“Büyükada’da ajanlık” iddiaları yine boşa düştü: “Ne gizli toplantı yapmak ne de biber gazına karşı olmak hukuka aykırı”

“Büyükada’da ajanlık” iddiaları yine boşa düştü: “Ne gizli toplantı yapmak ne de biber gazına karşı olmak hukuka aykırı”

Büyükada’da 2017’de, hiçbir gizliliği bulunmayan bir toplantı yapan ve gizli tanık ifadeleri doğrultusunda, “ajanlık yapıyorlar” gerekçesiyle tutuklanan sivil toplum örgütü temsilcileri ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nden kritik bir karar çıktı. AYM, o dönem Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü olan, tutuklanan, 2 yıl 1 ay hapse mahkum edilen ve dosyası Yargıtay’da karara bağlanmayı bekleyen İdil Eser’in bireysel başvurusunu haklı buldu. Kararda, toplantının gizli olmadığı, gizli olsa bile bunun suç oluşturmayacağı, Eser’in üzerinden çıkan dijital materyallerin suç unsuru taşımadığı, biber gazına karşı yürütülen kampanya gibi etkinliklerin suç olarak gösterilmesinin de hukuka uygun olmadığı belirtildi. Karara göre, Eser’e 40 bin TL tazminat ödenecek.  AYM, daha önce de aynı dosyada tutuklanan hak savunucusu Özlem Dalkıran’a 40 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.

Büyükada’daki bir otelde toplantı yapan sivil toplum örgütü temsilcileri, ihbar üzerine gözaltına alınarak tutuklanmışlar, haftalarca, toplantıda Türkiye aleyhinde ajanlık faaliyeti yürüttüklerine yönelik haberler yapılmıştı. Ancak 2017’de açılan davada, sanıklara ajanlık suçlaması yöneltilmemişti. Dosya, İzmir’de, FETÖ’ye üyelik gerekçesiyle tutuklanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'ın dosyası ile birleştirilmişti. Dava sonunda, Kılıç, 6 yıl 3 ay, Günal Kurşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran da 'örgüte yardım' suçlamasıyla 2 yıl 1 ay hapse mahkum edilmişti. Diğer sanıklar Nalan Erkem, İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Steudtner, Veli Acu, Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli hakkında ise beraat kararı verilmişti.

Ceza alan sanıkların dosyaları Yargıtay’da karara bağlanmayı beklerken AYM’den önemli bir karar çıktı.

Daha önce Dalkıran’ın başvurusunu haklı bulan ve haklarının ihlal edildiğine hükmeden AYM, o dönem Af Örgütü Türkiye Direktörü olan İdil Eser’in başvurusunu da karara bağladı.

Eser’in avukatı Benan Molu’nun başvurusu üzerine AYM İkinci Bölüm tarafından verilen kararda, Eser’in tanınan bir insan hakları savunucusu olduğu anımsatıldı. Kararda, Eser’in suçlanması ve tutuklanmasına yönelik gerekçelerle ilgili olarak, şunlar kaydedildi:

“Umuma açık otelde yapıldı, gizlilik nerede?”

  • -Başvurucu, Büyükada'da gerçekleştirilen toplantının verilerin korunması ve stresle baş etme yollarını öğrenmek için düzenlenen bir atölye çalışması olduğunu belirtmiştir. Soruşturma makamlarınca söz konusu toplantının gizli bir toplantı olduğu iddia edilmiş ise de başvurucu söz konusu toplantı da dâhil olmak üzere örgütün tüm faaliyetlerinin şubat ve nisan aylarında yetkili makamlara bildirildiğini ve bu konu ile ilgili yazışmaların yapıldığını ileri sürmüştür. Soruşturma makamları tarafından başvurucunun savunmasına yönelik herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi toplantının gizli olduğu da ortaya konulamamıştır. Toplantının umuma açık bir otelde ve otel çalışanları, tercümanlar gibi dışarıdan kimselerin de erişimine açık bir salonda gerçekleştirilmiş olmasının da başvurucunun toplantının gizli bir şekilde veya gizli bir amaçla yapılmadığı yönündeki savunması ile uyumlu olduğu değerlendirilmiştir.

“Gizli de yapabilirlerdi”

  • -Kaldı ki gizli bir şekilde icra edilmiş olsa dahi bu durum toplantının icrasının ya da içeriğinin bir suça konu edilmesini gerekli kılmamaktadır.

 

“Hak savunucusunun alanı”

  • -Başvurucuya ait dijital materyallerin incelemesi neticesinde elde edilen dokümanlardan birisi de öğretmenlikten ihraç edilen ve açlık grevi yapan iki kişiyle ilgili imza kampanyasıdır. Bu kişilerin durumları Uluslararası Af Örgütü de dâhil olmak üzere İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı gibi insan hakları alanında etkinlik gösteren örgütlerin dikkatini çekmiş ve buna yönelik açıklama ya da faaliyetlerde bulunulmuştur. Bu kapsamda Uluslararası Af Örgütü tarafından acil eylem olarak isimlendirilen imza kampanyası başlatılmıştır. Bu imza kampanyası ile bahsi geçen şahısların, barışçıl protesto haklarını kullandıkları vurgulanarak başka hususlarla birlikte tıbbi etiğe uygun bir sağlık hizmetine erişebilmeleri de talep edilmiştir. Başvurucu, bilgisayarından elde edilen belgelerin acil eylem planına ilişkin olduğunu belirtmiş olup anılan durumun Uluslararası Af Örgütünün amaç ve faaliyetleri ile uyumlu olduğu, ayrıksı bir durum taşımadığı, soruşturma makamları tarafından da aksi yönde bir tespit ya da iddianın ortaya konulamadığı anlaşılmıştır.

“Biber gazı karşıtı kampanya, hak savunuculuğu ile ilgili”

  • -Başvurucudan elde edilen belgelerde yer alan ve iddianameye delil olarak yansıyan hususlardan birisi de darbe teşebbüsü sonrası Türkiye'ye gaz ihracatının yapılmaması yönünde Güney Kore Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliğine hitaben yazılan yazıdır. Söz konusu yazının "Kore Bize Gaz Verme" adı altında ve Uluslararası Af Örgütünün yine acil eylem uygulaması şeklinde başlattığı, İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Gündemi Derneği tarafından da desteklenen bir imza kampanyasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Başvurucu söz konusu yazının kendisi göreve başlamadan önce gönderildiğini fakat bugün hâlâ geçerliliğini koruduğunu, insan hakları açısından doğru bir açıklama olduğunu beyan etmiş; anılan durumun Uluslararası Af Örgütünün amaç ve faaliyetleri ile uyumlu olduğu, ayrıksı bir durum taşımadığı, soruşturma makamları tarafından da aksi yönde bir tespit ya da iddianın ortaya konulamadığı anlaşılmıştır.
  • Başvurucudan elde edilen bir diğer belge "[H.Y.] ye Ne Oldu" kampanyasına ilişkindir. Gezi Parkı eylemleri sırasında polis tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığı iddia edilen H.Y. ile ilgili olarak Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi tarafından kampanya başlatılmış ve yetkili makamlara H.Y. ye saldıran kişiler hakkında etkin, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapılmasını güvence altına alma çağrısında bulunulmuştur. Başvurucudan elde edilen H.Y. ile ilgili belgede yer alan "Bu belgeyi kimse ile paylaşmayın, aynı şekilde bilgisayarınızda da ve Masaüstü’nde bırakmayın lütfen" şeklindeki uyarı notu delil olarak iddianamede yer almakla birlikte başvurucu söz konusu kampanya kapsamında belli sanatçıların desteğinin istendiğini, anılan belgede de bu sanatçıların telefon, e-posta ve özel bilgilerinin yer aldığını, bu nedenle bir uyarı notu düşüldüğünü ifade etmiştir. Soruşturma makamları tarafından delil olarak ortaya konulan bu hususun bir suç unsuru olarak başvurucu ile olan bağlantısı doğrudan ortaya konulamamış olup anılan hususun kuvvetli belirti değerlendirmesine esas alınması mümkün değildir.

“Bylock kullanan kişiyle görüşmek suç değil”

  • -Başvurucu hakkındaki bir diğer delil ise ByLock kullanıcısı olduğu iddiası ile hakkında FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında takibat başlatılan T.K. ile başvurucunun gerçekleştirdiği telefon görüşmeleridir. Başvurucu; söz konusu kişinin dernek olarak faaliyet gösteren Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesinin Yönetim Kurulu başkanı olduğunu, yürüttüğü görev icabı T.K. ile haftada bir defa ve haricî durumlarda görüşmek zorunda olduğunu, bahsi geçen kişinin FETÖ/PDY ile irtibatı ya da ByLock kullanıcısı olduğu iddiaları hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığını ifade etmiştir. İddianamede ve tüm dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde sadece HTS kayıtları yer almakla birlikte görüşme içeriklerine dair suç unsuru oluşturan herhangi bir bilgi ya da belgenin ortaya konulamadığı, tek başına görüşme sıklığını içeren tespitin ise -özellikle başvurucu ile T.K. arasındaki görev ilişkisi de gözönünde bulundurulduğunda- tek başına kuvvetli belirti değerlendirmesine esas alınmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.

Kararda, “Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır” denildi ve Eser’e 40 bin lira tazminat ödenmesine hükmedildi.