DR. MİMAR LERZAN ARAS İLLÜSTRASYON: NACİ KOÇÖnümüzde uzanan kış günlerine bu güzel ve serin sonbahar günlerinden hazırlanmakta fayda var, diye düşündüm geçen sabah. Yaz ayının rahatlığı artık sona ermiş; sıcağın ve nemin yarattığı sakinlik ve her şeyi erteleme duygusu da Eylül ile birlikte yavaşça kaybolmuştu. Kendimi daha zinde, heyecanlı ve açıkçası büyük değişimlere adım atacak cesarette görmeye başlayınca “harekete geçmeliyim” dedim. Bazen evimizle ilgili büyük adımlar atmayı isteriz. Hem kendimize, hem de etrafımıza bir cins meydan okumadır bu… Şaşırtmayı severiz, beğenilmeyi ve takdir edilmeyi de…
Evimiz bu isteklerimiz için iyi bir araç olur, onu süsler, renklerini değiştirir, giydirir, hatta tepeden tırnağa yeniden yaratırız. Bu duygu geldiği zaman önünde durmamak ve içimizden gelen sese kulak vermek lazım... Doğu felsefelerinde hayatımızda yedi yıllık dönemlerde büyük değişimlere açıldığımız söylenir. Her yedi yılda bir yaşam ile alışverişimiz başka bir boyut kazanı r, kendi gerçeğimizi bulmak yolunda farklı beğeniler, farklı duygular ve istekler oluşur hayatımızda.
Evimiz de bizimle birlikte bu değişimi geçirmek zorundadır, çünkü kendimizi yansıttığımız ilk yer kıyafetlerimiz ise, ikinci adres evimiz olur; biz ne kadar sağlıklı değişiyor ve bu değişimi içimize sindiriyorsak evimizde de bu değişim o denli hissedilir olur. Tabii ki vitrinleri süsleyen ve bizi kendine çok ciddi bağlayan modanın etkisini de unutmamak lazım. Önemli olan, değişim zamanı nın geldiğini hissetmek ve neler yapılabileceğini planlamak.
Bu değişimin ayak sesleri nasıl duyulur önce onu paylaşalım, kendinize sorabileceğiniz sorularla başlayalım:
* Salonunuzda en sevdiğiniz kanepeye artık o kadar da severek oturmuyor musunuz?
* Tüm nevresimlerinizin yatağınıza artık uymadığını mı düşünüyorsunuz?
* Mutfak eşyalarınız gözünüze çok mu eski ve kullanışsız görünüyor?
* Banyonuzda eskisi kadar rahatlamadığınızı mı düşünüyorsunuz ?
* Aniden hiç kullanmadığınız renklere karşı ilgi duyar mı oldunuz?
* Eve çok fazla çiçek mi almak istiyorsunuz?
* Veee en önemlisi eve girip ışığı açtığınızda ev size yeterince aydınlanmış gözükmüyor mu?
Doğru tahmin ettiniz, bu sorulara verdiğiniz her evet cevabı sizin büyük değişime ihtiyaç duyduğunuzu kesinleştiriyor. “Peki, bu değişimi nereden başlatmak lazım?” sorusu da burada doğal olarak akla ilk gelen soru oluyor, çünkü bir değişimi “büyük” olarak tanımladığımız zaman tabii ki bu değişimin yollarını ve sonuçlarını da öngörmek isteriz. Değişimin nerede başlayacağı sorusunun cevabı içinizdedir.
Kendinizi en özgür kılmak istediğiniz, yepyeni bir şeyler öğrenmek istediğiniz, ya da hiç cesaret edemediğiniz deneyimlere açılmak istediğiniz alanlar bu değişimi başlatır. Bir arkadaşımın annesi bu değişimde mutfak sanatlarına ilgi duyduğunu fark etti. Mutfağını yeniletti, kurslara katıldı, şimdiye kadar hiç ilgi duymadığı türden tencereler, tabaklar, kek kalıpları aldı. Şimdi her gittiği yerden yeni bir mutfak eşyası ile dönüyor, çok da lezzetli ve sağlıklı yemekler yapıyor.
Mutfağında yemek kitapları için ona iki raf yaptık. Başka bir arkadaşım artık evinin karanlığından o kadar şikâyetçiydi ki (bu arada evinin dört bir yandan güneş ışığı aldığını belirteyim!) sonunda tüm evini beyaza boyattı. Bu boya sırasında toplanan eşyaları da bir cesaretle depoya gönderdi ve çok uzun zamandır istediği ama karar veremediği büyük kırmızı köşe kanepeyi satı n alıverdi. Bu değişim ile birlikte hep istediği ama bir türlü listenin başına çekmeyi başaramadığı pek çok konuda da önünün açıldığını hissetti.
Farklı kültürleri tanımayı çok istiyordu. Bu değişimden sonra evinde hızla başka değişimlere de yol açıldı. Çok istediği bir apartmana taşındı, yeni bir arkadaş çevresi edindi, şimdi ise uzun zamandır hayalini kurduğu İngiltere’de araştırma yapmak için hazırlıklarını tamamlıyor. Çevrenize bakarsanız, benzer örnekleri siz de keşfedeceksiniz.
Yaşamda büyük değişimleri zamanı geldiği anda yapabilmek çok önemlidir, çünkü arkasından daha küçük ama kalıcı diğer parçalar da gelecek ve yaşamınızda bir dönemin kapanıp diğerinin başladığını hissedeceksiniz. Böyle duraklarda önce evinizle başlayın. Her zaman derim, “evinizin öyküsünü dinleyin, ona kulak verin…” Aslında sizin ruhunuzdan geçenin yansıdığı yer orasıdır, bazen bir kanepede, bazen duvarların pembe renginde, bazen banyonuzun yeni seramiklerinde… Ama o büyük değişimin sesini size duyurmaya hep çalışır, yeter ki siz kulak verin. Evim [email protected]