyecek bir yapı bu.

Bugüne kadar İmralı’ya gidecek BDP heyetine sayısız müdahale yapıldı, sesinizi çıkarmadınız. Şimdi niye bir anda ‘Tamam artık bize karışamazsınız’ diye rest çektiniz?

Heyetlerimize müdahale edildiği dönem, 1. aşamada yani sorumluluğun Kürt tarafında olduğu dönemdi. Dolayısıyla fedakârlık ve adım atma sürecinde olan bizdik, o nedenle müdahaleleri sineye çektik. 1. aşama bittiğine göre adım atması gereken hükümettir. Bu noktada şahsım üzerinden yine heyete müdahale edilince tavrımızı koyduk.

Cemil Bayık’ın son ‘süreç biterse iç savaş çıkar’ mesajı 2. aşamaya geçilmesi için motive etme amacı taşımayacak kadar sert değil mi?

Kandil’de büyük bir öfke var, oradaki ziyaretlerimizde de bunu gördük. Çünkü bazı kararları çok zorlanarak aldılar. Ortada hukuki hiçbir güvence yokken geri çekildiler. Hâlâ bir adım atılmamış olmasını gerillaya anlatmakta zorlanıyorlar. Demokrasi paketinin boş çıkması ve BDP heyetine yaklaşım da öfkeyi arttırdı. Türkiye’den geri çekilen gerillaların yeniden dönmesiyle ilgili bir karar almanın arifesindeler. Bu kadar barışa yaklaşılmışken yolda kalmak hem Türklerde hem de Kürtlerde öfke yaratacaktır. İç savaş dediği biraz da o. Büyük bir barış hayalinin kırılması da büyük olur elbette. 

Röportajın tamamına ulaşmak için tıklayın...