'Büyük Kürdistan mı geliyor, 'büyük oyun'a alet mi oluyoruz?'

'Büyük Kürdistan mı geliyor, 'büyük oyun'a alet mi oluyoruz?'

 

Hasan Cemal
(Milliyet, 13 Nisan 2012)
 
Kürtlerin Büyük Kürdistan hayali var mı?   Evet var. Bir ideal olarak, nihai bir hedef olarak kafalarının arkasında, gönüllerinde yatar, neden olmasın diye. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’ye dağılmış olarak yaşayan Kürtlerin günün birinde  bağımsız Kürt devletinin çatısı altında toplanmasına yönelik senaryolar değişik odaklarda her zaman yazılmış, el altında tutulmuştur. Buna karşılık Ankara’da da alternatif senaryolar hazırlandığı söylenebilir.
 

Demirel'in senaryosu

 
Demirel’in kendisinden dinlemiştim.
1970’lerde başbakanlık koltuğunda otururken zamanın Genelkurmay Başkanı Semih Sancar Paşa’ya bir Kerkük senaryosu hazırlatılmış.
Gerektiğinde Kuzey Irak’a girip, bir yandan Kerkük petrolünü, diğer yandan Irak Kürtlerini kontrol altına almayı öngören bir senaryoydu bu.
Kürtlerin Ortadoğu gibi sınırların değişken olduğu oynak bir bölgede, federasyon ya da bağımsız devlet olarak sahneye çıkmalarına ilişkin tasavvurlar özellikle Amerika ve İsrail’de hiç eksik olmadı
Washington’da bir zamanlar el altında tutulduğu söylenen bir senaryo şöyle özetlenebilirdi:
Türkiye’nin himayesinde İran, Irak ve Suriye Kürtlerini de kapsayacak biçimde bir devlet, daha doğrusu Türkiye’yle birlikte bir federasyon...
Bu federasyon düşüncesi, Turgut Özal’ın siyaset sahnesinde yükseldiği 1980’li yıllarda Washington’la Ankara’da yeniden ısıtıldı.
Amerika’nın Rand Cooperation isimli düşünce kuruluşu için bir rapor hazırlayan, CIA’nın eski yöneticilerinden Graham E. Fuller şöyle der 1992’de:
 

Özal'ın federasyonu

 
“Özal daha büyük bir kumar oynuyor olabilir. Kürt hareketinin geleceğiyle ilgili olarak, fazla tehlikeli olduğu için adını hiçbir zaman tam koymadığı bir jeostratejik bir vizyona sahip olabilir.
Bu vizyona göre:
Bölgede büyük bir ihtimalle Irak’tan başlamak üzere ‘kaçınılmaz olarak’ bir Kürt ayrılıkçılığı yaşanacak.
Eğer Türkiye Irak’ta bağımsız ya da özerk bir Kürt devletinin kuruluşunda sempatik bir rol oynayabilirse, ileride bu devlet büyük bir ihtimalle Türkiye’yi  Kürtçe konuşan dünyanın ‘doğal çekim merkezi’ olarak görecektir.
Dünyadaki Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye’de yaşadığı gibi -İran, Irak, Türkiye, Suriye ve eski Sovyetler’e dağılmış olarak yaşayan 20 milyon Kürtdün belki 12 milyonu- Türkiye Kürtleri en gelişmiş Kürtlerdir.
Bu koşullar altında, eğer günün birinde birleşik bir Kürt devleti kurulacaksa, veya böyle bir devletin kurulmasına ilişkin özlemler geçerli olacaksa, bu açıdan Türkiye belirleyici bir söz ve güç sahibi olabilir.
Böyle bir oluşum, Türkiye’ye İran ve Irak’ın Kürt bölgelerinde büyük bir nüfuz olanağı sağlayabilir. Bu bakış açısına göre, Türkiye zaten kaçınılmaz olana direnmek yerine, böyle bir harekete öncülük edebilirse, çok daha iyi iş yapmış olur. Çünkü kaçınılmaza direnmek, Türkiye’yi gelecekteki Kürt devletinin bir numaralı düşmanı haline getirebilir.” (*)
Yukarıdaki satırların ışığında gelinen noktaya bakalım.
 
“KÜRT YOK TÜRK VAR!”
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren yıllar yılı Kürtleri yok saydı.
“Kürt yok Türk var!” dedi bu devlet. Kürtçe diye bir dili inkâr etti. Konuşulmasını, öğrenilmesini yasakladı. Kürt sözcüğünün, Kürdistan sözcüğünün ucuna hapsi koydu.
Devletin bu kırmızı çizgileri yalnız bizim için değil, örneğin Irak için de geçerliydi. Bu ülkede de ‘federasyon’a da, ‘özerkliğe’ de karşıydık.
Yıllar geçti, ne oldu?
Yukarıdaki rapora bir daha bakın. Irak’ta bugün artık özerklik değil, hatta federasyon da değil, fiili bir Kürt devleti var.
Ama ilişkilerimiz gayet iyi...
Belki bir zamanlar merhum Özal’ın hayal ettiğinden daha ileri bir noktada Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si...
Büyük Kürdistan mı geliyor?..
‘Büyük oyun’a alet mi oluyoruz?
‘Paranoya’lara gerek yok.
Aklınızı özgür kılın!
90 yıl öncesine gidin. Onca yıl “Kürt yok, Türk var!” dediniz de ne oldu? Bugünlere geldik yine, ama büyük acılarla...
 

Yol haritası

 
O zaman ne yapmalı?
(1) Türkiye, İspanya veya Britanya’daki kadar demokrasi yapacak; Kürtlerin ayrılıkçılığı da -şiddete başvurmadan- savunabilecekleri bir demokrasinin kapılarını açacak.
(2) PKK silah bırakıp dağdan inecek.
(3) Şiddet değil siyaset konuşacak.
Demokrasilerde çare tükenmez!
———————
* Hasan Cemal, Türk-Kürt senaryoları, Sabah gazetesi, 26 Mart 1993; Hasan Cemal, Kürtler, Doğan Kitap, 2003, ‘Kerkük-Musul senaryoları’ başlıklı 3. bölüm, s.117