Büyükada'da 5 Temmuz 2017 tarihinde yaptıkları toplantıya ilişkin olarak insan hakları örgütlerinin temsilcisi 11 sanığın "Silahlı terör örgütüne üye olma" ve "Silahlı terör örgütüne yardım etme" suçlarından yargılandığı davaya 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma, mütalaanın hazırlanması için 16 Temmuz’a ertelendi.
Duruşmada tutuksuz yargılanan İnsan Hakları Gündemi Derneğinden Günal Kurşun, Kadın Koalisyonundan İlknur Üstün, Yurttaşlık Derneği’nden Nalan Erkem ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Başkanı Taner Kılıç ile avukatları hazır bulundu. Duruşmayı, Uluslararası Af Örgütü’nün Norveç, Almanya, Finlandiya, İngiltere direktörleri, hak örgütleri ve Almanya ve Norveç Konsolosluğu temsilcilerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi izledi.
Evrensel'den Cansu Pişkin'in haberine göre mahkeme başkanı, dijital materyallerin incelenmesi sonucu oluşturulan raporun dosyaya geldiğini söyledi. Duruşma savcısı gelen belgelere bir diyeceği olmadığını belirterek, mütalaasını hazırlamak için mahkemeden süre talep etti. Bir kısım sanık avukatı, raporla ilgili beyanlarını esas hakkındaki savunmalarını yaparken sunacaklarını söyledi. Günal Kurşun’un avukatı, “Müvekkilim hakkında iftira sonucu ‘FETÖ/PDY üyeliği’ ve ‘propagandası’ suçlamasıyla dava açılmıştı. Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan müvekkilim hakkında, geçtiğimiz günlerde beraat kararı verildi” diyerek belgeyi mahkemeye sundu.
Tutuksuz sanıklardan İdil Eser’in avukatı Erdal Doğan, dijital materyallerle ilgili müvekkilinin gönderdiği beyanı okudu:
“Polisin evimden aldığı bilgisayarlarda çok sayıda e-kitap ve sesli kitap vardı. Bu kitapların yüzde 99’u İngilizceydi. İnternetten indirmek yasaklanmadan önce Torrent sitelerinden indirmiştim. Bu sitelerin çoğunda Türkçe kitap bulunmaz. Tesadüfen Türkçe kitap koleksiyonu diye bir paylaşıma denk gelip indirdim. On binlerce kitap içinde bunları indirdiğimin farkına varmamış olmalıyım. Gülen’in popülerliğini anlamak için akademik merakla da kitapları indirmiş olabilirim. Siber raporda var mı bilmiyorum ama harici disklerde binlerce dedektif kitabı ve yemek kitabı da vardı. İki FETÖ kitabı indirmem de şaşırtıcı değil aslında binlerce kitap arasında.”
Avukat Doğan da, suç unsuru gibi gösterilen bu iki kitabın suçlama konusu iddialarla ilişkilendirilip delillendirilemeyeceğini söyledi. Doğan, mütalaadan sonra kapsamlı bir savunma yapacaklarını kaydetti.
Özlem Dalkıran’ın avukatı Aynur Tuncel Yazgan, mahkemeye dijital materyallerin delil olamayacağına ilişkin 20 sayfalık bir dilekçe sundu. Yazgan, hak savunucularının gözaltına alınmasından beş gün sonra polisin evlerinde yaptığı arama sonucu alıp incelediği dijital materyallerin usulüne uygun toplanmadığını belirtti. Yazgan, hukuka aykırı olarak elde edilen delillere itibar edilmemesi gerektiğini savundu.
Ara kararını açıklayan mahkeme, mütalaasını hazırlamak için süre isteyen savcının talebini kabul ederek duruşmayı 16 Temmuz, saat 09:30’a erteledi.
11 hak savunucusunun yargılandığı davanın duruşması öncesinde Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde bir araya gelen hak örgütü temsilcileri basın açıklaması yaptı. Civil Rights Defenders, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Uluslararası Af Örgütü Türkiye ve Yurttaşlık Derneği temsilcilerinin katıldığı açıklamada ‘Hak savunucuları için adalet’ pankartı açıldı. Hak örgütleri adına yapılan açıklamayı TİHV’den Ümit Efe okudu. Efe, 17 aydır süren davanın dosyasında suçlamalarla ilgili herhangi bir somut delil bulunmadığını ve savcılığın iddialarının kanıtlanamadığını söyledi:
“11 hak savunucusuna yöneltilen iddiaların gerçeklikten ne denli yoksun olduğu ortaya çıkmıştır. Temmuz 2017’de 10 hak savunucusunun İstanbul Büyükada’da katıldıkları bir çalışma toplantısından gözaltına alınmasıyla başlayan bu süreç, Türkiye’deki insan hakları hareketine yönelik ciddi baskıların simgesi haline geldi. Sivil toplumu hedef alan bu süreçte insan hakları çalışmaları kısıtlandı, baskı altına alındı ve hatta suç olarak lanse edildi. 11 hak savunucusuna yönelik bu haksızlığın bir an önce giderilmesini, bu davanın beraatla sonuçlanarak adaletin tesis edilmesini ve Türkiye’de insan hakları çalışmalarına ve sivil topluma yönelik baskıların son bulmasını talep ediyoruz.”